Sistemi Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme

Sistemi Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etmeye veya Değiştirme Suçu Nedir?

5237 sayılı Türk ceza kanununun bilişim alanında suçlar başlıklı onuncu bölümünün 244. maddesinde sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçu düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyecek nitelik taşıyan eylemlerde bulunan ya da bozan kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasına çarptırılır. Bir bilişim sistemi içerisindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren ya da erişilmez hale getiren, sisteme veri yerleştiren, mevcut olan verileri farklı bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılır. Bu eylemlerin bir banka ya da kredi kurumuna veya bir kamu kurum ya da kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi durumunda verilecek olan ceza yarı oranında artırılır. Söz konusu eylemlerin işlenmesi vasıtasıyla kişinin kendisinin ya da bir başkasının faydasını haksız bir çıkar sağlanmasının farklı bir suç meydana getirmemesi durumunda iki yıldan altı yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

Bilginin işlenmesi, saklanması ve ona erişilmesi ile ilgili hususlar uzun süredir insanlığın uğraşı olmuştur. Teknolojinin gelişmesiyle bu konu ile ilgili gelişmeler ortaya çıkmıştır. Bilginin işlenmesi ve değerlendirilmesi ile ilgili büyük bir gelişme söz konusu olmuş ve bilgisayarların üretilmesine başlanmıştır. Bilgisayarların üretilmesi ve insanlığa sunulması yeni bir tehlikeli durumun mevcudiyetini de meydana getirmiştir. Öyle ki bilgisayarlar bazı menfaatlerin ihlal edilmesi içerisinde araç niteliği taşımıştır. Sistemde ya da bilgisayarlarda mevcut olan verileri zarar verilmesi neticesini de ortaya çıkarmıştır. Başlangıçta bilgisayarlar ile işlenmiş olan böyle bir suçluluk türünün mevcut olup olmadığı bir şüphe olarak mevcutken ilerleyen zamanlarda düzenlemeye gidilmesinin zorunluluğu meydana gelmiştir. Ceza hukuku bununla ilgili olarak koruma sağlanması için bilişim suçları ile ilgili ayrı bir düzenleme yapmıştır. Burada maddi konuları kuruyan mevcut düzenlemeler bilişim suçları ile ilgili hususlara da uygulanamamıştır. Öyle ki mala ya da bir mal varlığına zarar verme özelliğine sahip olan zarar verme eğilimi sistemi ya da verileri zarar verme ile ilgili hareketleri uygulanamamıştır. Ülkemizde bunun için ilk olarak 1991 yılında düzenleme yapılmıştır. Türkiye’de ilk bilgisayar 1960 yılında mevcut olmuştur. Ancak ilk düzenleme 1991 yılında 3679 sayılı kanun ile yapılmıştır. Bilişim Suçları Ceza kanununun bilişim alanında suçlar adına taşımış olan 11. bölümde dört madde halinde düzenlemeye tabi olmuş ve bunlardan biri sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçu olmuştur. Bu düzenleme 2005 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Sonrasında 5237 sayılı yeni Türk ceza kanunu yürürlüğe girmiş ve söz konusu suç 244. maddenin birinci ve ikinci fıkrası içerisinde düzenlemeye tabi olmuştur. 5237 sayılı Türk ceza kanununun topluma karşı suçlar başlığını taşıyan üçüncü kısmın bilişim alanında suçlar başlıklı onuncu bölümünde sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme ya da değiştirme suçu düzenlenmiştir.

Sistemi Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etme Veya Değiştirme Suçu İle Korunan Hukuki Değer Nedir?

5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesi hükmü içerisinde bilişim sisteminin işleyişini engellenmesi ya da bozulması ile sistem içerisindeki veriler ile ilgili bazı eylemler düzenlenmiştir. 5237 sayılı Türk ceza kanunu yürürlüğe girmeden önce mevcut olan 765 sayılı eski Türk ceza kanununun 525. maddesinde hem sisteme zarar vermeye yönelik eylemleri hem de soyut unsurlara dair eylemleri, sistemin işlemesine engel olan ya da farklı biçimde işlemesini sağlamaya dair davranışlara seçimlik bir şekilde yer verilmiştir. Söz konusu durum 525. maddenin korumuş olduğu değerin ne olduğu ile ilgili olarak tartışmalara sebep olmuştur. Bundan kaynaklı olarak da farklı görüşler ileri sürülmüştür. Doktrin içerisinde bazı kişiler malikin ya da sistemi kullananın bilgisayarın usulüne uygun bir şekilde çalışmasındaki faydanın korunmak istediğini ileri sürmüştür. Burada hem fizik hem de soyut unsurlar korunmaktadır. Bu görüşün kabul etmeyen farklı kişilerce sistemin çalışmasına dair fıkranın aynı zamanda mülkiyet hakkı ile ekonomik hakları da koruduğu ileri sürülmüştür. Bazı yazarlar sistemin çalışmasını engelleyecek tarzda fiziksel zarar vermelerinde maddeye girdiğini bilişim sisteminin tamamıyla ya da kısmen tahrip edilmiş olması koşuluyla bilgisayar kasasının kaldırılıp atılması eylemleri de 525. madde ihlal ettiği ileri sürülmüştür. Korunan hukuki değer bilişim sisteminin ve özel içerisindeki verilerin diğer unsurların dokunulmazlığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazı yazarlar fıkra içerisinde kısmen zarar meydana getiren kısmen de sistem içerisindeki bilgilerden faydalanma olanağının ortadan kaldıran eylemlere yer verildiği görüşünden yola çıkılarak kurnalı kuku değerin kişisel faydalar olduğu ileri sürülmüştür. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 525. maddesi içerisinde bilgisayarın hem fiziki unsurlarına hem de Sait unsurlarına dair hareketleri yer verilmesi hususunu rağmen burada amacın bilgisayar ortamına dair eylemlerin cezalandırılması olduğunu belirten farklı görüşler de vardır. Korunan hukuki değerin bireyin Malvarlığı olduğu da ileri sürülmüştür. 765 sayılı eski Türk ceza kanununun 525. maddesi içerisinde yaralan sistemin fiziki yapısını hem de sistemde söz konusu olan verilere dair eylemleri yaptırma altına alma durumu bilgisayarın bir kısmına yönelik eylemlere yer verilmesinin amacının sistemin tamamını korumak değil sistemin usulüne uygun bir şekilde çalışmasını sağlamak olduğu belirtilmiştir. Mevcut bilgileri otomatik bir şekilde işleme tabi tutmuş sistem kişisel bir bilgisayar niteliği taşımış olsun veya büyük kurum ve kuruluşuna bilgisayar Sistemleri olsun tasarruf yetkilisinin veriler ile ortaya çıkarılmış bilgilerin herhangi bir engel, arıza niteliği taşımadan kullanılmasındaki ve sistemin arızasını çalışmasındaki faydanın korunması söz konusu olmuştur. Veriler kişisel nitelik taşıyor olabilmesinin yanı sıra ekonomik değeri de sahip olabilmektedirler. Eski Türk ceza kanunu olan 765 yıl Türk ceza kanununun 525. maddesi ile verin nakil ayı içerisinde Ya da bilgisayarda bulunan verilerin veri tabanlarının ve veri bankaları içerisinde bulunan bilgileri yetkili olmayan kişiler tarafından değiştiriliyor olması, silinmesi önlenmiş olduğu gibi sistemin işlemesinin kesintiye uğratılması ile meydana gelecek zararların önüne geçilmesi durumu söz konusu olmaktadır. Burada kurulmak istenen husus bazı görüşler de mevcut olduğu gibi sistemin fiziki mevcudiyeti olmamaktadır. Öyle ki 765 sayılı Türk ceza kanununun 525. maddesi içerisinde yer alan verileri zarar vermeyen ya da veri işlemi yapılmasına engel teşkil etmeyen eylemleri kapsamadığını söyleyebiliriz. İçerisinde verilerini söz konusu olmadığı bilgisayarların kırılması halinde uygulanacak hükmün Türk ceza kanununun mala zarar vermeye değer düzenlemesi olduğunu söylemek mümkündür. Burada elimin konulmuş amacı söz konusu fıkranın gerekçesi içerisinde maddesi birinci fıkrası içerisinde bir bakıma bilgileri otomatik işleme tabi tutmuş sistemlere karşı işlenmiş olan suçları cezalandırmaya tabi tutmakta ve sisteme dair yöneltilmiş olan ısrar eylemlerini ayriyeten cezalandırmaya tabi tuttuğu şeklinde bir açıklama söz konusu olmuştur.

5237 sayılı Türk ceza kanunu 244. madde hükmünde sistemin işleyişini engelleyen ya da bozan eylemler ile verilerin müdahale özelliği taşıyan eylemleri ayrı suçlar şeklini düzenlemiştir. Yine bu hükümde sisteme zarar vermeye dair ifadeleri yer verilmemiştir. Burada kurulan hukuku diğer ile ilgili olarak farklı belirlemeler son bulmamıştır. Bazı görüşler madde içerisinde iki temel hukuki değerin korunduğunu ileri sürmektedirler. İlk olarak bilişim sisteminin verilerin güvenliği korunmaktadır. İkinci olarak ise mülkiyet hakkı korunmaktadır. Çünkü 5237 sayılı Türk ceza kanunun 244. maddesi içerisinde mevcut olan eylemler sahibinin bilişim sistemi veriler üzerindeki tasarruf yetkisini ihlal etmektedir. Farklı görüşler burada sistemleri dair ızrar eylemlerinin özel bir suç haline getirilmesi mevcut olup hem bilişim sisteminin hem de bu sistem içerisinde mevcut olan veriler ya da diğer unsurların zarar görmemesi amaçlanmıştır. Bazı görüşlere göre mala zarar verme suçun özel görünüş biçimini meydana getiren bu suç ile mala zarar verme suçundaki mülkiyetin korunduğu ileri sürülmüştür. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları bakımından farklı farklı saptama yapan görüşlere göre ilk fıkrada bilgisayar özelliğindeki hareketlerin önlenmesi ve bilişim sistemleri işletmecileri kullanıcıların bu sistemleri uygun bir şekilde işletme haklarının korunduğunu ikinci fıkrada bilgisayar verilerini ve bilgisayar programlarını kasıtlı zarar verme hareketlerine karşı koruma sağlandığını ileri sürmektedirler. Bunun dışında verilerin farklı yere gönderilmesi ile özel hayatın gizliliğinin, sistemin işleyişi engellenmiş olduğunda ya da sistemin işleyişi bozulduğunda ise haberleşme özgürlüğü ihlal ediliyor olmaktadır.

Korunan hukuki değerin karma bir nitelik taşıdığını belirten görüşler veriler üzerinde tasarruf yetkisi niteliği taşıyan kişilerin veriler ile meydana getirilen değerleri herhangi bir arıza, engel veya gecikme söz konusu olmaksızın ulaşması bir kullanılmasındaki çıkarı söz konusu olduğunu ileri sürmektedir. Farklı görüşlerde 244. madde hükmü içerisinde düzenlenen suçların aynı zamanda bireyin mal varlığı değerini de ihlal etmenin yanı sıra suçların düzenleme yeri değerlendirildiğinde birin mal varlığından öte bilişim sistemlerinin doğru bir işlevini uygun bir halde işlemesindeki faydanın korunduğu ileri sürülmektedir.

Öyle ki de 244. maddenin içerisinde iki farklı suç düzenlenmiş olduğundan ayrı ayrı saptama yapılması gerekir. İlk fıkrada tüm bilişim sistemleri sahipleri işletmecileri ile kullanıcılarının sistemin düzgün çalışmasındaki faydayı korumaktadır. Kanun koyucu sistemin düzgün bir şekilde işleyişinin engellenmesi ya da bozulması ibareleri ile herhangi bir sorun olmadan sistemin çalışmasındaki faili koruma amacı gütmüştür. 244. maddenin ikinci fıkrası içerisinde veriler ile ilgili tasarruf yetkisi ne sahip olan kişilerin verilerin bozulmadan, engelli çıkartılmadan verileri müdahale olmadan kullanılmasındaki faydayı korumuştur.

Sistemi Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etme Veya Değiştirme Suçunun Unsurları Nelerdir?

Fail

5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesinde düzenlenmiş olan sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme ya da değiştirme suçu faili konumunda yer alan kişi herkes olabilmektedir. Öyle ki düzenlemeler içerisinde suçun faili konumunda yer alan kişiyle ilgili herhangi bir özelleştirmeye gidilmemiştir. Başka kişilerin haklarını ihlal etmediği sürece suçun faili konumunda yer alan kişinin kendi sisteminin işleyişini engellemesi ya da bozması ya da verilerine müdahale etmesi suç niteliğinde olmamaktadır. 244. madde hükmü içerisinde buna dair belirleme mevcut değilse de düzenleme amacından bu çıkarılmaktadır. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesi içerisinde düzenlenen verileri ya da sisteme müdahalede bulunma niteliğine haiz eylemleri ortaya çıkaran ve suçun faili konumunda yer alan kişinin saptanması için mülkiyet, kullanım ya da tasarruf yetkisinin değerlendirilmesi gereklilik teşkil eder. Öyle ki 5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde yaralan suçun faili konumunda yer alan kişi veriler üzerinde tasarruf yetkisine sahip nitelik taşımayan kişidir. Sistemin işleyişinin engellenmesi ya da bozulması eylemi bakımından suçun faili konumunda yer alan kişi sistemin sahibi ya da kullananın haricindeki kişi ya da Tasarruf yetkilisi haricindeki bir kişi niteliği taşıyabilir. Böylelikle 5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesi hükmü içerisinde mevcut olan suçlunun işini işlenmediğini saptanmasında malik ya da kullananın ya da tasarruf Edip ikilisi konumunda yer alan kişinin kim olduğunu saptanması gerekir. Burada bir sistemin sahibi niteliği taşıyan kişi sistemi kullanma hakkına sahip bir başkasının verilerine zarar verir ise 5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesinin ikinci fıkrası içerisindeki suçu işlemiş olmaktadır. Verileri ya da sistemin işleyişine zarar vermek suçunun işlenip işlenmediğini saptanmasında ayriyeten bilgisayarın kullanım hakkı ile alakalı değerlendirme yapılması gerekir. Bazen kişi veri taşıyıcısının sahibi olmanın yanı sıra verilerin kullanımını üçüncü bir kişiye bırakabilmektedir. Program ile beraber bilgisayarın kullanılması için kiralanması söz konusu olabilir. Eğer kullanımda bulunan kişi bilgisayar Maliki’nin sistem program ne kast iyi olarak bir zararda bulunursa bu mevcut hareketi 5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde cezalandırılma ya tabi olan bir eylem niteliği taşımaktadır. Uygulama programları bakımından 244. maddenin meydana gelmesi söz konusu olabilir. Uygulama programı sahibi bunun kullanım hakkının farklı bir kişiye bıraktıktan sonra söz konusu programa zarar verir ise eylemi 5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesinin ikinci fıkrası kapsam içerisine dâhil olur.

Veri taşıyıcısı konumunda yer alan kişinin mülkiyeti ile kullanım hakkının birbirinden ayrılmış olduğu hallerde tasarruf yetkisi ilgili konumda yaralan kişilerin arasındaki hukuki ilişkiye göre saptanmaktadır. Sözleşme hükümlerine göre kullanım yetkilisi devredilmiş olan veriler de aynı kullanım yetkililerinin yanına ya da hatta yerine geçmiş ise bir başka değişle veriler üzerinde tasarruf yetkisine sahip olmuş ise verileri müdahale etmesi suç meydana getirmeyecektir. Ancak veri taşıyıcısının sahibinin farklı bir kişinin verilerdeki tasarruf yetkisine ihlal edecek davranışlarda bulunması ve suçun faili konumunda yer alan kişi niteliği taşıması olasıdır. Tasarruf yetkisi verilmemiş ise sadece verileri sisteme girme yetkisi verilmiş ise kullanan kişinin verileri zarar vermesi 5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesinin ikinci fıkrası kapsam içerisine girecektir. Burada sipariş üzerine başka kişilerin verilerini işlemek ile yükümlü olan kişilerde suçun faili konumunda yer alan kişi niteliği taşıyabilir. Söz konusu kişiler kendisine verilmiş olan verileri zarar verir ise veriler üzerinde her türlü yetkiye sahip olmadıklarından dolayı onları belirli koşullar dâhilinde kullanmak ile yükümlü bulunduklarından eylemleri suç kabul edilir. Fakat söz konusu eylemlerde sipariş verenin verilerin bir kopyasını kendisinde barındırdığı görüşünden yola çıkarak sipariş alan kişinin verileri zarar vermesini suçu meydana getirmeyeceğini ileri sürmek mümkündür. Yetkisiz bir şekilde bir başka kişinin veri taşıyıcısına kaydedilmiş olan verileri veri taşıyıcısının hukuka uygun konumda yer alan sahibinin zarar vermesi 5237 sayılı Türk ceza kanunun 244. maddesinin ikinci fıkrası kapsamı içerisinde yer almaz. Buna örnek olarak bir hırsız tarafından çalınmış olan veri taşıyıcısına kaydedilmiş olan verilerin veri taşıyıcısının sahibi tarafından silinmesinden bahsedebiliriz. Bununla birlikte bir başka kişinin bilgisayarına yetkisiz bir şekilde kurulan virüs dosyaların silinmesi 5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde yer almaz. Bunlar haricinde farklı birin veri tesisini yetkisiz bir şekilde kopyalanan veriler üzerinde de verilerin sahibi konumunda yer alan kişinin tasarruf yetkisi devam etmemektedir. Böylece bu verilerin biri taşıyıcı sahibi tarafından silinmesi halinde 5237 Türk ceza kanununun 244. maddesinin ikinci fıkrası gündeme gelmez.

Mağdur

5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesinde düzenlenmiş olan sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçunun mağduru verileri müdahale suçu bakımından verilir üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kişi ya da kişiler olarak karşımıza çıkar. Tasarruf yetkisine sahip nitelik taşımayan verilerin ilgili olduğu kişi suçun mağduru konumunda yer alan kişi değildir. Bu kişinin suçtan zarar gören kişi olabileceğini söylememiz mümkündür. Sisteme engelleme ya da bozma suçu bakımından mağdur, sistemin kullanıcısı ya da işleticisi ya da sahibi niteliği taşıyabilir. Mağdur ancak gerçek kişi niteliği taşıyabileceğinden tüzel kişiler bakımından suçtan zarar gören olabilmektedirler. Burada kamu kurum ve kuruluşlarının bilişim Sistemleri‘ne karşı eylemlerin işlenmiş olması durumunda toplumu meydana getiren her kişinin suçun mağduru konumunda yer alan kişi olabileceğini söylememiz mümkündür. Verilerin zararsızlık hakkı ya da sistemin herhangi bir kesintiye uğramadan çalışmasındaki arızasızlık hakkı kime aitse suçun mağduru konumunda yer alan kişinin de o kişi olabileceğini söylememiz mümkündür. Mevcut veriler üzerinde tasarruf yetkisinin hangi kişiye ait olduğu doktora içerisinde tartışmalı bir nitelik taşımaktadır. Veriler ya da kanun hükümleri içerisinde belirtilmiş olan diğer soyut oluşurlar medeni hukuk bakımından bir şey olmadıkları için mülkiyet ile alakalı kurallar ceza hukukuna kolayca uygulanması mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla veriler üzerinde tasarruf yetkisine sahip kişi mülkiyet ilişkisi ile saptanamamaktadır. Mülkiyet ilişkisi ile saptanması mümkün olmayan verilerin yetkilisinin somut olay içerisinde saptanması her zaman kolay olmadığından bu konuda farklı kriterler ileri sürülmüştür. Öyle ki bunlar verilerin kazanılması, verilerin içeriği ile ilgili olmak, veri taşıyıcısındaki mülkiyet, verilerin fikri hak sahibi, verilerin kaydedilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. İlk olarak verilerin kazanılması ile ilgili olan hususlardan bahsetmemiz mümkündür. Söz konusu görüşe göre veriler üzerinde tasarruf yetkisine sahip nitelik taşıyan kişi verileri hukuka uygun bir şekilde iktisap eden kişidir. Kim hukuka uygun bir şekilde verileri iktisap ederse farklı bir şey kararlaştırılması sürece sınırsız tasarruf yetkisine sahip nitelik taşır. Kriterlerden ikincisi verilerin içeriği ile ilgili olmaktır. Söz konusu görüşün sonuçlarına göre veriler ile ilgili bir şeyler söylediği kişi, verilerin içeriğinin ilgilisi tasarruf yetkisine sahip olan kişidir. Kriterleri üçüncüsü olan bir taşıyıcısındaki mülkiyet ile ilgili olan hususlardan bahsetmeye devam edebiliriz. Veri taşıyıcısı konumunda yer alan kişinin mülkiyeti hangi kişiye ait ise verilerin tasarruf yetkisi de o kişiye ait olmaktadır. Bir diğer kıstas verilerin fikri hak sahibidir. Bu kritere göre veriler üzerinde tasarruf yetkisine sahip konumda yer alan kişinin verilerin üreticisine göre saptanması gerektiği belirtiliyor. Bu görüş içerisinde verilerin kime ait bulunduğu ya da kiminle alakalı olduğuna bakılmaksızın söz konusu veriler ile ortaya çıkmış bilginin üreticisi kim ise tasarruf yetkisine de o kişi sahip olur.

Bir diğer kriter verilerin kaydedilmesidir. Burada verilerin yüklenmesine ya da nakledilmesine direk gerçekleştirmiş olan kişinin verilerin sahibi niteliğini taşıyan kişi olduğu ileri sürülmektedir. Bunlardan hiçbiri yalnızca veriler üzerinde tasarruf yetkisine sahip kişinin saptanmasında yeterlilik teşkil etmez. Burada sadece belirli kriterlere bağlı olarak belirlemenin yapılması durumu söz konusu olmakta diğer ölçütlerin değerlendirilememektedir.

Sistemi Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etmeye Veya Değiştirme Suçunun Nitelikli Hali Nedir?

5237 sayılı ceza kanununun 244. maddesinin üçüncü fıkrası içerisinde 244. maddenin birinci ve ikinci fıkrasında mevcut olan eylemlerin bir bankada kredi kurumun ya da bir kamu kurum ya da kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerine işlenmesi durumunda cezanın yarı oranında artırılacağına dair nitelikli hal düzenlenmiştir.

5237 sayılı Türk ceza kanununun 244. maddesinin üçüncü fıkrasının uygulaması sadece banka ya da kredi kurumu ya da kamu kurum ve kuruluşlarıyla sınırlamaya tabi tutulmuştur. Bu sınırlamanın yerinde olup olmadığı tartışmalıdır. Bunun sebebi bir şirket ya da işletme bakımından da sistemin işleyişini engellenmesinin çok fazla önem taşımasına mümkün olmasıdır. Böylelikle sınırlamanın yalnızca belirtilen kurumlar ile ve kuruluşlar ile ilgili yapılmamasını gerektiği ileri sürülmüştür. Ayriyeten sabit artırım sisteminin kabul görmesi de doğru nitelik taşımamıştır. Artırım miktarında alt ve üstünden kabul edilmesinin gerekli teşkil ettiğini söylemek mümkün olmuştur. Öyle ki belirtilmiş olan eylemlerin meydana getirdiği bilişim sistemlerinin ve verilerin ait olduğu kurum ve kuruluşlar ya da şirketlerin değerlendirilmesinin gerektiğini söylememiz gerekir. Sistemler ya da veriler farklı öneme sahip olabilmektedirler. Burada verilen zararlar da farklı niteliğe sahip olabilir. Alt ve üst sınırlar arasında artırım miktarının saptanması ve bu aralıklar arasında artırım yapılması noktasında hâkimin yetki verilmesini kabul edilmesi gerekir. Ayriyeten sistemin işleyişini engellenmesi ile verileri müdahale teşkil eden eylemler aynı ölçüde zarar verme niteliğine sahip değildir. Bunun haricinde sistemin işleyişinin engellenmesi uzun süre devam edebilmektedir. Artırım yapılırken bu hususların değerlendirilmesi gerekir. Bu hususlar değerlendirilmeden saptanan kurum ya da kuruluşların sistemlerinde ortaya çıkan tüm eylemleri aynı artırım oranını uygulamak hakkaniyete uymamaktadır. Öyle ki nitelikli halin kabul görülmesi yerindedir. Kişisel bilgisayarını kullanan kişinin sisteminin işlenmesine önüne geçilmesi ile ya da verilerin kullanılmasının önüne geçilmesi ile bir bankanın ya da kamu kurum ve kuruluşun sisteminin işlenmesinin engellenmesi ya da verilerine müdahale edilmesi aynı durum değildir. Çünkü kişisel bilgisayarlar için sistemin işlenmesine engel olmanın uygulaması sınırlı bir nitelik taşımaktadır. Burada düzenleme amacı meydana getirmesi gereken bankalar ya da kuruluşlar için aynı şey söz konusu değildir. Onların sistemlerin işlenmesini engellenmesinden ortaya çıkan zararlar kişilere oranla çok daha büyük miktara neden olabilmektedir. Örnek vermek gerekirse merkezi bir bilgisayarın mevcut olduğu ve birliğin iletildiği bir sistemde, iletimin yapılmasını sağlayan cihazın bozulmuş olması halinde veriler zarar görmemekle birlikte sistemin işlenmesine engel bulunmakta ve bundan kaynaklı olarak sistemin sahibi kuruma büyük zarar verilmektedir. 244. maddenin üçüncü fıkrası içerisine mevcut olan kamu kurumlarıyla kuruluşları ifadesi merkezi idare, yerel yönetimler ve hizmet yerinden yönetim kuruluşları da dâhildir. Öyle ki tüzel kişiliği mevcut olan olmayan tüm idari kuruluşlar için geçerli bir kavram söz konusudur.

Nitelikli halin uygulanması mümkün olmasını sağlayan banka kavrama mevcut bankalara ve katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarına karşılık gelmektedir. Burada kredi kurumu ise mevcut bankalarını ve katılım bankalarını belirtmek için kullanılıyor olmaktadır. Söz konusu tanımlama içerisinde geçen bankaların hangi anlama geldiği yine bankacılık kanunu hükümleri içerisinde düzenlemeye tabi olmuştur. Öyle ki mevcut bankası söz konusu kanuna göre kendini alma hesabına mevduat kabul etmek ve kredi kullandırmak esas olarak faaliyet gösteren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bir nitelikteki kuruluşların Türkiye içerisindeki şubelerine karşılık gelmektedir. Katılım bankası bankacılık kanununa göre özel tarihi ve katılma hesapları vasıtasıyla fon toplamak bu kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren kuruluşlar ile yurtdışında kurulu kuruluşların Türkiye içerisindeki şubelerine karşılık gelmektedir. Kalkınma ve yatırım bankası hisse bankacılık kanununa göre mevduat ya da katılım fonu kabul etmenin haricinde kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren ya da özel kanun hükümleri ile kendilerine verilen görevleri yerine getiren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bir nitelikteki kuruluşların Türkiye içerisindeki şubelerine karşılık gelmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir