İstinaf Nedir? İstinaf Mahkemesi Nedir? İstinaf Dilekçesi Örneği

Hukukumuzda 2004 yılında 5235 sayılı adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkileri hakkında kanun kabul edilmiştir. Bu kanunla birlikte bazı değişiklikler olmuştur. Hukukumuzda bu kanundan önce iki dereceli yargılama sistemi benimsenmiştir. Bu iki dereceli sistemin içerisinde ilk derece ve Temyiz yer almaktadır. 2004 yılında Kabul edilen kanunla birlikte iki dereceli yargılama sisteminden üç dereceli yargılama sistemine geçilmiştir. Üç dereceli yargılama sistemi içerisinde ilk derece, istinaf ve temiz yer almaktadır. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu içerisinde de kanun yolu olarak yeni sisteme yer verilmiştir. Burada önemli bir yenilik ise istinaf kanun yolu ve bu kanun yolunun İşlenmesine olanak verecek olan bölge adliye mahkemeleridir.

Kanun Yolu Nedir?

İstinaf yargılamasının ne olduğunun anlaşılması için önem teşkil eden bir durum kanun yollarının ne olduğudur. Öyle ki burada kanun yolları ile ilgili olan açıklamalarda bulunmak istinaf yargılamasının anlaşılmasında fayda sağlar. Mahkemede verilen kararların hatalı olması veya eksik olması mümkündür. Bunun sebebi doğal bir şekilde hâkimlerin de karar verirken hata yapma olanaklarının veya yanılma olanaklarını bulunuyor olmasıdır. Hâkimlerin hata yapma payının ve yanılma payının olmasının yanı sıra verilen kararın doğru olması ile birlikte taraf konumunda yer alan kişilerin bir üst mahkeme tarafından tekrar inceleme yapma talebinde bulunması ve hukuka uygunluğun denetlenmesine istemesi mümkündür. Bu yüzden mahkeme kararları içerisindeki hataların mümkün olabildiği kadar en az da indirilmesi amacıyla kararların kesinleşmesinden önce bir üst mahkeme aracılığıyla denetlenmesi ve mevcut olan hataların en azı indirilmesi amacıyla kanun yolu başvuru imkânı düzenlenmiştir. Kanunu yerel mahkemelerin daha dikkatli bir şekilde ve daha doğru bir şekilde karar vermelerini mümkün kılabilecek bir kurumdur. Kanun yolu, mahkeme kararlarının hukuka uygun olmasının denetlenmesi suretiyle eğer mevcut bir eksiklik ve hata söz konusuysa bunların giderilmesi için taraf konumunda yer alan kişilere sunulmuş bir başvuru olanıdır. Bu durumda kanun yoluna başvuru neticesinde konuşma inceleme de eğer bir hata söz konusuysa ve bu hata bulunmuş ise İlgili hatanın giderilmesi durumu söz konusu olur. Kanun yolu sayesinde farklı yerel mahkeme kararlarının incelenmesi mümkün olurken, iş tat Birliği’nin sağlanmasını da çalışılır. Bu sayede kanun yoluna yalnızca taraf konumunda yer alan kişilerin çıkarları bakımından değil genel bir şekilde yargı için de önemlidir. Burada Şundan bahsetmek gerekir ki kanun yolunun faydalarının olmasının yanı sıra bazı olumsuz taraflarının da mevcudiyeti söz konusudur. Öyle ki kanun yoluna başvurmak yargılamanın azalmasına sebep olur. Eğer bir kişi kanun yoluna başvuruyorsa verilecek olan kesin kararın süresi uzar. Bununla birlikte yargılama giderleri artması durumu da mevcuttur. Kanun yoluna başvurunun yapılması ile birlikte yargılamanın daha pahalı bir şekilde olması durumu meydana gelir. Bu durumdan dolayı yalnızca başvuruda bulunmuş olan taraflar değil herkes etkilenir. Bu yüzden devletin alınması gereken harçlar açısından gerekli tedbirleri alması önem teşkil eder. Devletin alınacak harçlar bakımından tedbirler alıyor olması yargılamanın giderleri açısından önem teşkil eder. Devletin başvurunun kısa sürede sonuçlanması açısından da tedbir almasını gerekli kılar. Devletin yargılamanın kısa sürede sonuçlanması açısından tedbirler alıyor olması da yargılamanın uzamasından kaynaklı olarak önemlidir. Bu tedbirlerden biri de bazı basit uyuşmazlıklar için kanun yoluna başvuru olanağının mümkün olmamasıdır. Kişiler basit uyuşmazlıklar için kanun yoluna başvurma hakkına sahip değillerdir. Bunun sebebi devletin kanun yolu ile ilgili olarak aldığı tedbirlerin mevcudiyetidir. Bu durumla ilgili şu da söylenebilir ki kanun yollarına başvuru yapmış olmak kural olarak hükmün icrasına engel teşkil etmemektedir. Kanun yolunun İncelenmesi içerisinde iki yöntemden birinin tercih edilmesi mümkündür. Bunlardan birincisi başvurulan kanun yolunda, üst mahkeme, hukuka aykırı nitelikteki kararı sadece bozar. Burada üst mahkeme tekrardan bir yargılama yapıp karar vermez. İkinci durumda ise kanun yolu incelemesi sonucunda hukuka aykırı nitelikte bulunan yerel mahkeme kararı yerine üst mahkeme tekrardan yargılama yaparak yeni bir karar verir. Burada temyiz incelemesi birinci yöntem olarak kabul edilmiştir. Öyle ki temiz incelemesi içerisinde Yargıtay hukuka aykırılık teşkil eden alt derece mahkemesinin hükmünü yalnızca bozar. Yargıtay tekrardan bir yargılama yaparak karar vermez. Yargıtay sadece hükmü bozmakla görevlidir. İkinci durum İse istinaf incelemesidir. İstinaf incelemesinde bölge adliye mahkemesi şartların mevcut olduğu durumlarda yerel mahkeme kararını hukuka aykırı nitelikte bulursa tekrardan yargılama yapar ve böylece karar verir. İstinaf kanun yolunda barikatla mahkemesi tekrardan yargılama yaparak yeni bir kararı ortaya çıkarmaktadır. Temiz kanun yolunda ise Yargıtay tekrardan bir yargılama yapılmamaktadır. Yargıtay sadece hukuka aykırı bulmuş olduğu hükmü bozar.

İzmir’de istinaf başvurusu yapmak için avukat arayışınızda Av. İdil Su Aydın’dan destek ve kapsamlı danışmanlık hizmeti alabilirsiniz.

Kanun yoluyla mahkemeler aracılığıyla verilmiş olan hüküm kesinleşmesinden daha önce bir üst mahkeme aracılığıyla incelenmek suretiyle taraf konumunda yer alan kişilere bir olanak verilmektedir. Kanun yolu ile ilk derece Mahkemesi tarafından verilmiş olan kararın hukuka uygun olup olmadığının denetimi sağlanır. Kanun yolu aracılığıyla ilk derece mahkemesi tarafından verilmiş olan kararın hukuka uygun olup olmadığını dair bir denetim sağlanmasının yanı sıra doğru ve adil bir karar verilmesi için bir amaç söz konusudur. Böylece yanlış nitelikte olduğu ileri sürülen kararların tekrardan incelenmesi ve gerekli olan durumlarda bozulması veyahut değiştirilmesi suretiyle hata payının en aza indirilmesi amaçlanmıştır. Kanun yolunun mevcut olmasının amacı hukuk kurallarının uygulanması esnasında verecek olan kararlar arasındaki ilişkilerin ortadan kaldırılmasıdır. Böylece hukukun uygulanması esnasında birlik söz konusu olacaktır. Kanun yollarının erteleyici ve aktarıcı etkileri vardır. Bunların ne olduğundan bahsetmek mümkündür. Erteleyecek etki verilmiş olan kesin karar aleyhine kanunla başvurmuş olması durumunda hükmün şekli açıdan kesinleşmiş olmasının önüne geçilmesidir. Burada süresi içerisinde kesin karar için kanun yoluna başvuru yapılmaz ise bu karar şekli anlam içerisinde kesinleşir. Bunun neticesinde olan kanun yoluna başvurulması durumunun söz konusu olduğundan bahsedilemez. Kanunda başvurulmuş olması verilecek olan kararın şekli anlamda kesinleşmesinin önüne geçilmesidir. Kanun yoluna başvurulmuş olması bazı durumlarda hükmün icra edilmesine erteler nitelikte olur. Burada bu ertelemenin yapılması kanun yoluna başvuru aracılığıyla kendiliğinden olması gereklilik arz etmez. Kanun yoluna başvuruda bulunan taraf konumundaki kişiler ayrı şekilde talepte bulunması durumunda karar verilmesinin mümkün olması için de hükmün icra edilmesinin erteleniyor olması kabul edilir. Kanun yolunun erteleyince etkisinin ve aktarıcı etkisinin olduğundan bahsettik. Erteleyici etki ile ilgili olan durumlardan bahsettik. Burada kanun yolunun bir diğer etkisi olan aktarcı yetki ile ilgili olan hususlardan da bahsedebiliriz. Kanun yolunda aktarıcı etkisi kanun yolu incelemesinin bir üst mahkeme aracılığıyla yapılmasının sağlanmasıdır. Bu durumla birlikte alt derece mahkemesinin vermiş olduğu karar farklı bir mahkeme tarafından incelenme alanı bulmaktadır. Öyle ki üst mahkeme tarafından yapılacak inceleme taraf konumunda yer alan kişiler için bir teminat meydana getirmektedir.

İstinaf ne demek diye araştırma yapıyorsanız makalemizi okuyarak bilgi edinebilirsiniz.

Kanun yollarına olan kanun yolları ve olağan üstü kanun yolları olarak ayırmak mümkündür. Kesinleşmesi sağlanmamış olan kararlara karşı olan kanun yolları söz konusu olur. Ancak şekli anlamda kesinleşmiş olan kararlar için olağanüstü kanun yolu söz konusu olmaktadır.

Taraf konumunda yer alan kişiler olan kanun yoluna başvurma hakkından vazgeçme olanağına sahiptirler. Bununla ilgili olarak bir düzenlemenin de mevcudiyeti söz konusudur. Taraf konumunda yer alan kişiler ilamın kendilerine tebliğ edilmesinden daha önce istinaf kanun yoluna başvurma hakkından vazgeçme olanağına sahip değillerdir. Hükmün gerekçesinde taraf konumuna yer alan kişiler olan kanun yoluna başvurma hakkından vazgeçemeyeceklerdir. Bunun sebebi kanun yoluna başvurma hakkı taraf konumunda yer alan kişiler dağılmış bir hak niteliği nedir. Taraf konumunu yalan kişiler bu haktan da vazgeçemezler. Fakat taraf konumunda yalan kişilerin vazgeçmelerini mümkün olabilmesi için hakkın meydana gelmesi gerekir. İlamın taraf konumunda yer alan kişilere tebliğ edilmesinden daha sonra istinaf kanun yolundan vazgeçmek bu yola başvurmadan önce yapıla bilir. Bununla birlikte kanun yoluna başvuru esnasında yapılması da mümkündür. Eğer kanun yoluna başvuru yapılmamış ise hükmü vermiş olan mahkemeye verilen dilekçeyle kanun yolundan feragat edilmesi durumunda söz konusu olabilir. Eğer sınavına başvuru yapılmasından daha sonra feragat edilmesi gibi bir durum söz konusu olursa dosya bölge adliye Mahkemesi‘ne gönderilemez. Kararı vermiş Ulan ilk derece Mahkemesi doğrudan istinaf başvurusunun reddedilmesine dair bir kararı verir.  Dosyanın bölge adliye Mahkemesi’ne gönderilmesinden daha sonra ancak henüz karara bağlanması yapılmadan istinaf başvurusundan feragat edilmesi gibi bir durum söz konusu olmuş ise başvuru bölge adliye mahkemesi tarafından feragat sebebiyle ret edilmesi gerekir. İstinaf kanun yoluna başvurulmasından feragat ile ilgili olan söylenen durumlar kıyasen temyizden feragat içinde söz konusu olur.  Kamu düzenini ilgilendiren davalar içerisinde eğer savcı bu dava içerisinde müdahil konumunda yer alıyorsa taraf konumunda yer alan kişiler feragat etse dahi savcı hükme karşı kanun yoluna başvurma hakkına sahiptir. Kanun yolunda feragat edilmesi haktan ya da dava sonucunda verilecek olan hükümden vazgeçme anlamına gelmez. Kanun yoluna feragat edilebilmesi mümkün olabilmesi için karşı tarafın izin vermesine gerek yoktur. Bununla birlikte kanun yolundan feragat edilmesinin mümkün olabilmesi için mahkemenin kararı da gerekli değildir. İlgili beyanın mahkemeye ulaşması ile feragatın sonuç doğurması durumu söz konusu olur. Feragat beyanının karar vermiş olan mahkemeye ya da kanun yoluna başvuru yapılmış ise üst mahkeme iletilmesi durumu söz konusudur.

Kanun yolu ile ilgili olarak bahsedilmesi gereken bazı durumlar daha vardır. Kanun yolunda taraf konumunda yer alan kişiler başvuruda bulunmadıkça kendiliğinden kanun yolu incelemesi yapılması gibi bir durumu söz konusu olmaz. Kanun yoluna başvuru yapmayan taraf konumunda yer alan kişilerin hükmü zımnen onaylamış olduğu kabul görür. Taraf konumunda yer alan kişilerden birisi kanun yoluna başvuru da bulunursa inceleme yalnızca onun lehine ve ileri sürmüş olduğu nedenlerle sınırlı bir şekilde yapılır. Yapılan inceleme neticesinde kanun yoluna başvuruda bulunmuş olan taraf konumundaki kişinin aleyhine karar verilmesi gibi bir durum söz konusu olacak ya da bozulacak konumdaki hususlar saptansa dahi onun aleyhine hükmün bozulması gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. Burada aleyhine karar verme ve özellikle aleyhe bozma yasağının mevcut olduğundan bahsetmek mümkündür. Aleyhine karar verme ya da aleyhe bozma yasağı kanun yolunda taraf konumunda yer alan kişilerden birisin başvuruda bulunmuş olması durumunda kanun yoluna ilişkin olarak kararın ve bozmanın eğer mevcut ise onun lehine yapılması mümkün olabileceği anlamına gelir. Bununla birlikte aleyhine hükmün ortadan kaldırılmayacağını da bozulmayacağını durumu da söz konusudur. Yapılan bir yargılama sonucunda davacı ya da davalı konumunda yer alan kişiye kanun yoluna başvuruda bulunur ise istinafta Ve temyiz içerisinde davacı ya da davalı kanunda yer alan kişinin daha aleyhine bir kararın verilmesi gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. Öyle ki bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay artık davacı ya da davalı konumunda yer alan kişinin lehine hüküm edilmesi gereken asıl durumu haklı nitelikte görmüyor olsa dahi bunu ortadan kaldırma gibi bir sonuca varmayacaklardır. Bununla birlikte bozma sebebi yapmaları da mümkün olmaz. Kanun yolu talebinde bulunmuş olan davacı veya davalı konumunda yer alan kişinin aleyhine sebeplerin tespit edilmesi gibi bir durum söz konusu olsa dahi bu sebepten dolayı hükmün ortadan kaldırılması veya bozulmasına dair karar verilmesi gibi bir durum söz konusu olmaz. Yalnızca kanun yolu incelemesi içerisinde daha lehine olacak nitelikte karar verilmesi de yine de yanlışlıklara dikkat çekilebilir.

İstinaf mahkemesi nedir için yazımızın tamamını okuyabilirsiniz.

Kanun yolunun konusu ve amacı ile ilgili olan durumlardan bahsetmek mümkündür. İlk ilk olarak kanun yolunun konusu ile ilgili olan hususlardan bahsedebiliriz. Kanun yoluna başvuran taraf konumundaki kişinin incelenmesini istemiş olduğu mahkeme kararı kanun yolunun konusunu meydana getirmektedir. Fakat hukukumuz içerisinde mahkemelerin tüm kararlarına karşı kanun yoluna başvurulması gibi bir durum söz konusu değildir. Kanun yoluna başvurması mümkün olabilecek kararlar, kural olarak mahkemeler tarafından verilmiş olan nihai kararlardır. Bu nihai kararlar esasa ilişkin kararlar, ya da o soruya ilişkin nihai kararlar olabilmesi mümkündür. Bununla birlikte mahkemeler tarafından verilmiş olan ara kararlara karşı kanun yoluna başvuru yapılamaz. Mahkemeler tarafından verilmiş olan nihai kararlar haricinde ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz ile ilgili olan geçici hukuki koruma kararlarına karşı kanun yoluna başvurulması mümkündür. Fakat burada sadece istinaf yoluna başvurulması kabul edilmiştir. Temyiz yoluna başvuru kabul edilmemiştir. Hükmün mevcudiyetini söz konusu olmaması durumunda bir diğer değişle yok hüküm niteliğindeki kararlara karşı kanun yoluna başvurulması gibi bir durum söz konusu değildir. Bunun sebebi kararların olmamasıdır. Böyle bir kararın kullanılmasına başlanmasıyla kararın yokluğunu ileri sürülmesi ve oradaki imkânların kullanılması yeterlilik teşkil eder. Etkisiz nitelikteki hükümlere karşı şeklen de olsa mevcut olan ve en azından uygulanması teorik olarak söz konusu olan kararlar olduğundan kanun yoluna başvurulması mümkündür.

Burada bahsedilmesi gereken bir diğer durum ise kanun yolunun amacıdır. Öyle ki tüm kanun yollarının amacı doğal bir şekilde yapılması mümkün olan hataların düzeltilmesini sağlamaktır. Böylelikle hata payı en azı indirilerek olabildiğince hatasız kararlar verilmesi sağlanacaktır. Verilmiş olan tüm kararların yanlış olması gibi bir durum söz konusu olabilir. Veyahut aleyhine karar verilen taraf konumundaki kişi tarafından yanlış olarak değerlendirilmesi gibi bir durum söz konusu olabilir. Bu sebeplerle kanun yolu aleyhine karar verilmiş olan yani davanın neticesinde haksız konumda yer alan tarafa hükmün değiştirilmesine bununla birlikte lehine hüküm verilmesine olanak sağlar. Bu konuyla ilgili olarak kanun yolu amaçlarından bir diğeri hukukun uygulanması içerisinde işte hakların gelişmesini sağlamaktır. Böylece işte haklar gelişecek ve içtihat böyle meydana gelecektir. İçtihat Birliği’nin sağlanmış olması ve hukukun yeknesak şekilde uygulama bulabilmesi taraf konumunda olan kişilerin çıkarlarından daha çok kamu faydasınadır. Şunu söylemek gerekir ki Yargıtay’ın ağır iş yükü sebebiyle bugün kanun yolunun kamusal amacın azaldı söylenmesi mümkündür. Yargıtay kanunların tüm ülke içerisinde yeknesak olarak uygulama bulmasına mümkün olabilmesi ve içtihat birliğinin sağlanması açısından sıkıntılar yaşamaktadır. Mevcut olan bazı içtihat birleştirme isteklerinin birkaç yıl içerisinde görüşülmüş olması bu durumu göstermektedir. Ancak şunu söyleyebiliriz ki Yargıtay’ın birbirine aykırı birçok kararının mevcudiyeti söz konusudur. Yargıtay’ın olağanüstü sayısının azaltılması gibi bir durum söz konusu olduğu zaman işte hakların gelişmesi ve içtihat Birliği’nin oluşmasının daha ön plana çıkabileceğini söylemek mümkündür. Günümüzde mevcut olan iş yükü ve çalışma sistemi içerisinde kanun yolunun amacının yargı içerisinde gerçekleştiğini söylemek pek olası olmaz. Mahkeme kararlarının hukuka uygun olup olmadığının bir üst mahkeme aracılığıyla denetlenmiş olması anayasal bir gerekliliktir. Anayasamız içerisinde kanun yolunun kaç derecesi olması gerektiğine dair düzenlemenin mevcudiyeti söz konusu değildir. Hukukumuz içerisinde bulunan istinaf ve temyiz şeklinde ikili bir kanun yolu incelemesi bulunmaktadır.

İstinaf avukatı için Avukat İdil Su Aydın’dan avukatlık hizmeti almak için bizi arayın.

İstinaf Kanun Yolu Nedir?

Hukukumuzda bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına dair kanundan önce iki dereceli yargılama sistemi mevcuttu. Bu iki dereceli yargılama sistemi içerisinde ilk derece mahkemesinin kararlarının hem hukuka uygunluğunu hem de olaylara uygunluk olmadığını Yargıtay denetlemekteydi. Fakat ilk derece mahkemeleri tarafından verilmiş olan kararlar bölge adliye mahkemeleri tarafından ispat ve hukuka uygunluk açısından ve Yargıtay tarafından ise sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme bulunmaktadır. Yargıtay bir içtihat mahkemesi olmak suretiyle işlevini yerine getirmektedir. Ülkemiz içerisinde Yargıtay’ın karşılığı olan yüksek mahkemeler, birer işte hat Mahkemesi görevini yapıyor olmaktadır. İlk derece mahkemeleri tarafından verilmiş olan kararların olaylara, kanunu ve usule uygun olduğunu denetlemek, yani sınav kanun yolu incelemesine yapmak ile görevli ikinci derece mahkemeler mevcuttur. Hukukumuz içerisinde bölge adliye mahkemeleri Görevlerine başlayana kadar Yargıtay ilk derece mahkemeleri ile kendi arasında bir ara mahkemesi mevcut olmadığı için her iki görevi bir arada yürütmektedir. Öyle ki Yargıtay hem içtihat yaratmaktadır hem de istinafı yürütmektedir. Ancak sonrasında Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamış olmasının yanı sıra ilk derece yargılamasından daha sonra ikinci derece istinaf, üçüncü derecede temyiz incelemesi söz konusu olmuştur.

Burada 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun sekizinci kısmındaki kanun yolları başlığındaki birinci bölümünde yer alan istinaf ile ilgili olan hususlardan bahsedebiliriz. Böylece kanun hükümlerinde istinaf ile ilgili mevcut olan maddeleri görmemiz mümkün olur.

6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu istinaf bölümünde istinaf yoluna başvurulabilmesi mümkün olan kararlara dair hususlara yer vermiştir. Öyle ki ilk derece mahkemelerinin bazı kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulması mümkündür. İlk derece mahkemelerinin nihai kararlarına karşı başvurucular istinaf yoluna başvurma hakkına sahiptirler. İlk derece mahkemelerinin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı taraf konumunda yer alan kişilerin yüzüne karşı verilmiş olan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı taraf konumunda yer alan kişilerin mevcut olmadığı sırada verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulması mümkündür. Bununla birlikte ilk derece mahkemelerinin miktar veya değeri beşbinsekizyüzseksen Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarıyla İlgili olan kararlar kesindir. Fakat manevi tazminat davaları içerisinde verilmiş olan kararlara karşı, miktar ya da değer bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulması gibi bir durum söz konusudur.  Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda beşbinsekizyüseksen Türk liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenmesi durumu söz konusu olur. İlk derece mahkemelerinin diğer kanunların İçerisinde temiz edilebileceği ya da haklarında Yargıtay’a başvurulması mümkün olabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere dair nihai kararlara karşı bölge adliye mahkemelerine başvurulması mümkündür. 

Burada önem teşkil eden bir durum istinaf dilekçesidir. İstinaf dilekçesi ile ilgili olan hususlara 6100 sayılı hukuk muhakemeleri Kanunu’nun istinaf dilekçesi başlığı altında yer verilmiştir. Kanuna göre istinaf yoluna başvurma sürece dilekçe ile yapılır. Burada isnat yoluna başvurmak için dilekçe gereklidir. İstinaf yoluna başvurmak için dilekçe karşı taraf konumunda yer alan kişi sayısı kadar örnek eklenmesi gerekir. İstinaf dilekçesinde bulunması gerekli olan bazı hususlar vardır. İstinaf dilekçesi içerisinde başvuran kişi ile karşı taraf konumunda yer alan kişinin davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye cumhuriyeti kimlik numarası ve adreslerinin bulunması gerekir. İstinaf dilekçesi içerisinde eğer mevcut ise kanuni temsilci ve vekillerinin ismi, soy ismi ve adreslerini yer alması gerekir. İstinaf dilekçesi içerisinde kararın hangi mahkeme tarafından verilmiş olduğu ve kararın hangi tarih ve hangi sayı ile verilmiş olduğuna yer verilmesi gerekir. İstinaf dilekçesi içerisinde kararın başvuran kişiye tebliğ edildiği tarihin mevcut olması gerekir. İstinaf dilekçesi içerisinde kararın özetinde yer alması gerekir. İstinaf dilekçesi içerisinde başvuru nedenleri ve başvuru gerekçelerinin yer bulması önem teşkil eder. İstinaf dilekçesi içerisinde talep sonucuna yer verilmesi gerekir. İstinaf dilekçesi içerisinde başvuran kişinin ya da var ise kanuni temsilcisi veya vekilinin imzası gereklidir. İstinaf dilekçesi, başvurmuş olan kişinin kimliği ve imzasıyla başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması halinde diğer hususlar bulunmasa dahi reddedilmez.

6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun istinaf bölümü içerisinde istinaf dilekçesini verilmesi ile ilgili olan hususlara yer verilmiştir. Öyle ki hukuk muhakemesi kanunu hükümlerine göre istinaf dilekçesi, kararı vermiş olan mahkemeye ya da farklı bir yer mahkemesine verilmesinin mümkün olabileceğini söyler. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmiş ise o mahkeme tarafından bölge adliye mahkemesinin başvuru defteri içerisinde kaydı olunması gerekir. Bununla birlikte başvuran kişi ücretsiz bir alındı belgesinin verilmesi durumu söz konusu olur. Karar vermiş olan mahkemeden farklı bir mahkemeye verilmiş olan istinaf dilekçesi, bu mahkeme tarafından yukarıda bahsetmiş olduğumuz duruma göre işlem yapılmasından sonra karar vermiş olan mahkemeye örnekleri ile birlikte gönderilmesi gerekir. Böyle bir durum derhal mahkemeye bildirilir.  Dava, dava dilekçesinde kaydedilmiş olduğu tarih içerisinde açılmış sayılır. İstinaf yoluna başvurma tarihi içinde bu durum geçerlidir. Dosya, karar vermiş olan mahkeme tarafından, istinaf dilekçesi içerisinde gösterilmiş olan daire ile bağlı kalınmaksızın ilgili bölge adliye Mahkemesi‘ne gönderilmesi gerekir.

6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu içerisinde istinaf ile ilgili olarak yer verilmiş olan bir diğer durum harç ve giderlerin yatırılmasıdır. İstinaf dilekçesini verilmesi sırasında istinaf kanun yoluna başvuru yapılmasının mümkün olabilmesi için gerekli olan harçlar ve Tebliği giderlerinin de dâhil olması üzerine tüm giderlerin ödenmesi gerekir. Bunların hiç ödenmemiş olduğu ya da eksik ödenmiş oldu daha sonradan anlaşılır ise karar vermiş olan mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içerisinde tamamlanması gerekir. Eğer bir haftalık kesin süre içerisinde tamamlanmaz ise başvurudan vazgeçmiş sayılacak durumu başvuran kişiye yazılı olarak bildirilir. Verilmiş olan kesin süre içerisinde harç ve giderler tamamlanmamış ise mahkeme başvuruda bulunan kişinin yaptığı başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir.

6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun istinaf başlığı altında yer verilmiş olan diğer hususlar başvuru süresi ve istinaf dilekçesinin reddi ile ilgilidir. İstinaf Kanun yolunda başvuru süresi ile ilgili olan hususlardan bahsedebiliriz. İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu iki haftalık süre ilhamın usulen taraf konumunda yer alan kişilerden her birine tebliğ edilmesi ile işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine dair özel kanun hükümlerinin saklı olmasına dair durum söz konusudur. İstinaf kanun yolunda istinaf dilekçesinin reddi gibi bir durum söz konusu olabilir. İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçmesinden sonra verilmesi gerekir. Bununla birlikte istinaf dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olur ise karar vermiş olan mahkeme tarafından istinaf dilekçesinin reddine karar verilir. Yatırılmış olan giderden karşılanmak suretiyle ret kararının kendiliğinden ilgili tebliğ edilmesi gerekir. Verilmiş olan bu ret kararına karşı tebliğ tarihi itibari ile bir hafta içerisinde istinaf yoluna başvurulması durumu söz konusu dur. İstinaf yoluna başvurulmuş olduğu ve gerekli giderlerin de yatırılmış olduğu halde dosya, karar vermiş olan mahkeme tarafından yetkili bölge adliye Mahkemesi‘ne gönderilmesi gerekir. Bölge adliye mahkemesi içerisinde mevcut olan ilgili daire sınav dilekçesini ettiğine dair karara eğer yerinde görmez ise ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemenin yapılması gerekir.

İstinaf ve temyiz başvurusunda deneyimli avukatlık hizmetlerimiz için bize ulaşabilirsiniz.

6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu hükümleri içerisinde istinaf dilekçesine cevap ile ilgili olan hususlardan bahsedilmiştir. İstinaf dilekçesi, karar vermiş olan mahkeme tarafından karşı taraf konumunda yer alan kişiye tebliğ olunur. Karşı taraf konumunda yer alan kişi tebliği aldığı andan itibaren iki hafta içerisinde cevap dilekçesine kararı veren mahkemeye ya da bu mahkemeye gönderilmesi suretiyle başka bir yerde bulunan mahkemeye verme hakkına sahiptir. Karar vermiş olan mahkeme dilekçelerini verilmesinden sonra ya da bunun için belli sürelerin geçmesinden sonra dosyayı dizi listesine bağlı olmak suretiyle ilgili bölge adliye Mahkemesine gönderir.

6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu içerisinde istinaf başlığı altında yer bulmuş olan bir diğer husus katılma yoluyla başvurmadır. İstinaf ile ilgili olarak bahsedeceğimiz durum katılma yolu ile başvurmadır. İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilmiş olan taraf konumunda yer alan kişi, başvurma hakkına sahip olmasa ya da başvuru süresini geçirmiş olsa dahi vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurma hakkına sahiptir. İstinaf yoluna asıl başvurmuş olan taraf konumundaki kişinin, buna karşı iki hafta içerisinde cevap verebilmesi mümkündür.

6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu istinaf kanun yolu ile ilgili olarak başvurma hakkından feragat başvurunun icra yetkisi ve kötü niyetli istinaf yoluna başvurma ile ilgili olan hususlara ya vermiştir. Burada ilk olarak başvurma hakkından feragat ile ilgili olan durumlardan bahsetmemiz mümkündür. Taraf konumunda yer alan kişiler ilhamın kendilerine tebliğ edilmesinden önce isnat yoluna başvurma hakkından feragat etme hakkına sahip değillerdir. Öyle ki kişiler ilanı kendilerine tebliğ edilmesinden daha önce istinaf yoluna başvurma haklarından vazgeçemezler. Başvurunun yapılmasından sonra feragat edilmesi gibi bir durum söz konusu olursa dosya bölge adliye Mahkemesi‘ne gönderilmez. Karar vermiş olan mahkeme tarafından başvurunun reddine karar verilmesi gibi bir durum söz konusu olabilir. Dosya bölge adliye Mahkemesi‘ne gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat sebebiyle ret olunur. Bahsedilmesi gereken bir diğer husus başvurunun icra yetkisidir. İstinaf kanun yoluna başvurma, kararın icra edilmesini engellemez. Karar icraya devam eder. İcra ve iflas kanununun İcranın geri bırakılması ile ilgili hükmün saklı olmasına kanun hükümlerinde yer verilmiştir. Bununla birlikte şunu söyleyebiliriz ki nafaka kararlarında İcranın geri bırakılmasına dair bir kararın verilmesi söz konusu olamaz. Kişiler hukuku, aile kuku ve taşınmaz mal ile alakalı ayni haklara ilişkin kararların kesinleşmemesi halinde yerine getirilmesi mümkün olmaz. Eğer başvuruda bulunan kişiler sınav başvurusuna kötü niyetli yaparlarsa ve bu durum anlaşılırsa mahkeme tarafından kötü niyetli veya haksız dava açılması ile ilgili olan hususlar uygulanır. Öyle ki kötü niyetli davalıya da hiçbir hakkı olmadığı durumda dava açan taraf konumunda yer alan kişi yargılama giderlerinden başka diğer tarafın vekili ile aralarında kararlaştırılmış olan vekâlet ücretinin tamamı ya da bir kısmını ödemesi gibi durum söz konusu olabilir. Vekâlet ücretinin miktar hakkında uyuşmazlık çıkması gibi bir durum söz konusu olursa ya da mahkeme tarafından miktarın fahiş bulunması durumunda bu miktar doğrudan mahkeme tarafından takdir edilebilir. Kötü niyet sahibi olan davalı ya da hiçbir hakkı olmadığı halde dava açan taraf konumunda yer alan kişi bundan başka 500 TL’den 5000 Türk Lirası ne kadar disiplin para cezasıyla mahkûm edilmesi kararlaştırılır bilir. Bu durumlara vekil neden olmuş ise disiplin para cezası vekil için uygulanır.

6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu hükümleri içerisinde istinaf kanun yolu ile ilgili olarak ön incelemeye yer verilmiştir. Burada ön inceleme ve duruşma yapılmadan verilecek kararlar ile ilgili hususlardan bahsetmemiz mümkündür. Bölge adliye mahkemesi hukuk tarihi sınıfında dosya üzerinde yapılacak olan Önceleme neticesinde bazı durumların tespiti halinde öncelikle gerekli karar verilir. Öyle ki incelemenin farklı bir daire tarafından ya da bölge adliye mahkemesi tarafından yapılmasının gerekli olması halinde bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi tarafından dosya üzerinde yapılacak olan ön inceleme sonunda öncelikle gerekli karar verilir. Bununla birlikte kararların kesin olması, başvurunun süresi içinde yapılmamış olması, başvuru koşullarının yerine getirilmemiş olması, başvuru sebeplerini ya da gerekçesini hiç gösterilmemiş olması durumunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi tarafından dosya üzerinde yapılacak olan incelemesi neticesinde öncelikle karar verilmesi gerekir. Ön inceleme heyet tarafından ya da görevlendirilmesi mümkün olacak bir üye tarafından yapılması gerekir. Onun inceleme sonunda karar heyet tarafından verilir. Eğer eksiklik gibi bir durum söz konusu değil ise dosya incelemeye alınır. İstinaf kanun yolu ile ilgili olarak duruşma yapılmadan verilecek kararların mevcudiyeti söz konusudur. Ön inceleme neticesinde dosyada eksiklik bulunmaması anlaşılıyor ise bazı durumlarda bölge adliye mahkemesi, esansı inceleme de bulunmadan kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar vermiş olan mahkemeye ya da kendi yargı çevresi içerisinde uygun görmesi mümkün olabilecek farklı bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin bir şekilde karar verebilir. Öyle ki davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması böyle bir durumu temsil eder. Bununla birlikte ileri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması da duruşma yapılmadan kesin olarak karar verilmesini gerektirir. Mahkemenin görevli ve yetkili olmasının yanı sıra görevsizlik ya da yetkisizlik kararı vermiş olması ya da mahkemenin görevli veya yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış olması durumunda, diğer dava şartlarına aykırılık bulunması söz konusu olması halinde, mahkeme tarafından usule aykırı olarak davanın ya da karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesi ne de ayrılmasına karar verilmiş olması halinde duruşma yapılmadan kesin olarak karar verilmesi söz konusu olabilir. Mahkeme tarafından uyuşmazlığın çözümü içerisinde etkili olabilmesi mümkün olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış olması halinde ya da değerlendirilememiş olması veya talebin önemli bir kısmı hususunda karar verilmemiş olması durumu söz konusu ise duruşma yapılmadan kesin olarak karar verilmesi mümkün olur. Bazı durumlarda ise davanın esasî ile ilgili olarak incelenmiş olan mahkeme kararının usul ya da esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmış ise başvurunun esastan reddine karar verilir. Yargılama içerisinde eksiklik mevcut olmakla beraber kanun olaya uygulanması içerisinde hata edilip yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç olmadığı hallerde ya da kararın gerekçesi içerisinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilir. Yargılama içerisinde bulunan eksiklikler duruşma yapılmadan tamamlanacak özellikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan ret edilmesine ya da yeniden esas hakkına duruşma yapılmadan karar verilmesi söz konusu olur.

6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu hükümleri içerisinde inceleme incelemenin kapsamı ile ilgili durumlara yer verilmiştir. Burada ilk inceleme ile ilgili olan hususlardan bahsedebiliriz. Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi tarafından inceleme davanın niteliğine göre heyet tarafından ya da görevlendirilmesi mümkün olabilecek bir üye tarafından yapılması gerekir. İnceleme esnasında gerekli olan durumlarda farklı bir bölgeye Mahkemesi ya da ilk derece Mahkemesine istinabe edilmesi söz konusu olabilir. İstinaf kanun yolunda İncelemenin kapsamı ile ilgili olarak hükümleri de yer verilmiştir. İnceleme istinaf dilekçesi içerisinde belirtilmiş olan nedenlerle sınırlı bir şekilde yapılır. Fakat bölge adliye mahkemesi tarafından kamu düzenine aykırılık görülmüş olduğu hallerde bunun re sen gözetilmesi gerekir.

6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu hükümleri içerisinde duruşma yapılması ve karar verilmesi, yapılamayacak işlemler, duruşmaya gelememesi ve giderlerin ödenmemesi ve karar ve Tebliği ile ilgili olan hususlar söz konusudur. İstinaf kanun yolu hükümleri içerisinde duruşma yapılması ve karar verilmesi ile ilgili olan suçlara yer verilmiştir. Duruşma yapılmadan verilecek kararlar dışında inceleme duruşmalı olarak yapılmalıdır. Böyle bir halde duruşma günü taraf konumunda yer alan kişilere tebliğ edilir. Duruşma neticesinde bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunun esastan ret etmek ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırmak suretiyle yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları vermesi gerekir. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer durum ise istinaf kanun yolunda yapılamayacak işlemlerdir. Bölge adliye mahkemesi hukuk daireleri içerisinde karşı dava açılması mümkün değildir. Davaya müdahale talebinde bulunulamaz. Davanın ıslahı bazı hükümler saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesinin istenmesi mümkün olmaz. Bölge adliye Mahkemesi tarafından re sen göz önünde tutulacaklar haricinde ilk derece mahkemesinde ileri sürülmüş olmayan iddia ve savunmalar dinlenemez. Yine burada yeni delilleri dayanılması gibi bir durum söz konusu olamaz. Bölge adliye mahkemeleri için yetki sözleşmesi yapılması mümkün değildir. İlk derece mahkemesi tarafından usulüne uygun olarak gösterilmiş olan incelemeden reddedilmiş olan ya da mücbir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesi tarafından incelenmesi mümkündür. İstinaf kanun yolu ile ilgili olarak önem teşkil eden bir diğer durum duruşmaya gelinmemesi ve giderlerin ödenmemesidir. Duruşmalı olarak incelenmiş olan işlerde taraf konumunda yer alan kişilere çıkartılan davetiyeler de duruşmada hazır bulunmamış olmaları halinde tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verilmesi hususu ile başvuran tarafa çıkartılacak daveti içerisinde ayriyeten yapılacak tahkikat ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesi tarafından belirlenen gideri iki haftadan daha az olmamak suretiyle verilecek kesin süre içerisinde avans olarak yatırılması gerektiği açık bir şekilde belirtilir. Başvuruda bulunmuş olan, kabul edilebilir bir mazerete dayanmak suretiyle duruşmaya gelmemiş olduğunu bildirdi durumda, yeni bir duruşma gününün tahmin edilmesi suretiyle taraf konumunda yer alan kişilere bildirilmesi gerekir. Belirlenmiş olan giderin verilmiş olan kesin süre içerisinde yatırılmış olması şartıyla taraf konumunda yer alan kişilerin herhangi bir mazeret belirtmeden duruşmaya katılmadıkları halde tahkikat yokluklarında yapılarak karar verilmesi söz konusu olur. Belirlenmiş olan gider, süresi içerisinde yatırılmamış olduğu halde dosyanın söz konusu durumuna göre karar verilmesi gerekir. Öyle ki öngörülmüş olan tahkikat yapılmadan karar verilmesine imkân bulunmayan durumlarda başvurunun reddedilmesi gerekir. Sınav kanun yolunda bahsedilmesi gereken önemli bir durum karar ile ilgili olan hususlardır. Karar içerisinde bazı hususlar içerir. Bunlardan biri karar vermiş olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, Üyeler ve zabit kâtibinin isim ve soy isimleri, sicil numaralarıdır. Taraf konumunda yer alan kişilerin ve dava ilk derece mahkemesi içerisinde müdahil olarak katılan kişilerin kimlikleri ile Türkiye cumhuriyeti kimlik numarası, eğer mevcut ise kanuni temsilci ve vekillerin isim, soy isim ve adresleri kararın içerisinde yer alması gerekir. Taraf konumunda yer alan kişinin iddia ve savunmaların özeti, ilk derece Mahkemesi kararının özeti, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleri kararın içerisinde yer bulması gerekir. Taraf konumunda yer alan kişiler arasında uyuşmazlık konusunu oluşturan ya da uyuşmazlık konusu olmayan hususlar ile bunlar ile ilgili olarak delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülmüş olan vakalar ile bunlardan çıkarılmış olan sonuç ve hukuki sebeplerin karar içerisinde yer bulması gerekir. Hüküm sonucu ile eğer mevcutsa kanun yolu ve süresinin de karar içerisinde söz konusu olması gerekir. Gerekçeli kararın yazıldığı tarih ile kararın verilmiş olduğu tarih, başkan ve üyeleri ile zabit kâtibinin imzaları karar içerisinde yer alması gereken hususlardır. Verilecek olan hükmün sonuç kısmı içerisinde gerekçe ait herhangi bir söz tekrar edilmek sizin, taleplerden her biri için verilen hükümlere taraf konumunda yer alan kişileri yüklenmiş olan borç Ve tanınan hakların, sıra numarası içerisinde, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak bir halde gösterilmesini gerekli olduğu söylenebilir. Bölge adliye Mahkemesi, başvurunun esastan reddi kararı içerisinde ileri sürülmüş olan istinaf nedenlerini özetlemek ve ret sebeplerini açıklamak şartıyla, kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermekle niyetin mi hakkına sahiptir. Eğer temyizi kabil olmayan kararların mevcudiyeti söz konusu ise İlk derece Mahkemesi tarafından temizlik kabul olan kararlar ise bölge adliye mahkemesi tarafından resen Tebliğe çıkarılması gerekir.

İstinafta Ön İnceleme İle İlgili Olan Durumlar Nelerdir?

Hukukumuzda ilk derece Mahkemesi içerisinde dava açma olanağının farklı bir şekilde, kanun yollarına başvurma olanağına bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Burada ön inceleme aşaması, istinaf talebinin, hukuka uygunluğunun değerlendirildiği, başvurunun esas ile ilgili karar verilmesine engel teşkil eden usulü bir noksanlık olup olmadığının incelendi ve işin esasına Girilmediği bir aşamadır. Öyle ki ön inceleme aşamasında istinaf talebinin hukuka uygunluğu değerlendirilir. Ön inceleme aşamasında İstinaf talebindeki başvurunun esası hakkında karar verilmesine engel teşkil eden usulü bir eksikliğin mevcut olup olmadığı incelenir. Ön inceleme aşamasında işin esasına girilmez. Ön inceleme aşaması bahsetmiş olduğumuz durumları içerdiğinden kanun yollarına başvurma imkânına getirilmiş bazı sınırlamalar içerisinde yer almaktadır. Bununla birlikte sınıf içerisindeki Ön inceleme ile ilk derece yargılaması içerisinde mevcut olan ön inceleme farklı niteliktedirler. Bu aşamaların isimleri aynı olsa bile amaçları ve yapılan işlemler farklılık arz etmektedir. Yargıtay kanunu cümle içerisinde yer alan hükümler ile Yargıtay iç yönetmeliği içerisinde yer alan hükümlerin göz önünde bulundurulmasıyla İstinaf içerisindeki ön inceleme aşamasının temizdeki ürün inceleme aşamasına benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz. Ön İnceleme aşamasının başlatılmasından önce dilekçeler aşaması da mevcuttur. Fakat bu bölümün bölge adliye mahkemesinin önünde söz konusu olmaması ve artık istinaf aşaması içerisinde dilekçeler aşamasının tamamlanmış olmasından kaynaklı olarak ön inceleme aşaması ile ilgili aşamalardan bahsetmek yerinde olur. İstinaf yargılaması içerisinde ön inceleme aşamasının amacından bahsetmek mümkündür. Kolay bir şekilde saptanması mümkün olabilecek bazı temel durumların Noksanlığı durumunda, davanın hızlı sonuçlandırılmasına mümkün olabilmesi için hemen gerekli kararın verilmesine imkân sağlamak istenmiştir. Dosyanın incelemesinin yapılabilmesi farklı bir tarihinin iş alanına girmesi, ilk derece mahkeme kararının kesin nitelikte olması, istinaf yoluna başvurma sürecinin içerisinde yapılmamış olması ve askeri başvuru koşullarının yerine getirilmemiş olmasını açıklamaya gerek yoktur. Bu durumların Bir kısmında ilk derece mahkemesi kanunun ilgili hükmü uyarınca başvuru dilekçesini reddetme olanağına sahiptir. Başvuru nedenlerinin ya da başvuru gerekçesinin başvuru dilekçesi içerisinde hiç gösterilmemiş olması durumunda bölge adliye mahkemesi yalnızca kamu düzeni yeniden bir inceleme yapıp gerekli kararı bu incelemenin neticesine göre verir. Böyle bir durumda gereksiz emek ve zaman kaybının önüne geçilmesi mümkün olur. Gereksiz emek ve zaman kaybının önüne geçilmesi ile usul ekonomisine katkıda bulun olur. Bununla birlikte bölge adliye mahkemesinin de iş yükü gereksiz yere artış göstermez. Bunun yanı sıra saptanması mümkün olmayan hukuka aykırılık teşkil eden durumlar esas inceleme esnasında saptanırsa bölge adliye mahkemesi İstinaf başvurusunu o safhada Ret etme olanağına sahiptir. Şunu söyleyebiliriz ki esas inceleme aşaması için düzenleme bulmuş olan incelemenin şekline ilişkin hukuk muhakemeleri kanun hükmü ön inceleme aşaması bakımından da uygulama bulabilir. Ön inceleme davanın niteliğine göre heyet halinde yapılması mümkün olabileceği gibi görevlendirme suretiyle bir üye tarafından da yapılması mümkündür. Bu konuyla alakalı olarak ayrıntılı hususlar esastan inceleme ile ilgili olan kısımda mevcuttur. 6100 sayılı hukuk muhakemesi kanununun istinaf başvurusunun kendisine ilişkin usul kuralları ile ilgili olan hükümleri içerisinde bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi tarafından dosya üzerinde yapılacak olan ön incelemesi neticesinde incelemenin farklı bir daire tarafından yapılmasının gerektiği, kararın kesin teşkil ettiği, başvurunun süresi içerisinde yapılmış olmadığı, başvuru koşullarının yerine getirilmemiş oldu, başvuru nedenlerinin ya da başvuru gerekçesinin hiçbir şekilde gösterilmemiş olduğu saptanan dosyalar ile ilgili olarak öncelikle gerekli karar verilir. Eğer eksiklik söz konusu değil ise dosya incelemeye alınır. Öyle ki ön inceleme aşaması istinaf denetimi yapılmasının söz konusu olup olmadığının belirlenmesi için dosya üzerinden yapılmış olan şekli bir aşamadır. Hukuk muhakemeleri kanunu hükümleri içerisinde mahkemenin kendiliğinden gözettiği düzenlenmiştir. Bunların taraf konumunda yer alan kişilerce iddia edilmesine gerek yoktur. Fakat gereksiz zaman kaybına önleyecek ve bölgeye Mahkemesi’nin farkına varamayacak hususlara dikkat çekecek nitelikte taraf konumunda yer alan kişilerin dilekçeleri içerisinde açıklamada bulunmaları lehe bir durumdur.

İstinaf dilekçesi yazdırmak için Avukat İdil Su Aydın’dan danışmanlık alabilir ve dosyanızı incelettikten sonra istinaf dilekçenizi yazdırabilirsiniz.

İstinaf yargılamasında Ön inceleme ile ilgili olarak ön inceleme yapacak dairenin görevi ve yetkisi, inceleme konusu kararın kesin olması durumu, İnceleme konusu başvurunun süresinde olup olmadığı durumu, başvuru koşullarının yerine getirilip getirilmediği durumu ve başvuru nedenlerinin ya da gerekçesinin gösterilip gösterilmedi durumundan bahsetmek mümkündür. İlk olarak istinaf yargılamasında ön inceleme yapacak dairenin görevi ve yetkisi ile ilgili hususlardan bahsedebiliriz. Ön incelemeye ilgili hukuk dairesi mevcut dosya üzerinden gerçekleştirir. 5235 sayılı adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş görev ve yetkileri hakkında kanunun hükümleri gereğince her bölge adliye mahkemesi içerisinde en az üç hukuk Dairesinin kurulmasının zorunlu olduğuna yer vermiştir. Kurulan dairelerin hangi işlerle ilgileneceği işbölümü ile bölge adliye mahkemesi hukuk daireleri Başkanlar Kurulu kararıyla belirlenir. Hukuk tarihleri arasında çıkan işbölümü anlaşmazlıkları hukuk daireleri Başkanlar Kurulu tarafından çözümlenir. İlgili hukuk dairesi, anlaşmazlıklar ile ilgili olarak kendi işbölümü alanına girdi sonucuna varırsa, diğer durumların Da söz konusu olması halinde dosyanın incelemeye alınmasına karar verir. Kendi işbölümü alanına girmediği saptanırsa gereksiz zaman kaybının önüne geçebilmek için dosyanın görevli olduğunu kabul ettiği hukuk dairesine gönderilmesine dair karar verir. Hukuk tarihleri arasında işbölümü anlaşmazlığı mevcut olursa görevli ve yetkili dairenin belirlenmesi mümkün olabilmesi için dosya bölge adliye mahkemesi Hukuk daireleri Başkanlar kuruluna iletilir. Bu durumda 5235 sayılı kanun hükümleri içerisinde net bir durumun söz konusu olmamasının yanı sıra hukuk daireleri Başkanlar Kurulu tarafından verilmiş olan kararlar bölge adliye mahkemesinin kendi iç İşleyişi ile alakalı ve hatta bu yönüyle idari özellikte olmaktadır. Bundan dolayı doğrudan tarafları ilgilendirmediklerimi taraf konumunda yer alan kişiler bakımından da bir hak kaybına yol açmadıklarından dolayı 2797 sayılı Yargıtay kanunu hükümleri içerisindeki düzenlemeyle kararla belirlenmiş olan görevli daire, önüne gelen dosya ile ilgili inceleme yapması gerecektir. Burada ön incelemenin kesinlikle heyet tarafından yapılması gibi bir durum söz konusu değildir. Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi başkanı tarafından görevlendirilmiş olan bir üyenin de inceleme yapması mümkündür. Bölge adliye mahkemesinin yetkisi kesin bir yetkidir. Bundan kaynaklı olarak görevli hukuk dairesi ilk olarak yetkili olup olmadığına re sen inceler. Eğer yetkisiz olduğuna dair bir neticeye ulaşır ise kendiliğinden kesin bir şekilde yetkisizlik kararı verir. Böylece yetkili bölge adliye Mahkemesi‘ne dosyanın gönderilmesine dair bir hüküm kılar.

İstinaf yargılamasında ön inceleme ile ilgili olan hususlardan bir diğeri inceleme konusu kararın kesin olması durumudur. Burada inceleme konusu kararın kesin olması durumu ile ilgili olan hususlardan bahsedebiliriz. Bölge adliye mahkemesinin incelemesi gereken bir diğer husus inceleme konusunu oluşturan kararın kesin olup olmadığı ile alakalıdır. Hukuk muhakemesi kanununun ilgili hükümleri uyarınca ilk derece mahkemeleri tarafından verilmiş olan ve kesin özellik taşımayan kararlara karşı isnat yoluna başvurulması mümkündür. İstinaf başvurusunun yapılması kesin bir karara ilişkin ise kararı veren mahkeme 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun ilgili hükmü gereğince esastan incelemeye tamamen engel olarak istinaf dilekçesinin reddine dair bir karar verir. Bununla birlikte ret kararını re sen ilgisine tebliğ eder. Öyle ki bu hüküm ile birlikte kesinleşmiş kararlar için istinaf yoluna başvurmak, ilk derece mahkemesi aşamasında önüne geçirmek istenmiştir.  Ancak 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun ilgili hükümlerine göre ilk derece mahkemesinin ret kararları için bir hafta içerisinde istinaf yoluna başvurulması gerekir. Veyahut ilk derece mahkemesi kararının kesin olduğunu fark etmeden dosyanın bölge adliye Mahkemesi‘ne gönderilmesi gibi bir durum söz konusu olursa ön inceleme de karar kesinlik yönünden bir kere daha incelenmesi gerekir. Kararın kesin olduğu saptanırsa sıralama içerisinde bulunan bir diğer durum incelenmeden istinaf başvurusunun usule aykırılık teşkil etmesinden kaynaklı olarak istinaf talebi reddedilir. Böyle bir durumda bölge adliye mahkemesi tarafından verilmiş olan istinaf talebinin reddedilmesine dair karar esas hakkındaki karara karşı temyiz yoluna açık olup olmadığı göz önünde bulundur olmaksızın hukuk muhakemeleri kanununun ilgili hükümleri gereğince kıyasen temyiz edilmesi mümkün olabilecektir. Yine hukuk muhakemeleri kanununun ilgili hükmü gereğince temyiz süresi bir hafta olur. Bununla birlikte kesin bir karara karşı istinaf başvurusu yapılmadığından dolayı ilk derece Mahkemesi tarafından verilmiş olan istinaf talebinin reddi kararının istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından verilmiş olan istinaf talebinin reddine dair kararlara karşı temiz başvurusunda 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun ilgili hükmü gereğince kıyasen yapılması gereklilik teşkil etmektedir.

İstinaf yargılamasında ön inceleme ile ilgili olarak ön incelemeyi yapacak dairenin görev ve yetkisi ve İnceleme konusu kararın kesin olması durumu ile ilgili olan hususlardan bahsettik. Burada istinaf yargılamasında bahsedilmesi gereken bir diğer durum inceleme konusu başvurunun süresinde olup olmadığı durumudur. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu ile ilgili hükmü uyarınca İstinaf yoluna başvuru süresi ilhamın usulen taraf konumunda yer alan kişilerden her birine tebliğ edilmesinden itibaren iki haftadır. Bu süre hak düşürücü özelliktedir. Bu sürenin sona ermesi ile birlikte ilk derece mahkemesinin kararının kesinleşmesi gerekir. Belirtilmiş olan bu süre geçirilmesinden sonra esnaf dilekçesini verilmesi gibi bir durum söz konusu olursa karar vermiş olan mahkeme hukuk muhakemeleri Kanunu’nun bir diğer hükmü gereğince nasıl Türkçe sünnetine karar vererek ret kararını re sen ilgilisine tebliğ etmek ile yükümlüdür. Kararın kesin olup olmadığının saptanmasında olduğu gibi bu aşama içerisinde de istinaf dilekçesinin süresinde verilip verilmedi öncelikle ilk derece mahkemesi tarafından incelenmesi gerekir. İlk derece Mahkemesi tarafından ret kararına karşı bir hafta içerisinde istinaf yoluna başvurulması gibi bir durum söz konusu olursa ya da ilk derece mahkemesi istinaf başvurusunun süresinde olmadığını fark etmeden dosya bölge adliye Mahkemesi ne gönderir ise bölge adliye Mahkemesi süre yönünden istinaf başvurusunun haksız bulunması nedeniyle istinaf başvurusunu reddeder.

İstinafa Başvuru Koşulları

İstinaf yargılamasında ön inceleme ile ilgili olarak ön inceleme Yapacak dairenin görev ve yetkisi, inceleme konusu kararın kesin olması durumu ve inceleme konusu başvurunun süresinde olup olmadığı ile ilgili olumsuzlardan bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer durum başvuru şartlarının yerine getirip getirmediği durumudur. Başvuru şartları içerisinde her somut olaya göre değişkenliğin mevcut olduğundan bahsedebiliriz. Bu yüzden her dosya yönünden somut olaya göre değerlendirme yapılması gerekir. İlk akla gelmesi mümkün olabilecek istinafa başvuru koşulları dilekçe içerisinde bulunması gereken hususların noksanlığı vekile takip edilen davalar içerisinde dosyada vekilin gerekli yetkileri haiz vekâletnamesinin mevcut olmaması gerekli harç ve bu masrafların yatırılmamış olması gibi durumlardır. Öncelikle gerekli harç ve masrafların yatırılmamış veya eksik yatırılmış olması durumuyla karşı karşıya gelinirse uygulama içerisinde benimsenen yöntem söz konusudur. Bu yöntem bir bölge adliye mahkemesi kararının içerisindeki duruma göre esastan incelemeye geçilmemektedir. Bölge adliye mahkemesi tarafından ilgili dosyanın ilk derece Mahkemesi‘ne geri gönderilmesine dair karar kılınmaktadır. İlk derece mahkemesinin usulüne uygun yapılan bildirimi üzerine bir haftalık süre içerisinde noksan olan harç ve masraflar tamamlanmaz ise ilk derece mahkemesi istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasını dair karar verir. Eğer eksik harç ve masrafları tamamlanır ise dosya tekrar bölgede Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekir. İlgili olan taraf ilk derece mahkemesinin eksiklerini giderme amaçlı sürenin verilmesine dair kararının kendisine tebliğ edilmesi anından itibaren bildirilmiş onun eksikliği gidermeden bir hafta içerisinde esnaf talebine tekrarlarsa bölge adliye Mahkemesi bu istinaf talebine başvuru şartlarını yerine getirmemiş olmasından dolayı reddetme hakkına sahiptir. Başvuru şartlarını yerine getirmemiş olması nedeniyle sınıfta ve net edilmesi durumunda bu durum 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun ilgili hükmü gereğince temyiz edilmesi mümkündür.

İzmir’de istinaf mahkemelerinde avukatlık hizmeti veren ceza hukuk büromuzla iletişime geçerek istinaf başvurusu ve istinaf dilekçesi hakkında kapsamlı yardım alabilirsiniz.

İstinaf yargılamasında ön inceleme ile ilgili olarak ön inceleme Yapacak dairenin görev ve yetkisi, inceleme konusu kararın kesin olması durumu, inceleme konusu başvurunun süresinde olup olmadığı ve başvuru şartlarını yerine getirilip getirilmediği durumu İle ilgili olan hususlardan bahsettik. Burada istinaf yargılaması ilgili olarak bahsedilmesi gereken bir diğer durum başvuru sebeplerini ya da gerekçesini gösterip gösterilmediği durumudur. Ön inceleme aşaması içerisinde incelenmesi gereken hususların sıralamasında son sırada başvuru nedenlerini ve gerekçesini gösterip gösterilmedi meselesi mevcut olmaktadır. Hukuk yargılaması içerisinde dar anlamda esnaf sistemi benimsenmiştir. Öyle ki dar anlamda istinafta, istinaf sebepleri ile sınırlı olmak suretiyle istinaf incelemesi yapılmaktadır. Taraf konumunda yer alan kişiler tarafından ileri sürülme hususlar kurularak bölge adliye mahkemesi tarafından re sen inceleme bulmaz. Bu yüzden istinaf talebinde bulunmuş olan taraf gerekçelerini istinaf başvuru dilekçesi içerisinde göstermesi gerekir. Eğer sınav gerekçeleri gösterilmez ise bölge adliye mahkemeleri sınav tarihinin kurularak esas girmeden ret etmesi gerekecektir. Diğer yandan kamu düzenine aykırılık teşkil etmesi halinde hukuk muhakemesi kanunun ilgili hükümleri gereğince Bölge adliye mahkemesi ön inceleme aşamasında başvuruyu reddetmez. Bölge adliye Mahkemesi esas sen incelemeye geçmesi gerekir. Başvuran kişinin en azından kimliği, imzası, başvurulan kararı belli edecek nitelikte kayıtlar içermesi koşuluyla başvuru dilekçesi içerisinde gerekli gösterilmemiş ise kamu düzenine aykırı görülmesi halinde esastan inceleme geçilmez. Başvuruda bulunan kişinin kimliğinin, imzasının, başvurulmuş olan kararı belli edecek hususların eksik olması durumunda ise istinaf başvurusunda gerekçenin gösterilmemiş olması halinde kamu düzenine aykırılığa ilişkin durumlarda dahi inceleme yapılmayacaktır. Ön incelemenin sonunda başvuru dilekçesini reddine dair karar kılınacaktır. Bununla birlikte 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun ilgili maddesi gereğince sayılmamış olan usule aykırılık halleri için bölge adliye mahkemesinin nasıl karar vereceğinin açık olduğunu söylemek mümkün değildir.

İstinaf Kanun Yolunda Yapılmayacak İşlemler Nelerdir?

Bazı işlemlerin istinaf kanun yolunda yapılması mümkün değildir. Bu yüzden istinaf kanun yolunda yapılmayacak işlemler ile ilgili hususlara değinmek mümkündür. Bölge adliye mahkemesinin istinaf incelemesinin sonucunda ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması ile temiz sonucundaki bozma kararı birbirinden farklı durumlar teşkil eder. Bozma kararında hukuka aykırı bulunmuş olan ilk derece mahkemesi kararı yalnızca kaldırılır. İstinaf yargılamasında ise ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılmakla birlikte hukuka aykırı görülmüş olunan hususlar İçin tekrardan tahkikat yapılır ve yeni bir karar verilir. İstinaf incelemesi içerisinde bu durum yargılamanın daha da uzama durumunu yaratır. Bundan kaynaklı olarak ilk derece yargılaması içerisinde taraf konumunda yer alan kişilerin mi mahkemenin yargılamayı yürütülmesi amacıyla çaba harcamasının gereklilik teşkil ettiğinden bahsedebiliriz. Bölge adliye mahkemeleri düzeyinde 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu açık bir şekilde tahdidi olarak belirtmiş olduğu bazı sınırlamalar ile taraf konumunda yer alan kişilerin tasarruf ilkesinin kısıtlamak suretiyle istinaf yargılamasına amacı itibarıyla bir katkı teşkil etmeyecek hükümler gereğince sayılmış olan bir kısım taraf işlemleri ile mahkemenin yapılması mümkün olabilecek usul işlemleri açıkça yasaklamıştır. İstinaf aşaması içerisinde kural olarak ilk derece mahkemelerinin denetlenmesi bunun yanı sıra ilk derecedeki yargılamanın tümüyle tekrarlanmaması ile birlikte hata ve eksik kısımların yargılaması ve düzeltilmesi yapılır. İlk derece mahkemesi içerisinde incelenmemiş olan bir hususun istinaf aşaması içerisinde incelenmesi halinde aslında ilk derece mahkemesinin yanlış ya da doğru işleminden bahsedilmesinin mümkün olmamasından kaynaklı olarak ilk dericinin denetimi değil yeni bir yargılama yapılması sonucu ile karşı karşıya kalınır. Fakat İstinaf yeni ve farklı bir yargılama değildir. İlk derece içerisindeki yargılamanın denetlenmesi ve ilk derece içerisindeki yargılamanın devamıdır. İstinaf yargılaması içerisinde bazı işlemlerin yasaklanmasındaki bir sebep yargılamanın uzanmasının ve olası kötü niyetli durumların engellenmesidir. İstinaf Mahkemesinde yapılamayacak işlemlerin neler olduğunu sıralayabiliriz. Bunlar karşı dava açma yasağı, müdahale talebinde bulunma yasağı, ıslah talebinde bulunmaya sana, birleştirme talebinde bulunma yasağı, yeni vakaların ileri sürülmesi yasağı, yeni delil gösterme yasağı ve yetki sözleşmesi yapma yasağıdır.

İstinaf yargılamasında yapılması mümkün olmayacak işlemlerden ilk olarak karşı dava açma yasa ile ilgili olumsuzlardan bahsetmek mümkündür. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun 357. maddesinin açık hükümleri içerisinde Bölge adliye mahkemeleri içerisinde istinaf incelemesi esnasında karşı dava açılması Mümkün değildir. İlk derece yargılaması içerisinde açılmamış olan bir karşı dava istinaf yargılaması içerisinde açılmış olursa iki davanın bir arada yürütülmesi gerekir. Böyle bir durum ilk açılan davanın gecikmesine sebep olur. İstinaf yargılamasının amacına uygun bir şekilde bu yargılamaya getirilen süreçleri uzatma durumunun söz konusu olmaması tahkikatın daha kısa süre içerisinde bitirilebilmesi mümkün olabilmesi için Bölge adliye mahkemesinde karşı dava açılmasının önü kapatılmıştır. Bununla birlikte bölge adliye mahkemeleri ilk derece Mahkemesi tarafından incelenmiş olan ve karara bağlanmış olan davalar ile ilgili olarak denetim görevini gerçekleştirmektedir. İstinaf içerisinde karşı dava açma yolunun açılmış olması durumunda karşı dava ilk derece Mahkemesi yerine bölge adliye mahkemesi tarafından incelenir. Bu durumun söz konusu olması halinde istinaf kanun yolunun bir üst derece mahkemesi olma özelliği ile bağdaşır bir durum ortaya çıkmaz.

İstinaf avukatı için bizimle iletişime geçiniz.

İstinaf Yargılamasında yapılması mümkün olmayacak işlemlerle ilgili olarak karşı dava açma yasağından bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer durum müdahale talebinde bulunma yasağıdır. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun 65. maddesi içerisinde asli müdahale konusu düzenlenmiştir. Bir yargılamanın konusu olan hak ya da şey üzerinde kısmen veya tamamen hak iddia etmiş olan üçüncü kişinin hüküm verilmesine kadar Bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraf konumunda olan kişilere karşı aynı mahkeme içerisinde dava açılmasını mümkün olabileceği ve asla müdahale davası ile asıl yargılamanın birlikte yürütülüp ve karara bağlanacağı ile ilgili olan husus hükme bağlanır. Hukuk muhakemeleri kanununun bir diğer hükmünde ise feri müdahale açıklanmıştır. Orada üçüncü kişinin davayı kazanması ile birlikte hukuki faydası bulunan taraf konumunda yer alan kişinin yanında ve o kişiye yardımcı olmak suretiyle tahkikat sona erinceye kadar feri müdahil olarak dava içerisinde yer alabilmesi mümkün olabileceği ifade edilmiştir. Bu iki durum birlikte değerlendirildiğinde asli müdahale talebinin hüküm verilmesine kadar feri müdahale talebinin ise tahkikatın sona ermesine kadar yapılmasının mümkün olabileceğini söylemek olasıdır. İstinaf incelemesi içerisine geçildiği durumda artık tahkikat hüküm verilme aşamaları tamamlanmış nitelikte olur. Böylece 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun ilgili hükümlerinde ifade edildiği üzere istinaf incelemesi içerisinde müdahale talebinde bulunulması mümkün olmaz. Bununla birlikte kanun hükmü ile açık bir şekilde yasaklanmış olması durumu söz konusu olmasa da müdahale isteğinin yasak olması sebebiyle istinaf incelemesi içerisinde davanın ihbar edilmesinin mümkün olması söylenemez. Bunun nedeni dava kendisine ihbar edilmiş olan kişi davayı ihbar eden kişinin yanında buldum ona yardım etmesine mümkün olmaması hiçbir işlem yapmasına mümkün olmamasıdır.

İstinaf yargılamasında yapılması mümkün olmayacak işlerle ilgili olarak karşı dava açma yasağı ve müdahale talebinde bulunma yasağı ile ilgili olumsuzlardan bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer durum ıslah talebinde bulunma yasağıdır. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu hükümleri içerisinde ıslah ile ilgili olan hususlara yer verilmiştir. Isla, tahkikatın sona ermesine kadar taraf konumunda yer alan kişilerin gerçekleştirmiş oldukları usul işlemlerini kısmen ya da tamamen değiştirmesidir. Islah müessesesi sınavın mantığına ve ilkelere ters bir durum olmasından kaynaklı olarak yargılamanın gecikmesinin önlenmesi amacıyla istinaf yargılaması içerisindeki yasaklanmıştır. Başka Bir değişle ıslahın taraf konumunda yer alan kişilerin yapmış olduğu hukuk hatalarını düzelten bir kurum olması buna karşılık istinaf kanun yolunun ilk derece mahkemelerinin usule ve esasa dair hatalarını düzelten bir yargılama faaliyeti olması sebebiyle içerisinde de yargılamanın gecikmesine önleme amacını barındırarak esnaf yargılaması içerisinde yasaklanması durumu söz konusu olmuştur. İsnat yargılaması içerisinde ıslahın yasaklanmasının bir başka nedeni ise istinaf yargılaması içerisinde yeni vakaların ileri sürülmesine mümkün olmaması dolayısıyla talep sonucunun değiştirilip genişletilmesi gibi bir durumun söz konusu olmamasıdır. Yeni vakaların ileri sürülmesi mümkün değildir. Talep sonucunun değiştirip genişletilmesi mümkün olmayan bu durumlarda bunların istisnası olan ıslah yoluna başvurmak da mümkün olmaz. Bununla birlikte bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemeleri tarafından verilmiş olan kararın incelemesi eğer şartları mevcut ise dosya ilk derece Mahkemesi‘ne göndermesi durumunda ilk derece Mahkemesinde daha önce ıslah yapılmamış olmak suretiyle ıslahın yapılması mümkün olabilecektir.

İstinaf yargılamasında yapılması mümkün olmayacak işlemlerle ilgili olarak karşı dava açma yasağından, müdahale talebinde bulunma yasağından ve ıslah talebinde bulunma yasağından bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer durum birleştirme talebinde bulunma yasağıdır. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu hükümleri içerisinde mevcut olan düzenleme gereğince istinaf incelemesi esnasında davaların birleştirilmesinin istenmesi mümkün olmaz. Bu durum 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu hükümleri içerisinde yer bulmuş olan bir kuralın istisnasını teşkil eder. Kanunla ilgili hükümlerine göre birleştirilmesi düşünülen davaların aynı Yargı içerisinde yer alan, aynı düzey ve sıfattaki mahkemeler içerisinde açılmış bulunması ve açılmış olan davalar arasında bir bağlantı söz konusu olması hallerinde istinaf incelemesi esnasında birleştirme talebinin kabul edilmesi mümkündür. Bununla birlikte resen birleştirme kararının verilmesi gibi bir durumda söz konusu olabilir. Burada somutlaştırma yapmak gerekirse İzmir bölge adliye mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile Ankara bölge adliye mahkemesi içerisinde görülen bir davanın birleştirilmesini mümkün olabilmesi birleştirme prosedürünün uzun sürmesi yargılamanın gecikmesi gibi bir durumun söz konusu olabilmesi ihtimali fazladan masraf gerektirmesi nedenleri ile mümkün olmayacaktır. Bununla birlikte bölge adliye mahkemesi içerisine görülmüş olan bir dava ile aynı bölge adliye mahkemesinin yargı çerçevesi içerisinde olsa dahi ilk derece mahkemesi içerisinde görünüş olan bir davanın farklı yargılama aşamaları içerisinde bulunmuş olması nedeniyle birleştirilmesini düşündüğümüz gibi bir durum söz konusu olamaz. Bunun yanı sıra İzmir bölge adliye mahkemesinin bir dairesi içerisinde görülmüş olan bir dava aynı daire içerisinde görülen farklı bir dava ile ya da aynı bölge adliye Mahkemesi‘ne farklı hukuk daireleri içerisinde görülmekte olan davaların birleştirilmesi gibi bir durum söz konusu olabilir. Bölge adliye mahkemesi hukuk daireleri, uzmanlık esasına göre çalışma yapmaktadırlar. Birleştirilmesi talep edilen dosyalara farklı hukuk daireleri tarafından bakılması gibi bir durum söz konusu oluyorsa birleştirilmiş olan dosyalar uyuşmazlığı yaratan asıl hukuki ilişkiye ait dosyayı inceleyen daire tarafından ele alınması gerekir. Birleştirme yasağının problem oluşturabileceği bir konu, birleştirilerek görülmesi durumunda zorunluluk bulunan pek çok dosya bakımından ilk derece yargılaması sırasında birleştirme kararının verilmesi gibi bir durum söz konusu olmamasıdır. Böyle durumlar içerisinde dosyalardan birinin ilk derece yargılamasının sürmesi esnasında bir diğerinin istinaf aşamasına geçilmiş olması ya da istinaf yargılamasının farklı yargı çevreleri içerisinde olması nedenleri ile birleştirme kararının verilmesi mümkün olmayacak ve bundan kaynaklı olarak isabetli, sağlıklı kararların meydana gelmesi söz konusu olmayacaktır. Bu durumlarda olası sorunların yaşanmasının mümkün olmaması için İlk derece yargılaması sırasında birleştirilmesi gerekli olup birleştirilmesi yapılmayan dosyalar için bölge adliye Mahkemesi‘ne ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması suretiyle birleştirme kararı verilmesine dair yetki verilmesi için yasal düzenlemelerin yapılmasını gereklilik arz ettiğini söyleyebiliriz. Burada davaların ayrılmış olması ile ilgili olan hususlara değinebiliriz. İstinaf aşaması içerisinde mevcut olan davaların ayrılması ile ilgili olarak özel bir düzenlemenin mevcut olduğundan bahsetmek mümkün değildir. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu hükümleri içerisinde davaların ayrılmasına dair ilk derece yargılamasına ilişkin kurallar bölge adliye mahkemesinde uygulama bulacak ve hukuk muhakemeleri kanununun hükmü bölge adliye mahkemelerinde davaların ayrılması için geçerli teşkil etmeyecektir. Öyle ki bölge adliye mahkemesi ile ilgili hukuk dairesi yargılamanın daha sağlıklı şekilde yürütülmesinin mümkün olabileceğini düşünüyorsa davaların ayrılmasına karar verebilecek bunun yanı sıra ayrılan davalardan birinin farklı bir hukuk dairesine göndermek sizin söz konusu davalara bakmaya devam edecektir.

İstinaf yargılamasında yapılması mümkün olmayacak işlemlerle ilgili olarak karşı dava açma yasağı, müdahale talebinde bulunma yasağı ve birleştirme talebinde bulunma yasağı İle ilgili olan durumlardan bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer husus yeni vakaların ileri sürülmesi yasağıdır. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu hükümlerine göre istinaf incelemesi içerisinde taraf konumunda yer alan kişiler ilk derece Mahkemesinde ileri sürmemiş oldukları vakaları gündeme getirme hakkına sahip değillerdir. Burada amaç tüm iddia ve savunmalarını ilk derece mahkemesi içerisinde iddia edilmesinin sağlanması suretiyle ilk derece yargılamasının daha verimli geçmesini temin edilmesi, taraf konumunda yer alan kişilerin dava uzatma girişimlerin önlenmesi ve istinaf incelemesinin mümkün olduğu derecede en kısa şekilde bitirilmesinin sağlanmasıdır. İlk olarak ilk derece mahkemesi içerisinde ileri sürülseydi incelemeye dâhil olacak olan iddia ve savunmaların istinaf incelemesi içerisinde ileri sürülmesinin kabul edilmesi halinde herhangi bir hukuki hatası olmadığı durumda ilk derece mahkemesi yargılamasının denetlenmesi gibi anlamsız bir halin meydana gelebileceği durumu ortaya çıkardı. Şunları söyleyebilmek mümkündür ki yeni vakaların ileri sürülmesinin yasaklanmasın yanı sıra taraf konumunda yer alan kişilerce getirilme ilkesinin uygulanmış olduğu davalar bakımından geçerlilik arz eder. Öyle ki kendiliğinden araştırma ilkesi geçerli olduğu davalar içerisinde boyası mevcut olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Ayriyeten kamu düzeni ile ilgili olan durumlar ile ilk derece mahkemesi içerisindeki yargılama esnasında olmayım daha sonradan ortaya çıkan uyuşmazlığı etkileyen vakalar ve ilk derece içerisinde ileri sürülen ve kaldırın çerçevesi içinde kalan ve üzerinde fazla durulmamış altı bakalım incelenmesi bu yasak kapsamı içerisinde yer almaz.

İstinaf yargılamasında yapılması mümkün olmayacak işlemlerle ilgili olarak karşı dava açma yasağı, müdahale talebinde bulunma yasağı, birleştirme talebinde bulunma yasağı ve yeni vakaların ileri sürülmesi yasağı İle ilgili olan hususlardan bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer husus yeni delil gösterme yasağıdır. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun ilgili hükümleri içerisinde bölge adliye mahkemesi tarafından re sen göz önünde tutulması gerekenler haricinde taraf konumunda yer alan kişilerin daha önce ilk derece mahkemesi içerisinde ileri sürmemiş oldukları yeni delillere dayanmalarına mümkün olmayacağından bahsedilmektedir. Re sen göz önünde tutulacak deliller ise kamu düzenini ilgilendiren delillerdir. Hukuk muhakemeleri kanunu hükümlerinde ilk derece mahkemesi içerisinde usulüne uygun olarak gösterilmiş olduğu halde incelenmeden reddedilmiş olan ya da mücbir sebep ile gösterilmesine imkân bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesi tarafından incelenmesi mümkündür şeklinde bir hükümle delil gösterme yasanın iki istisnasına yer verilmiştir. İlk derece mahkemesi içerisinde usulüne uygun bir şekilde gösterilmiş olmasına rağmen ilk derece Mahkemesi tarafından bu delillerin toplanmış olmasının istenmesi hiç gerekçe gösterilmeden veya hukuka aykırı gerekçeyle reddedilmiş olması durumunda mevcut olması halinde bölge adliye mahkemesi bu delilleri toplamak suretiyle değerlendirmeye alabilme imkânına sahiptir. Aslında bu istisna içerisinde yeni delil gösterilmesi durumunda mevcut olduğundan bahsetmek mümkün değildir. İlk derece yargılamasında ileri sürülmesi ile birlikte hukuki dinlenilme hakkının ihlali mahiyetinde dikkate alınmamış olan ya da hukuka aykırı bir gerekçeyle reddedilmiş olan delil söz konusu olur. İlk derece mahkemesi içerisinde taraf konumunda yer alan kişinin elinde olmayan mücbir sebep ile mahkemeye sunmamış olduğu bir delilin bölge adliye mahkemesinde ileri sürülmesine imkân verilmesi gibi bir durum söz konusu olmuştur. Bu istisnanın taraf konumunda yer alan kişilerce kötüye kullanılmasının mümkün olmaması için istinaf incelemesi içerisinde mücbir sebep kavramı dar yorumlanması gerekir.

İstinaf yargılamasında yapılması mümkün olmayacak işlemlerle ilgili olarak karşı dava açma yasağı, müdahale talebinde bulunma yasağı, birleştirme talebinde bulunma yasağı, yeni vakaların ileri sürülmesi yasağı ve Yeni delil gösterme yasağı İle ilgili olan durumlardan bahsettik burada bahsedilmesi gereken bir diğer durum yetki sözleşmesi yapma yasağıdır. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun ilgili hükümleri gereğince bölge adliye mahkemesi için yetki sözleşmesinin yapılmasına mümkün olamayacağını dair bir hüküm düzenlenmiştir. Kanun bu hükümle bölge adliye mahkemesinin yetkisi ne kesin yetki olarak saymış olmasıyla birlikte yetkinin kesin olmamış olduğu durumlarda ilk derece mahkemesinin yetkisini sözleşmeyle belirlenmesi halinde zımnen bölge adliye mahkemesinin yetkisinin de düzenlenmiş olacağına yer vermiştir.

İstinaf Dilekçesi Nedir?

İstinaf yoluna başvuru bir dilekçeyle yapılır. Öyle ki bir kararın mahkeme tarafından kendiliğinden bölge adliye Mahkemesi‘ne gönderilmesi gibi bir durum söz konusu olmaz. İstinaf dilekçesi içerisinde nelerin bulunması gerektiğine dair hükümler 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu içerisinde yer bulmuştur. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu göre istinaf dilekçesi içerisinde şu hususların yer alması gerekir:

  • İstinaf yoluna başvuruda bulunmuş olan taraf ile karşı tarafın dava içerisindeki sıfatları, ad, soyada, kimlik numarası ve adresleri.
  • Eğer mevcut ise kanuni temsilcileri ve vekillerinin ad, soyadı ve adresleri.
  • Kararın hangi mahkeme tarafından verilmiş olduğu, kararın tarih ve kararın sayısı.
  • Kararın başvuran tarafa tebliğ edilme tarihi
  • Kararın özeti
  • Başvuru sebepleri ve gerekçesi
  •  Talep sonucu
  • Başvuran ya da varsa temsilcisi veya vekilinin imzası

Bunların içerisinde mevcut olmamakla birlikte dilekçe bölge adliye Mahkemesi ne hitaben yazılmalıdır, hangi mahkeme aracılığıyla gönderiliyorsa onun da belirtilmesi gerekmektedir. Dilekçenin unsurları içerisinde iki tanesinin özellikle önem taşıdığından bahsetmek mümkündür. Bunlar istinafa başvuru sebepleri ve talep sonucudur. Bunun sebebi bölge adliye mahkemesi tarafından istinaf incelemesi istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılır. Yalnızca mahkemenin kamu düzenine aykırılık gibi bir durumun söz konusu olması hallerinde kendiliğinden gözetebilmesi mümkündür. Bundan dolayı istinaf sebeplerini yeterince açık ve istinaf sebeplerinin tam gerekçeleri ile ortaya konulması gereklilik arz eder. Bu şekilde sebebi tam olarak belirtilmemiş olan dilekçeler ile yapılmış olan başvuruları bölge adliye mahkemesinin sadece kamu düzenine aykırılık yönünden incelenmiş olması, bunun haricinde bir incelemeye tabi tutulmamasının gerekli olduğundan bahsetmek mümkündür. Talep sonucunun da belirtilmiş olmasa istinaf incelemesine yapmakta olan mahkemenin vereceği karara yardımcı nitelikte olacaktır. Öyle ki usulden mi yoksa esastan mı karar verileceğini dair verilecek olan kararın yalnız ilk derece mahkemesi kararının kaldırıcı yoksa davanın esasî hakkında karar verilmesini mi gerekli kılacağına dair durum talep sonucuna göre belirlenecektir.

6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun 342. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde dilekçenin içeriği ile ilgili olarak ayrıntılı bir şekilde belirtilmiş olmasının yanı sıra aynı maddenin üçüncü fıkrası içerisinde istinaf dilekçesi, başvuruda bulunan kimliği ve imzası ile başvurulmuş olan kararın yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması halinde diğer hususlar mevcut olmasa dahi Reddedilmez.  Hukuk muhakemeleri kanununun 355. maddesi gereğince gerekli incelemelerin yapılması gerekir. Kanun içerisinde düzenlenmiş olan bu hükümler göz önünde bulundurulduğunda diğer durumlar mevcut olmadan yalnızca başvuruda bulunan kişinin kimliği, imzası ve ilgili karar yeterince belirtilmiş ise başvurunun kabul edileceği sonucu çıkmakta ise de bu şekilde bir başvuru talep sonucunu her zaman sağlar nitelikte olmayacaktır. Bunun sebebi bu şekilde yapılan başvurunun yalnızca ilk derece mahkemesinin kararının kamu düzenine aykırılık teşkil etmesinden dolayı incelenmesi sonucu meydana gelecektir.

Burada şunu söylemek gerekir ki İstinaf dilekçesinin hazırlanması aşamasında özen gösterilmesi gerekir. Maddi ve hukuki gerekçelerin tam bir şekilde dilekçede belirtilmiş olması, bölge adliye mahkemesinin daha sağlıklı incelemeyi yapıp karar vermesine olanak sağlar. Bölge adliye mahkemesi kural olarak gösterilmiş olan istinaf sebepleri ne bağlıdır. Bunun haricinde bir karar vermesi gibi bir durum söz konusu olmaz.

İstinaf dilekçesi İle ilgili olarak yetkili mahkemeden bahsetmek mümkündür. İlk derece mahkemelerinin vermiş olduğu kararlara karşı ilk derece mahkemesinin yetki çerçevesi İçerisinde bulunan ilgili bölge adliye Mahkemesi‘ne başvurulması gerekir. İlk derece mahkemelerinin yetkileri açısından kesin mi kesin olmayan yetki ayrımı yapılmaktadır. Bu açıdan kesin yetki kuralları kamu düzeninden sayılır. Mahkeme tarafından kendiliğinden gözetilmesi gibi bir durum söz konusu olur. Bununla birlikte bu konu ile ilgili olarak yetki sözleşmesi de geçerli nitelikte kabul edilmemektedir. Bölge adliye mahkemelerinin yetkileri ile ilgili olarak düzenleme gözünde bulundurulduğunda karar hakkında istinaf başvurusu yapılan mahkemenin yetkisinden bağımsız bir şekilde bölge adliye mahkemesinin yetkisi kesin yetki niteliğindedir. Bununla birlikte 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun 357. maddesinin ikinci fıkrasına göre bölge adliye mahkemeleri için yetki sözleşmesinin yapılması gibi bir durum söz konusu olmaz. Bununla birlikte karar hakkında istinaf başvurusu yapılmış olan mahkeme bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında ise, bölge adliye Mahkemesi duruşma yapmadan dosyanın yetkili bölge adliye Mahkemesi‘ne gönderilmesine ön inceleme sonunda kendiliğinden karar kılar. Fakat bölge adliye mahkemelerinin yargı çevresinin değişmesi gibi bir durum söz konusu olması halinde bu değişikliğin uygulanması için resmi Gazete içerisinde belirtilmiş olan tarihten daha önce ilk derece mahkemeleri tarafından verilmiş olan kararların istinaf incelemesi içerisinde, karar tarihi itibari ile yetkili bölge adliye mahkemeleri tarafından yargı çevresinin değişmiş olduğu nedeniyle yetkisizlik kararının verilmesi gibi bir durum söz konusu olmaz. Yargı çevresinin değiştirilmesinden daha önce istinaf incelemesinden dolayı söz konusu olmuş dosyalar yeniden istinaf incelemesine konu edilmesi durumunda da ilk incelemeyi yapmış olan bölge adliye mahkemesi tarafından sonuçlandırılması gibi bir durum meydana gelir. Taraf konumunda Yer alan kişiler belirtilmiş olan sınırlar ve şartlar içerisinde ilk derece mahkemelerinin yetkisi ne, yetkinin kesin olmadığı durumlarda yetki sözleşmesi ile kararlaştırmaları mümkündür. İlk derece mahkemesinin yetkisinin yetki sözleşmesi ile kararlaştırılmasıyla bölge adliye mahkemesi de ilk derece mahkemesi dolayısıyla yetkili hale gelebilmesi söz konusu olabilmektedir.

İstinaf dilekçesini verilmesi ile ilgili olarak istinaf başvurusu ile ilgili olan hususlardan bahsetmek mümkündür. Burada üzerinde durulması gereken nokta İstinaf başvuru ve başvuru cevap süresi ile ilgili olan durumlardır. İstinaf süresi, özel kanun hükümlerinin saklı kalması suretiyle ilhamın usulen her bir taraf konumunda yer alan kişiye tebliğ edilmesinden itibaren iki hafta niteliğindedir. Öyle ki istinaf süresi ilhamın usulen taraflara tebliğ edilmesi itibarıyla iki haftalık süre içerisinde yer almaktadır. İstinaf dilekçesi karşı taraf konumunda yer alan kişiye tebliğ edilir. Bununla birlikte isnat Elekçice dilekçenin karşı taraf konumunda yer alan kişiye tebliğ edilmesinden itibaren iki haftalık süre içerisinde karşı taraf istinaf dilekçesine cevap vermesi gerekir. Taraf konumunda yer alan kişilerden biri istinafa başvuru süresini geçirmiş olsa bile, diğer tarafın istinaf dilekçesini vermiş olacağı cevap ile katılma yoluyla istinaf başvurusu yapması gibi bir durum söz konusudur. Böyle bir durumda süreyi geçirmiş olması nedeniyle başvurunun reddedilmesi gibi bir durum söz konusu olmaz. Yani bu durumda sürenin geçmesi ile başvuru reddedilmez. Katılma yoluyla istinaf durumunun söz konusu olması halinde istinaf yoluna asıl başvuruda bulunan taraf buna iki haftalık sürede cevap verebilme imkânına sahiptir. Bu konuda özel kanun hükümleri içerisinde sürelere ayriyeten dikkat edilmesinin gereklilik arz ettiğinden bahsetmek mümkündür.

Burada istinaf dilekçesi ile ilgili olarak dilekçenin verilmesi ve yapılması gereken işlemler hakkında bazı açıklamalarda bulunmak mümkündür. İstinaf dilekçesine karşı taraf sayısı ne kadarsa bu taraf sayısının Bir fazlası şeklinde hazırlanması ile birlikte kararı veren mahkemeye ya da başka yer mahkemesine verilmesi durumu söz konusu olur. Dilekçenin verilmiş olduğu mahkeme tarafından yapılmış olan başvuru, bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kayıt olunması gerekir. Bununla birlikte başvuran kişiye bu konuda bir belge verilmesi gereklilik arz eder. Dilekçe, kararı vermiş olan mahkeme haricinde farklı bir yer mahkemesine verilmiş ise bu mahkeme tarafından kayıt yapılmasından daha sonra karar vermiş olan mahkemeye gönderilmesi gerekir. İstinaf yoluna başvuru tarihinin belirlenmiş olması konusunda dava açılması ile ilgili olarak hukuk muhakemeleri kanununun 118. maddesinde yer alan hükümlerin uygulama bulması gibi bir durum söz konusu olur. İstinaf dilekçesinin verilmesi esnasında istinaf başvurusu için gerekli harç ve giderlerinde yatırılması gereklidir. Harçlar kanununda yer alan hükümlere göre bölge adliye Mahkemeleri’ne başvuruda bulunulması halinde maktu başvuru harcı ile duruma göre nispi ya da maktu karar ve ilam harcının alınması gerekir. Bununla birlikte gerekli olan tebligat giderlerinin de yatırılmış olması gereklidir.

İSTİNAF DİLEKÇE ÖRNEĞİ

… BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ’NE

Gönderilmek Üzere

… HUKUK MAHKEMESİNE

DOSYA NO:

İSTİNAF EDEN

DAVACI ( DAVALI) :

VEKİLİ:

DAVALI (DAVACI) :

VEKİLİ:

KONUSU : …Hukuk Mahkemesi’nin ./…/… Tarih ve 20./… E 20./… K sayılı kararına karşı istinaf başvurumuz hakkındadır.

TEBLİĞ TARİHİ : ././20.

AÇIKLAMALAR

1) GENEL AÇIKLAMALAR VE DAVANIN ÖZETİ

2) USUL BAKIMINDAN İTİRAZLARIMIZ

3) ESAS YÖNÜNDEN İTİRAZLARIMIZ

İstinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını talep etmekteyiz.

SONUÇ VE İSTEM:

Yukarıda ve… Hukuk Mahkemesinin dosyasında arz ve izah ettiğimiz ve re’ sen dikkate alınacak gerekçeler ile

1) İstinaf başvurumuzun kabulü ile… Hukuk Mahkemesinin 20…/.E, 20…/. K sayılı kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılması suretiyle talebimiz doğrultusunda davanın kabulüne/davanın reddine

2) Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı/davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ederiz.

İstinaf Yoluna Başvuran

Davacı/Davalı Vekili

İzmir’de ceza avukatı olarak hukuk bürosunda müvekkillerine danışmanlık ve dava avukatlığı hizmeti veren Avukat İdil Su Aydın’la irtibata geçerek istinaf başvurusu veya istinaf dilekçesi hakkında her türlü detaylı bilgiyi ve istinaf sürecinizin yönetimi için destek alabilirsiniz.

2 thoughts on “İstinaf Nedir? İstinaf Mahkemesi Nedir? İstinaf Dilekçesi Örneği

  1. Veysi Tekin Reply

    Hakkımda haksız olarak verildiğini düşündüğüm mahkeme kararını istinaf etmeyi düşünüyorum. İstinaf dilekçesi yazma ve istifa başvurmak için sizlerden destek almak istiyorum.

    • Avukat Reply

      Merhaba Veysi Bey, 05370388208 nolu telefondan arayarak istinafa başvurma ve istinaf dilekçesi hazırlamak için detaylı bilgi alabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir