Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma

 

Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu Nedir?

5237 sayılı Türk ceza kanunun kamu barışına karşı suçlar başlıklı beşinci bölümünün içerisinde yer alan 220. maddede suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre kanunun suç saymış olduğu eylemleri işlemek amacıyla örgüt kuran kişiler ya da yöneten kişiler, örgütün yapısı, sahip olduğu üye sayısı ile araç ve gereç açısından amaç suçları işlemeye elverişli nitelik taşıması durumunda, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması gerekir. Fakat örgütün mevcudiyeti için üye sayısının en az üç kişi olması gereklilik teşkil eder.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte iyi olan kişilerin, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına çarptırılması gerekir. Örgütün silahlı bir örgüt olması durumunda yukarıdaki bahsettiğimiz hususlara göre verilecek ceza da dörtte bir oranında yarısına kadar artırma gidilir. Bütün faaliyeti çerçevesi içerisinde suç işlenmiş olması durumunda ayriyeten bu suçlardan kaynaklı olarak cezaya hüküm alınması gerekir. Örgüt yöneticileri örgütün faaliyeti çerçevesi içerisinde işlenmiş olan tüm suçlardan kaynaklı olarak ayriyeten suçun faili konumunda yer alan kişi olarak cezalandırılması gerekir. Örgütü olmamanın yanı sıra örgüt adına suç işlemiş olan kişi, ayriyeten örgüte üye olmak suçundan cezalandırılması gerekir. Örgüte üye olmak suçundan kaynaklı olarak verilecek olan cezanın yarısına kadar indirime gidilebilir. Bu durumda yalnızca silahlı örgütler bakımından geçerlilik teşkil eder.

Örgüt içerisindeki hiyerarşik yapının içerisinde bulunmanın yanı sıra örgüte bilerek ve isteyerek yardımda bulunan kişi örgütün üyesi konumunda yer alan kişi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden kaynaklı olarak verilecek olan ceza, yapılmış olan yardımın özelliğine göre üçte birine kadar indirile bilmektedir. Örgütünce bir, şiddet ya da tehdit niteliği taşıyan yöntemlerini meşru sayacak ya da ölecek veya bu yöntemleri gitmeyi teşvik edecek bir halde propaganda yapan kişinin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılması gerekir. Söz konusu suçun basın ve yayın yoluyla işlenmiş olması durumunda verilecek olan cezanın yarı oranında artırılması gerekir.

Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçunda Korunan Hukuki Değer Nedir?

5237 sayılı Türk ceza kanunun 220. maddesi hükümleri içerisinde bir seri suç işlemek amacı güderek bir araya gelen kişilerin cezalandırılmasını amaç haline getirmiştir. Suç işlemek amacıyla kişilerin örgütsel bir kurum içerisine girmiş olmaları, işlenmesi amaçlanmış olan suçların bir ön hazırlığı özelliğini taşımaktadır. Fakat kişilerin söz konusu birliktelikleri, henüz amaçlanmış anılan suçlar işlenmemiş olsa dahi toplumsal barışı tehdit ettiği gibi suç işlenmesinin önüne geçilmesine dair kamu otoritesinin de zedeleyici bir mahiyet ortaya çıkarmaktadır. Bu bakımdan suç ile korunan hukuki değer kamu güvenliği ve kamu barış olduğunu söylememiz mümkündür. Suç işlemeyi amaçlayanların amaçlamış oldukları suçların sayısının belirli bir nitelik taşıması durumunda işbirliği yapmalarının iştiraki meydana getirdiği, iştirak durumunda hareket eden kişilerin bir araya gelmesinden dolayı tehlikenin de süreli bir geçici nitelik taşıması sebebiyle kamu barışına ihlal etmesinin olası nitelik taşımayacağı ileri sürülmüştür.

Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçunun Unsurları Nelerdir?

Fiil

5237 sayılı Türk ceza kanunun 220. maddesi içerisinde yaptırıma tabi tutulmuş olan eylemler örgüt kurmak, yönetmek, örgüt üye olmak, örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işlemek, örgüt adına suç işlemek, örgüte yardım etmek, örgüt propagandası yapmak olarak karşımıza çıkmaktadır.

İlk olarak 5237 sayılı Türk ceza kanunun 220. maddesine ilk fıkrası içerisinde yer alan örgüt kurmak eyleminden bahsetmemiz mümkündür. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 220. maddesi hükmüne göre kanunun suç saymış olduğu eğlenmeye işlemek amacıyla örgüt kuran kişiler cezaya tabi olur. Örgüt kurmak, mevcut olmayan bir örgütün meydana getirilmesi anlamını taşımaktadır. Bahsetmiş olduğumuz bu kuruluşun herhangi bir şekli mevcut değildir. Bu kuruluş zımnen veya açık bir şekilde kurulabilir. Suçun meydana gelmesi bakımından bizatihi örgütün kurulmuş olması yeterli teşkil etmektedir. Bundan kaynaklı olarak söz konusu suç tehlike suçu niteliği taşımaktadır. Kanun hükümleri içerisinde öngörülmüş olan örgütün kurulması bakımından örgütün yapısı, sahip olduğu üye sayısı ile araç ve gereç açısından amaç suçları işlemeye elverişli nitelik taşıması objektif koşulu aranmaktadır. Bu objektif koşulun aranması bu suçun somut tehlike suçu olduğunu göstermektedir. Madde hükmü içerisinde yer alan düzenlemeye göre suç işlemek amacıyla kurulmuş olan yapılanmanın bir takım niteliklere sahip olması gerekir. İlk olarak örgüt süreklilik arz eden kendisini meydana getirenler arasında planlı ortaklık, işbölümü içeren, bir lidere sahip olan ve en az üç kişiden meydana gelen suç işlemek için kurulmuş bir yapılanma olarak karşımıza çıkar. Örgüt söz konusu özellikleri ile alelade bir birliktelik değildir. Örgüt suç işleme amacı ile organizasyon ve koordinasyonu içinde barındıran disiplinli bir yapıya sahiptir. Yargıtay’ın kararları içerisinde kişilerin aralarında önceden anlaşmak suretiyle işbölümü ve hiyerarşik bir yapı içerisinde süreklilik meydana getirecek halde planlı bir ortaklık ve paylaşım anlayışı ile belirlenmemiş sayıdaki suçları işlemek amacı ile bir araya gelip gelmediklerini tartışılması suretiyle hüküm verilmesi gerektiğine dair karar mevcuttur. Söz konusu suç basit bir birleşmeden farklı olarak devamlılık, birden fazla suç için bir araya gelme ve süreklilik taşıdığı ileri sürülmüştür. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 220. maddesi hükümleri içerisinde düzenlenmiş olan suçların meydana gelebilmesi için fiili bir birleşmenin yeterli teşkil ettiğinden bahsetmemiz mümkündür. Fakat hukuka uygun bir halde kurulmuş olan ve hukuka uygun amaçlar çerçevesinde faaliyet göstermiş olan kuruluşlar ya da oluşumlar bünyesinde işlenmiş münferit suçları suç örgütü saymak olası nitelik taşımamaktadır. Bunun sebebi söz konusu ihtimalde bir araya gelmeye, belirsiz birtakım suçları işlemek amacına dair bir amaç taşımadığından yalnızca ilgili suç işleyen kişi ya da kişilerin münferit o suç ile alakalı sorumluluğuna gidilmesinin gereklilik teşkil ettiğini söylememiz mümkündür.

Örgütün mevcut olan önemli özelliği söz konusu yapının hiyerarşik bir ilişki meydana getirmesidir. Örgüt kurmadan bahsetme ne mümkün alabilmesi için sonrasında soyut bir birleşmenin değil, gevşek bir nitelik taşısa da hiyerarşik bir ilişkinin mevcut olması gereklilik teşkil eder. Fakat örgüt içerisinde görev dağılımı yapılmış olması doğru zorunluluk teşkil etmemektedir. Yatay ilişkiler bir örgütün varlığını sonlandırılması. Kişiler arasında mevcut olan akrabalıktan iş yerindeki olan çalışma pozisyonlarından meydana gelen ilişkiler, örgüt suçundaki yer Arşiv yapılanma olarak görülmemesi gerekir. Tatbikat da vakıf, dernek, şirket ve kamu tüzel kişilerin yöneticileri yanı sıra üyeleri veya çalışanları arasındaki ilişkilerin örgütsel hiyerarşik yapıya benzetilmek suretiyle suç kapsam içerisinde mütalaa edildiği göz önündedir. Bu bakımdan örnek vermek gerekirse bir belediye başkanının örgüt üyesi olduğunu iddia edilmesi durumunda kamu hukuku tüzel kişisi niteliği taşıyan belediyenin göreve yetkileri kapsam içerisinde belediyede çalışan kişiler ile belediye başkanı arasında kamu idaresinden kaynaklı olarak bir ast üst ilişkisinde mevcut olması olan nitelik taşımaktadır. Kamu hukukundan kaynaklanmış olan bu niteliğin örgütün özelliklerinden hiyerarşik yapı ile ilgili bir alaka söz konusu olmamaktadır. Örgütün bu tür yasal yapılanların haricinde kendisine özgü bir kuruluşun, mevcudiyetini araştırılmasının gerektiğini açık olarak söylememiz mümkündür.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu işlenmiş olduğunun ve bütün mevcudiyetini kabul görülmesi ve sayısının en az üç kişi olması koşuluna bağlı olmaktadır. Öyle ki sonuç olarak iki kişi sayısını üç kişiden fazla nitelikli olması da bütün mevcudiyeti için yeterlilik teşkil etmemektedir. Suç tipine dair Diğer unsurlar mevcut konumda değil ise bu durumda iştirak ilişkisinden bahsedilmesi mümkündür. İştirak hükümleri bakımından cezai sorumluluğun mevcut olduğunu söylemek mümkün olabilir. Örgütün sayısı belirsiz suç işleme ideal etrafında bir araya gelme ile kurulması yeterli olmaktadır. Amaçlanmış olan suçların işlenmesi gereklilik teşkil etmez. Fakat örgütsel yapı içerisinde suç işlenmiş olmasa dahi bahsettiğimiz şekilde suç işlemek amacı etrafında Fiili bir birleşiminin mevcudiyetinin ve bu birleşme özelliği bakımından devamlılık göstermesinin göz önünde bulundurulduğunu olduğunu söylememiz mümkündür. Örgütün yapısı, sahip olduğu sayısı ile araç ve gereçler açısından amaçlanmış olan suçları işlemeye elverişli özellik taşıması gerekir. Aksi durumda, elverişli bir örgütten bahsedilmesi mümkün olmaz. Somut olayın niteliklerine göre işlenmesi amaç haline getirilen veya işlenmiş olan suçlardan hareket edilmek suretiyle suçun faili konumunda yer alan kişilerin şahsi nitelikleri, faili sayısı, mevcut olan veya kullanılmış olan araçların nitelikleri ve özellikleri, amaç suçu işlenmiş olacağı yer, zaman gibi durumlar, elverişliliğin değerlendirilmesi bakımından dikkate alınması gerekir. Bu açıdan örgütün mevcudiyeti amaç suçların işlenmesi koşulu niteliği taşıması da, suç işlememiş örgütsel bir yapının ortaya konulması kolay bir nitelikte değildir.

5237 sayılı Türk ceza kanunun 220. maddesinin fıkrasında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçunun fiillerinden bir diğeri olan örgüt yönetmek düzenlenmiştir. Örgütün yönetmek, karar verme yetkisine sahip niteliği taşımak, örgütün işbölümü ve örgütünü kordinasyonu iradesini sağlamaya dar davranışlar içerisine bulunmayı karşılar. Eğer kimse içerisinde örgütün amaçları bakımından örgütün işleyişini sağlayan, örgüt üyelerine emir ve talimatlar veren, faaliyetleri yöneten ve yönlendirmede bulunan kişiler örgütün yöneticisi konumundadırlar. Kişinin yönetici nitelikte olup olmadığı somut olayın niteliklerine, örgütün yapısı içerisinde üstlenmiş olduğu görevleri ve eylemlerine göre saptanır. Yönetmeden bahsedilmenin mümkün olabilmesi bakımından örgütün kurulmuş olması gereklilik teşkil eder. Kurulmamış bir örgütün yönetilmesinden bahsedilmesi de mümkün nitelik taşımaktadır. Örgüt kurucusunun aynı anda örgütü yöneticisi olması gerekmediği gibi, yönetici olarak görev yapan kişinin de kesinlikle örgüt kurucusu olması gerekli değildir. Fakat her iki sıfatında aynı kişide birleşmiş olması olasılığı söz konusu olabilir. Buna örnek verecek olursak örgüt kurucusu, örgütün kurduktan sonra örgüt yöneticisi sıfatıyla göreve tabi olabilir.

Yönetme sıfatına girebilecek tavırların sergilenmesi halinde kişi yönetici konumunda yer alan kişi olacağından bu fiil kesintisiz bir nitelik taşıyabilir. Diğer taraftan örgüt yöneticisi yerinde olan kişileri özellikle örgütün üst kademelerinde yer alan ve örgütün tamamını yönetimde bulunan kişiler olarak tanımlanamaz. İçerisinde büyük yapılanmalar barındıran örgütlerde farklı birim yöneticilerinin mevcudiyeti söz konusu olabilir. Bu bakımdan örgütün bir bölümünü yöneten, belirli bazı örgüt üyelerine emir ve talimatta bulunan kişilerinde örgüt yönetici olarak kabul edildiğini söylemek mümkündür.

5237 sayılı Türk ceza kanununun 220. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu iyi olmak eylemi düzenlenmiştir. Öyle ki 220. maddenin ikinci fıkrasında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak yaptırma tabii kılınmıştır. Örgütü olmak, genel bakımdan suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün birazcık yapısına dâhil olmak, var olan örgüte fiilen katılmak olarak karşımıza çıkar.

Örgüt üyeliğinin ortaya çıkması örgüte devamlı bir şekilde katılmaya dair bir iradenin ortaya konulması ile mümkün nitelik taşıyabilir. Örgüt üyesi olmak açısından gerekli teşkil eden katılma ve bağlılık iradesinin en büyük niteliği devamlılık olup, bundan kaynaklı ulan örgütü belli süreliğine iyi olmak mümkün nitelik taşımamaktadır. Ayriyeten söz konusu iradenin çift taraflı olması gereklilik taşır. Başka bir deyişle örgüt üyesinin örgüte katılım iradesinden farklı, hiyerarşik yapı içerisinde kurucuları veya örgütü yöneticilerinin de o kişinin örgütü katılımına dair açık ve zımni bir iradesinin söz konusu olması gerekir.

Suçun meydana gelebilmesi, kişinin evi teşkil edileceği örgütünün özelliği ve amacını bilmesini de gerekli kılmaktadır. Bu bakımdan evlilik suçunun meydana geldiğinin kabulü için askeri üç kişinin bazı suçlar işlemek üzere bir araya geldiğini bilmek yeterlilik teşkil etmez. Söz konusu kişiler arasındaki, örgütsel yapılanmayı ortaya koyan ilişkileri de bilmek gereklidir. Bir kişinin örgüt üyesi niteliği taşıyıp taşımadığı somut olayın niteliklerine göre saptanmalıdır. Örgüt eylemlerinin yapılması esnasında kişinin hiyerarşik bir yapıya dâhil nitelik taşıyıp taşımadığı kişinin örgüt yapısını dâhil olman örgütün amaçlarına meydana getirme iradesinin mevcut olup olmadığı böyle bir iade mevcut ise ne kadar süredir söz konusu olduğu ile ilgili olan durumların araştırılması gerekir.

5237 sayılı Türk ceza kanunun 220. maddesinde düzenlenmiş olan suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan mevcut olan eylemlerden bir diğeri dördüncü ve beşinci madde düzenlenmiş olan örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardır. Örgüt faaliyeti kapsam içerisine işlenmiş olan suçlardan örgüt üyeleri, suçları katmış oldukları katkılar oranında ayriyeten cezalandırılmaya tabi olurlar. Örgüt yöneticileri konumunda yer alan kişiler de örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemiş olan tüm suçlardan kaynaklı olarak ayriyeten suçun faili konumunda yer alan kişi olarak cezalandırılmaya tabi olurlar.

Örgüt yöneticilerine, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olan tüm suçlardan farklı olarak cezalandırmak, ceza sorumluluğunun Şahsiliği ilkesine uygun nitelikte olmamaktadır. Öyle ki örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olan Türklerden kaynaklı olarak yöneticinin sorumluğu işlenmiş olan suça katkısını göre saptanır. Bu itibari ile yasal düzenlemenin tekrardan ele alınması ve ceza sorumluluğunun Şahsiliği prensibine uygun bir duruma getirilmesi gerekli olmaktadır. Örgütün ilçesinin örgütünün üzerindeki eğilimi sebebi ile onları Örgütünün yeni aşk yapısından meydana gelen güçlü bir suçun işlenmesinde araç olarak kullanma durumu söz konusu ise dolaylı faili bizzat suçu işliyor ise müstakil faik işlenen suç üzerine diğer suçun faili konumda yer alan kişiler ile birlikte ortak hâkimiyet kuruyor ise müşterek faili, örgüt üyelerini suça yönlendiriyor ise azmettiren suçun işlenmesini maddi veya manevi bir şekilde katkıda bulunuyor bize yardım eden olarak sorumlu tutulmasının daha yerinde olduğunu söylemek mümkün olabilirdi.

5237 sayılı Türk ceza kanunun 220. maddesinde düzenlenmiş olan suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan yer alan eylemlerden bir diğer örgüt adına suç işlemektir. Suç işlemek 220. maddenin altıncı fıkrasında düzenlenmiştir. Örgüt üyesi olmayan kimselerin öldürdüğünü suç işlemeleri halinde örgüt üyesi olarak cezalandırılacağı fakat bu cezanın yarısına kadar indirilmesi mümkün olabileceği düzenlemeye tabi olmuştur. Örgüt adına suç işlemiş olan kimsenin bu fıkra bakımından cezalandırılmasına mümkün olabilmesi işlenmiş olan olgusu esnasında örgütü üye olmamasına bağlı olmaktadır. Kişi bu örgütün üyesi niteliği taşıyor ise örgüte üye bir kişinin örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işlemesi maddenin dördüncü fıkrası içerisinde düzenlemeye tabi olmuştur.

Örgüte üye olmayan fakat üç adı ne suç işleyen kişinin, örgüt üyesi olarak cezalandırılması, tam burasını bozan suçlar ile etkin mücadele etme gayesi ile açıklamaya tabi tutulabilir. Örgüt adına işlenen suçların örgütsel faaliyetleri yere götüreceğim, örgütün amaçlarına hizmette bulunacağı konusunda bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Fakat burada bir edilmesi gereken durum öptüyse olmayan bir kişiyi aynı örgüt üyesi gibi cezalandırmaktır. Bu yüzden söz konusu durumdaki kişilerin örgüt üyesine nazaran daha az bir yaptırım ile cezalandırılması kanımızca hem suç hem de ceza siyasetini uygun olarak karşımıza çıkar. Böyle bir durumda eylemin haksızlık içeriğinin karşılandığını söylememiz mümkün olur. 6352 sayılı kanunun ile altıncı fıkraya bir hüküm eklenmiş ve söz konusu duruma çözüm getirilmiştir. Bu hükme göre örgütü olmak tuşuna kaynak olarak verilecek ceza yarısına kadar indirilebilmektedir. Söz konusu hükmün kapsamı 6459 sayılı kanunun 11. maddesi ile eklenen bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygun düzenlemesiyle daha dar bir hale getirilmiştir. Böylelikle 220. maddenin üçüncü fıkrası içerisinde silahlı örgüt nitelemesi yapılmayan bir örgüt için üye olmamak ile suç işlenmesi durumunda kişinin yalnızca işlenen suçtan kaynaklı olarak sorumlusu olacağı düzenlenmiştir. 6459 sayılı kanunun sekizinci maddesi ile Terörle mücadele kanununun yedinci maddesine eklenmiş olan dördüncü fıkra ile terör örgütüne iyi olmamak ile birlikte örgüt adına işlenen terör örgütünün propagandasını yapmak, terör örgütlerinin cebir ve tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermek, övmek veya yöntemler ile başvurmayı teşvik eden bildiri ya da açıklamaları basmak ya da yayınlamak, 2911 sayılı toplantı ve gösteri Yürüyüşleri kanunun 28. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş olan kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak suçları bakımından suçun faili konumunda yer alan kişiler ile ilgili ayriyeten 220. maddenin altıncı fıkrası uyarınca ceza verilemez.

5237 sayılı Türk ceza kanununun 220. maddesinde düzenlenmiş olan suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundaki eylemlerden bir diğeri örgüte yardım etmektir. 320. maddenin yedinci fıkrasında örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamanın yanı sıra örgüte bilerek ve isteyerek yardımda bulunan kişinin örgüt üyesi olarak cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Maddenin yedinci fıkrası kanun yürürlüğe girdiği ilk halinde örgüt içinde yer alan hiyerarşik yapıya dâhil olmamanın yanı sıra örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi örgüt üyesi olarak cezalandırılır şeklindedir.  6352 sayılı yasanın 85. maddesi ile 5237 sayılı Türk ceza kanunu 220. maddesinin yedinci fıkrasını örgüt üyeliğinden kaynak olarak verilecek ceza yapılan yardım niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir cümlesi eklenmiş olmaktadır.

  1. maddenin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış olan 765 sayılı eski Türk ceza kanununun 314. maddesinde mevcut olan örgütü mensuplarını bilerek ve isteyerek yardım ve yataklık etmek suçuna karşılık gelecek bir şekilde düzenlemeye tabi olmuştur.

Kanun koyucu söz konusu düzenlemeleri değerlendirerek, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan bir örgütün hiyerarşik yapı sen dâhil olarak, bu örgütün amaçları doğrultusunda mevcut olan diğer Üyeler ile beraber ya da tek başına aktif olarak suç işleyen örgütü ile verilecek olan ceza ile mevcut olan hiyerarşik yapı dâhil olmamakla birlikte örgüte bilerek isteyerek yardım eden örgütü gibi ceza verilmesine, ceza adaleti bakımından uygun görmemiştir. Bu 106.352 sayılı yasanın 85. maddesi ile 5237 sayılı Türk ceza kanunun 220. maddesinden dolayı verilecek olan cezanın yatan yargılamanın niteliğine göre üçte birine kadar indirebileceği cümlesi eklenmiştir.

Böylece ilk olarak yapılan katkının, ceza hukuku bakımından yardım niteliği taşıyıp taşımadığını saptanması ve söz konusu katkı yardım olarak nitelendiriliyor ise ikinci aşamada somut olay içerisinde yardımın nitelik itibari ile örgüte sağlamış olduğu katkı düzeninin saptanması yoluyla cezanın bireyselleştirilmesinden bahsetmek mümkün olabilecektir.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan bir örgüte kasten ve isteyerek yardım eden her kişinin bu suçun faili konumunda yer alan kişi olabileceğini söylememiz mümkündür. Fakat suçu meydana gelebilmesi için kişinin örgüt içerisindeki hiyerarşik yapıya dâhil olunması diğer bir açıklama ile örgüte üye olmaması gereklilik teşkil eder. Kanun koyucu hiyerarşik yapıya dâhil olmamak ile beraber örgüte yardımda bulunan kişi deyimiyle örgüt bünyesi içerisinde yer almayan şahısların yapmış olduğu katkıları kast etmiştir. Örgüt hiyerarşisi içerisinde yarına örgüt kurucusunun örgütü yöneticisinin veya örgüt üyesinin örgüte yardım olarak adlandırılması mümkün olabilecektir denilenleri içinde bulunmuş oldukları statünün doğan neticesi bir gereği olarak görülmüş ve kan koş tarafından ayriyeten cezalandırılmaya tabi tutulmamıştır

Fail

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu faili konumunda yer alan kişinin her kişi olabileceğini söylememiz mümkündür. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve örgüte üye olma suçu, çok faili bir suç niteliği taşımaktadır. Failler aynı amaç doğrultusunda bir arada hareket ediyor olmaktadırlar. Bu bakımdan suç tipi,  suç türlerinden yakınsama suçunu meydana getirmektedir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan bir örgüte yardımda bulunan kişinin meydana getirdiği suçun faili konumda yer alan kişi de herkesi olabilmektedir. Fakat söz konusu suç da kişinin örgüt içerisindeki hiyerarşik yapıya içerisine girmesi yani bu kişinin örgüt üyesi olmaması gereklilik teşkil etmektedir. Örgüt propagandasının yapılması bakımından suçun faili konumunda yer alan kişinin her kişi olabileceğini söylememiz de mümkündür. Söz konusu kişinin örgüt üyesi olmasının mümkün nitelik taşıdığını söyleyebiliriz. Öyle ki örgüt üyesi niteliği taşıyan kişi ayrıca propaganda yapmaktan da sorumlu olmaktadır.

Mağdur

5237 sayılı Türk ceza kanununun 220. maddesi içerisinde düzenlenmiş olan ve kamu barışına karşı işlenen suçlar içerisinde mevcut olan suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme suçunun mağduru konumunda yer alan kişi, toplumun meydana getiren herkestir. Burada toplumu meydana getiren bireylerin barış içerisinde, güvenlik içerisinde yaşama haklarının korunması amacı güdülmüştür. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme suçu bakımından yürütülen yargılamalarda, belirli bir kişinin doğrudan mağdur niteliği taşımasından bahsedilmesi mümkün değildir. Bundan kaynaklı olarak suçtan zarar gördüğü iddiasında bulunan kişilerin bu suç bakımından davaya katılma ve kanun yoluna başvurma imkânı bulunmadığını söylememiz mümkündür. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve örgütlere üye olma suçu açısından bir kişinin zarar görmesinin mümkün olmadığı ve bu suç da davaya katılma ve kanun yoluna başvurmanın söz konusu olamayacağını hükmedildiğini gösteren kararları mevcudiyeti söz konusudur. Bazı kararlarında örgüt suçunun nitelikli unsur halinin düzenlenmiş olduğu suç tipleri bakımından yapılan yargılamalara katılmış olan mağdur konumunda yer alan kişilerin, hükmün, sanığın cezalandırılmasına etkide bulunan örgüt suçuna dair kısmını temyiz edememesi yasal düzenlemelere uygun bulunmamıştır. Böylece bahsetmiş olduğumuz durumları istisnaları getirileceğini söylememiz mümkün olmaktadır. Uygulama ve öğreti içerisinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt mensupları tarafından örgüt faaliyeti çerçevesi içerisinde işlenmiş olan suçlardan kaynaklı olarak zarar gören kişinin örgütün işlemiş olduğu bu suçların mağduru konumunda yer alan kişi olduğu, bu suçlar bakımından davaya katılmasına mümkün nitelik taşıdığı, tehlike suçu niteliği taşıyan suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kurulmuş örgüte uyu olma suçları bakımından ise kamu davasına katılması mümkün olmadığı genel bir şekilde kabul edilmektedir. Ancak Yargıtay’ın bazı kararları içerisinde somut olayın değerlendirilmesi ile suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu için açılmış olan kamu davalarına katılmanın mümkün nitelik taşıdığına dair kararların mevcudiyeti söz konusudur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir