Kişilerin vefatı ile miras bırakanın mirasçıları arasında mirasın paylaşılması söz konusu olur. Miras hukuku kişilerin ölümünden sonra ortaya çıkan mirasın kimlere ve nasıl geçeceğini düzenler. Miras ile birlikte miras hukukunda birçok sorunlar ortaya çıkar. Bu sorunla miras avukatı ilgilenir. Örneğin mirastan mal kaçırma, mirasta saklı pay ve mal paylaşımı tenkis davası miras hukukuna konu olan sorunlar arasındadır. Hukukumuzda miras hukukuna ilişkin birçok düzenlemeler yer almaktadır. Öncelikle anayasamızın 35. maddesinde herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu belirtilmiştir. Bu mülkiyet ve miras haklarının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlandırılabileceğine de değinilmiştir. Böylece haklar için koruma sağlanmıştır. 4721 sayılı Türk medeni kanunu da mirasa ilişkin hükümlere yer verir. Miras hukuku ile ilgili olan davalar ile miras avukatları ilgilenir. İzmir miras avukatı arayışınız için miras hukuku hukuk büromuza ulaşabilirsiniz.

Kimler Yasal Mirasçı Olur?

Miras bırakanın mirasçılarını; kan hısımları, sağ kalan eş, evlatlık ve devlet olarak sıralamak mümkündür. Miras bırakanın kan hasımları olan mirasçıları için alt soydan anne ve babadan büyük anne ve büyük babadan ve evlilik dışı kısımlardan bahsedilebilir. Miras bırakan kişinin birinci derece mirasçıları onun altsoyudur. Yani miras bırakan kişinin altsoyu bu kişinin birinci derece mirasçılarını oluşturur. Mirasta çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar. Çocukların hepsi mirastan eşit haklara sahiptir. Miras bırakan kişiden önce ölmüş olan çocukların yerini her derecede Halefi yet yolu ile kendi altsoyları alır. Eğer kişinin altsoyu bulunmuyor ise bu kişinin mirasçısı Anne ve babasıdır. Miras bırakan kişinin altı suyu yoksa bu Miras anne ve babasına geçer. Miras bırakanın anne ve babası mirastan eşit haklara sahiptir. Miras bırakandan daha önce ölmüş olan anne ve babanın yerlerini her derecede Halefiyet yolu ile kendi altsoyları alır. Miras bırakan kişinin altsoyu bulunmuyor ise ve bununla birlikte kendi anne ve babası da kendisinden önce ölmüş ise bu sefer miras bırakanın mirasçısı Anne ve babasının altsoylarıdır. Eğer bir tarafta hiç mirasçı bulunmuyor ise bütün Miras diğer taraftaki mirasçılara geçer. Altsoyu anne ve babası ve onların altsoyu bulunmayan miras bırakanın mirasçıları Bu kişinin büyük anne ve büyük babalarıdır bunlar eşit olarak mirasçı olurlar. Miras bırakan kişiden daha önce ölmüş olan büyük ana ve büyük babaların yerlerine yine bu büyük anne ve büyük babaların her derecede Halefiyet yolu ile kendi altsoyları alır. Anne veya baba tarafından alan büyük anne ve büyük babalardan biri altsoyu olmaksızın miras bırakandan daha önce ölmüş ise ona düşecek olan pay aynı taraftaki mirasçılara kalır. Anne veya baba tarafından olan büyük anne ve büyük babaların her ikisi de alt soyları olmaksızın miras bırakan kişiden daha önce ölmüş ise bütün miras diğer taraftaki mirasçılara geçer. Eğer sağ kalan eş var ise büyük anne ve büyük babalardan birinin miras bırakandan önce ölmüş olması halinde payı kendi çocuğunu geçer. Bununla birlikte eğer büyük anne ve büyük babalardan birinin Ölmüş olması ve çocuğunun olmaması halinde fotoğraftaki büyük ana ve büyük babaya miras geçer. Bir taraftaki büyük anne ve büyük babanın her ikisinin de ölmüş olmaları durumunda onların payları diğer tarafa geçer. Evlilik dışında doğmuş olan ve soy bağı, tanıma veyahut hâkim hükmü ile kurulmuş olan kişiler baba yönünden evlilik içi hısımlar gibi mirasçı olma hakkına sahiptirler. Miras bırakanın ölümü ile birlikte sağ kalan eş birlikte bulunduğu zümreye göre miras bırakana belirli oranlarda mirasçı olur. Eğer sağ kalan eş miras bırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olursa mirasın dörtte biri kendisine kalır. Eğer sağ kalan eş miras bırakanın ana Ve baba zümresi ile birlikte mirasa mirasçı olurlar ise mirasın yarısı kendisine kalır. Eğer sağ kalan eş miras bırakan kişinin büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı konumunda ise mirasın dörtte üçü kendisine kalır. Ancak miras bırakan kişinin büyükanne ve büyükbabaları ve onların çocukları yok ise mirasın tamamı eşe kalır. Evlatlık ve Evlatlığın altı soyu evlat edinen kişinin kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Evlatlık olan kişinin kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder. Yani evlatlık olan kişi kendisini evlat edinen kişinin mirasçısı olurken biyolojik anne ve babasının mirasçısı olmaya da devam eder. Ancak evlat edinileni evlat edinen ve Hısımları evlat edinilene mirasçı olma hakkına sahip değillerdir.

Gerisinde herhangi bir mirasçı bırakmaksızın ölen kişinin mirası devlete geçer.

Miras avukatı İzmir için miras hukuku büromuzla irtibata geçebilirsiniz.

Miras Nasıl Geçer?

Mirasın geçmesi ve mirasın geçmesinin sonuçları Türk medeni kanununun ilgili hükümlerinde açıklanmıştır. Mirasın geçmesi ile ilgili olarak mirasın açılmasından söz edilebilir. Mirasın açılma ve değerlendirme anı mevcuttur. Miras miras bırakan kişinin ölümü ile açılır. Miras bırakan kişinin ölmeden önce yapmış olduğu Miras ile ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar miras bırakan kişinin Malvarlığının ölümü anındaki duruma göre değerlendirilir. Mirasın açılma yeri ve yetkili mahkeme kanun hükümleri ile düzenlenmiştir. Miras mal varlığının tamamı için Mirası bırakan kişinin yerleşim yerinde açılır. Miras bırakan kişinin tasarruflarının iptali veya bu miras bırakan kişinin tasarruflarının tenkisi mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları bu yerleşim yeri mahkemesine aittir. Mirasın açılması ile ilgili olarak bazı durumlar mevcuttur. Burada mirasa ehliyet, sağ olmaktan bahsedilebilir. Mirası ehliyeti ilk olarak hak ehliyetinden bahsedebiliriz. Türk medeni kanunu günü mirasa işi olmayan kişiler dışında her kişi mirasçı olabilir bununla birlikte her kişi vasiyet alacaklısı da olabilir. Tüzel kişiliği olmayan bir topluluğa belli bir amaç için yapılmış olan kazandırmaları o topluluk içerisindeki kişiler miras bırakan kişi tarafından belirlenen bu gayeyi gerçekleştirme şartıyla birlikte edinmiş olurlar. Eğer gayenin bu yolla gerçekleştirilmesi mümkün değilse yapılan kazandırma vakıf firma sayılır.

Mirası ehliyetle ilgili olarak bir diğer önemli durum mirastan yoksunluktur. Mirastan yoksunluğun sebeplerinden ve altsoya etkisinden bahsedilebilir. Kişilerin mirastan yoksun bırakılmaları için bazı sebepler vardır. Bu sebepler kanun içerisinde de yer almaktadır. Kanun içerisinde yer alan bu sebepleri taşıyan kişiler mirastan yoksun bırakılırlar. Bu sebepleri taşıyan kişiler mirasçı olamayacakları gibi ölüme bağlı Tasarrufla herhangi bir hak iddia etmeleri de mümkün değildir. Eğer miras bırakan kişinin artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten mi hukuka aykırı olarak ortadan kaldırırsa veya bozarsa Bu mirastan yoksun sebebini oluşturur. Miras bırakan kişinin ölüme bağlı bir tasarruf yapmasına veyahut böyle bir tasarruftan dönmesi ne korkutma aldatma veya zorlama suretiyle sağlayan kişiler veya engelleyenler mirastan yoksunluk sebebini oluştururlar. Bununla birlikte miras bırakan kişinin kasten mi hukuka aykırı olarak kalıcı bir şekilde ölüme bağlı Tasarruf yapmasına mümkün olamayacağı bir duruma getiren kişiler ve miras bırakan kişiyi kasten ve hukuka aykırı olarak Öldüren veya öldürmeye teşebbüs eden kişiler mirasçı olamazlar. Mirasçı olamayacakları gibi ölüme bağlı Tasarrufla herhangi bir hak da iddia etmeleri mümkün değildir.

Miras bırakan kişi eğer affederse mirastan yoksunluk ortadan kalkar. Yani miras bırakanın affı mirasçı olamamayı ortadan kaldırır.

Mirastan yoksunluğun altsoya etkisinden bahsetmek mümkündür. Kanuna göre mirastan yoksun olmak sadece mirastan yoksun olan kişiyi etkiler. Mirastan yoksun olan kişinin altı soyu miras bırakan kişiden daha önce ölen kişinin altı soyu gibi mirasçı olur.

Mirasta açılmanın hükümleri ile ilgili olarak mirası ehliyetten bahsettik. Mirasta açılmanın bir diğer hükmü sağ olmaktır. Mirasçı olmanın mümkün olabilmesi için miras bırakan kişinin ölümün de mirasa ehil olarak sağ olmak gerekir. Mirasın açılmış olduğu anda sağ olan mirasçı daha sonradan ölür ise onun miras hakkı kendi mirasçısı olan kişilere kalır. Miras bırakan kişinin vasiyet alacaklısı olmanın mümkün olabilmesi için miras bırakan kişinin ölümünde mirası ehil olarak sağ olma şartı aranır. Vasiyet alacaklısı olan kişi miras bırakan kişiden daha önce ölmüş ise tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyeti yerine getirme yükümlülüğü vasiyet yükümlüsünün faydasına ortadan kalkar. Cenin sağ olarak dünyaya gelmek şartıyla mirasçı olur. Eğer çocuk ölü doğmuş ise mirasçı olması mümkün değildir. Mirasın açıldığı zaman henüz var olmayan bir kimseye art mirasçı veya art vasiyet alacaklısı olarak tereke veya terke malı bırakılması mümkündür. Eğer miras bırakan kişi tarafından Ön mirasçı atanmamış ise yasal mirasçı sayılır.

Gaiplik Durumunda Miras

Gaiplik Bir kişinin ölüm tehlikesi içerisinde bulunduğunun bilinmesi fakat bu kişiden çok uzun bir süre haber anlamamasıdır. Bununla birlikte gaiplik uzun bir süre yitip gitmiş bulunması halinde ilgili kişilerin başvuru yapmasıyla bu yitikliğin yargıç kararıyla onaylanmış olup kişiliğine son verilmesidir. Gaiplik durumunda miras ile ilgili hükümler kanun içerisinde düzenlenmiştir. Gaibin mirası ile ilgili olarak hükümlerden bahsedilebilir. Öncelikle güvence karşılığı teslimden söz edebiliriz. Bir kişinin hakkında gaiplik kararı verilmiş ise bu kişinin mirasçıları veya bu kişinin mirasında hak sahibi olan kişiler tereke mallarının kendilerine tesliminin yapılmasından önce bu malları ilerde ortaya çıkabilecek üstün hak sahiplerine veya gaibin kendisine Geri vereceklerine dair teminat göstermek zorundadırlar. Bu teminat ölüm tehlikesi içerisinde kaybolmuş olma durumunda beş yıldır. Eğer uzun zamandan beri haber alınamama durumu söz konusuysa 15 yıldır. Bunlarla birlikte her hâlükârda en çok gribin 100 yaşına varmasına kadar geçecek süre için gösterilir. Bu yılların hesaplanması da hükümler de yer almaktadır. Beş yıllık süre tereke mallarının teslim edilmesinden 15 yıllık süre ise son haber tarihinden başlamak suretiyle hesaplanır. Gaibin mirası ile ilgili olarak geri verme durumu da söz konusudur. Eğer gaip ortaya çıkarsa veya üstün hak sahibi olduklarını ileri süren kişiler bu sıfatlarını ispat ederlerse tereke mallarını teslim almış olan kişiler aldıkları malları Zilyetlik kuralları uyarınca geri verme yükümlülüğü altındadırlar. Bununla birlikte iyi niyetli olan kişilerin üstün hak sahipleri olan kişilere geri verme yükümlülükleri miras nedeniyle istihkak davası ile ilgili olan zamanaşımı süresine tabiidir.

Gaibin mirası ile ilgili olarak açıklanan bir diğer durum ise gaibe düşen mirastır. Mirasın açıldığı zaman sağ olup olmadığı ile ilgili durum tespit edilemeyen mirasçının ve ortada bulunmayan mirasçının miras payı resmen yönetilir. Mirasın açılmış olduğu zaman ortada bulunmayan kişinin sağ olmaması durumunda bu kişinin miras payı kendisine kalacak olan kişiler gaiplik ile ilgili olan süre ve usullere uyumak şartıyla o kişinin gaipliğine karar verilmesi ve miras payının kendilerine teslim edilmesi talebinde bulunabilirler. Miras payının teslimi ile ilgili kurallar gaipliğine karar verilmiş olan kişinin mirasının mirasçılara teslim edilmesine ilişkin kurallara tabiidir.

Gaibin hem miras bırakan hem mirasçı olması durumunda ise açıklanması gereken bazı haller vardır. Gaibin mirasçı olan kişiler tereke malları teslim aldıktan sonra eğer gaibe miras düşerse Gaibe düşen miras payı gaiplik nedeni ile kendilerine kalacak olan kişiler ayrıca bir gariplik kararı almasına gerek kalmaksızın bu miras payının kendilerine teslim edilmesini talep edebilirler. Gaibe düşen miras payını teslim alan kişilerin elde ettikleri miras kararına aynen Gaibin mirasçılar olan kişilerin de dayanması mümkündür.

Son olarak Gaibin mirası ile ilgili hazinenin isteminden bahsedilebilir. Sağ olup olmadığı bilgisine ulaşılmayan bir kişinin mal varlığı veyahut ona düşen miras payı on yıl resmen yönetilirse veya mal varlığı bu şekilde yönetilen kişinin 100 yaşını dolduracağı süre geçer ise hazinenin talebi üzerine o kişinin gaipliğine karar verilir. Gaiplik kararının verilebilmesinin mümkün olmasını sağlayan İlan süresinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmaz ise aksi bir hüküm olmadıkça gaibin mirası devlete geçer. Devlet gaibe ya da Üstün hak sahipliği bulunan kişilere karşı gaibin mirasını teslim alan kişiler gibi geri verme yükümlülüğü altındadır.

Mirasın Paylaşılmasında Miras Ortaklığı Nedir?

Mirasın paylaşılmasında Paylaşımdan önce miras ortaklığı söz konusu olur. Mirasta birden çok mirasçının yer alması durumunda mirasın geçmesi ile birlikte paylaşılmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları dâhil eden bir ortaklık ortaya çıkar. Mirasçı olan kişiler tereke ya el birliği ile sahip olurlar. Bu kişiler sözleşme ya da kanundan meydana gelen temsil veya yönetim yetkisinin saklı kalması suretiyle terekeye ait olan tüm haklar üzerinde biz birlikte tasarruf etme hakkına sahiptirler. Mirasçı olan kişilerden birinin talebi üzerine Sulh Mahkemesinin miras ortaklığına paylaşımın yapılmasına kadar bir temsilci ataması mümkündür. Mirasçı olan kişilerden her biri tereke üzerindeki haklarının korunmasını isteme talebinde bulunabilir. Tereke hakları için sağlanan korunmadan mirasçı olan kişilerin hepsi faydalanabilir.

Mirasın paylaşılmasında mirasçı olan kişilerin sorumluluğu da söz konusudur. Mirasçı olan kişiler tereke borçlarından müteselsil olarak sorumlu olurlar.

Mirasın paylaşılması ile ilgili olarak mirasçıların paylaşmayı isteme hakkı bulunur. Mirasçı olan kişilerden her biri eğer sözleşme ya da kanundan dolayı ortaklığı sürdürme zorunluluğu altında bulunmadıkça her zaman mirasın paylaşılması talebinde bulunma hakkına sahiptirler. Mirasçı olan her kişi tereke üzerindeki belirli malların aynen eğer olanak yoksa satış suretiyle paylaştırılmasına karar verilmesini Sulh mahkemesinden talep etmeleri mümkündür. Mirasçı olan kişilerden birinin talebi üzerine hâkim terekenin tamamını ve tereke üzerindeki malların her birini göz önünde bulundurarak eğer olanak varsa taşınmazlardan her birinin tümünün bir miras çevrilmesi yoluyla paylaştırmayı yapabilir. Mirasçı olan kişilere verilen taşınmazların değerleri arasında eğer bir farkın varsa bu fark para ödenmesi suretiyle giderimi yapılarak miras payları arasında denkleştirmenin yapılması sağlanır. Paylaşmanın derhal yapılması, paylaşıma konu olan malın ya da terekenin değerini önemli ölçüde azaltacak ise Sulh hâkimi mirasçı olan kişilerden birinin talebi üzerine bu malın ya da terekenin paylaşılması işleminin ertelenmesine karar kılabilir.

Mirasın paylaşılmasının ertelenmesi ile ilgili olarak cenin nedeni ile ertelemeden söz edilebilir. Eğer mirasın açılmış olduğu tarihte miras üzerinde mirasçı olabilecek bir ceninin varlığı söz konusuysa mirasın paylaşımı doğuma kadar ertelenir. Anne eğer muhtaç durumda ise doğumuna kadar geçim giderlerinin terekeden sağlanması talebinde bulunabilir.

Mirasın paylaştırılmasında bir diğer konuda el birliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesidir. Mirasçı olan bir kişi tereke içerisinde bulunan malların tümünü ya da bir kısmı üzerindeki el birliği mülkiyetini paylı mülkiyete dönüştürülmesi talebinde bulunduğu takdirde Sulh hâkimi diğer mirasçı olan kişilere çağrıda bulunmak şartıyla belirleyeceği süre içerisinde itirazlarının olması durumunda bunu bildirmeye davet eder. El birliği mülkiyetinin devamına haklı gösterecek bir itiraz ileri sürülmemesi veya mirasçı olan kişilerden birinin saptanan süre içerisinde paylaşma davası açmaması halinde talep konusu mal üzerindeki el birliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi kararı verilebilir.

Mirasın paylaştırılmasında birlikte yaşayan kişilerin hakkından söz edilebilir. Miras bırakan kişinin vefatında onun ile beraber yaşayan ve miras bırakan kişi tarafından bakılan kişiler ölüm tarihi itibari ile başlayarak üç aylık bakım ve geçim giderlerinin terekeden sağlanması talebinde bulunma hakkına sahiptirler.

Miras Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Mirasın paylaşılmasında paylaşmanın nasıl yapılacağı önemli bir konudur. Bu konu kanun içerisindeki hükümlerle açıklanmıştır. Açıklanan hükümler de paylaşma kurallarına, paylaşımın gerçekleşmesine, aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşi özgülenmesine ve Özellikleri olan eşya ile ilgili durumlara ait düzenlemeleri görmek mümkündür.

Yasal mirasçı olan kişiler kendi aralarında veyahut mirasçı olan kişiler ile beraber mirası aynı kurallara göre paylaşır. Eğer aksi bir hüküm yoksa mirasçı olan kişiler mirasın paylaşımının nasıl yapılacağını serbestçe belirleme hakkına sahiptirler. Tereke mallarına zilyet olan veya miras bırakan kişiye borçlu bulunan mirasçı kişiler mirasın paylaşımı anında bu konuda eksiksiz bilgi verme zorunluluğu altındadırlar.

Mirasın paylaşma kurallarında miras bırakan kişinin tasarrufundan ve paylaşma ya kayyumun katılması durumundan bahsedilebilir. Mirasın paylaşma kurallarında miras bırakanın tasarrufu söz konusudur. Miras bırakan kişi vefata bağlı Tasarruf ile mirasın paylaşımının nasıl yapılacağı ve mirasın paylarının nasıl oluşturulacaksa ile ilgili kural koyabilir. Bu kurallar miras bırakan kişi tarafından kast edilmemiş olan bir eşitsizlik durumunda mirasta payların denkleştirilmesinin mümkün olmasını sağlayan olanak saklı kalmak koşuluyla mirasçı olan kişiler için bağlayıcılık oluşturur. Eğer miras bırakan kişinin farklı bir isteğinin bulunduğu tasarruftan anlaşılmıyorsa miras bırakan kişinin tereke malını bir mirasçı ya özgülenmesi vasiyet olmaz. Bu durum sadece paylaştırma kuralı sayılır. Yani miras bırakan kişi tereke malına bir mirasçı kişiye özgülenmiş ise bu vasiyet oluşturmayıp yalnız paylaştırma kuralı sayılır.

Paylaşma kuralları ile ilgili olarak bir diğer durum ise kayyumun katılmasıdır. Açılmış bir mirasta bir mirasçının payını devir almış olan ya da açılmış bir mirasta bir mirasçı kişinin payına haciz ettirmiş olan veya elinde mirasçı olan kişiye karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı kişi Sulh hâkiminden bu mirasçı kişinin yerine paylaşıma katılmak üzere bir kayyum atanması talebinde bulunabilir.

Mirasın paylaşım kurallarının yanı sıra bir diğer durum ise paylaşımların gerçekleşmesidir. Paylaşmanın gerçekleşmesinde bazı durumlar söz konusudur. Bunlar mirasçıların eşitliği paylarını oluşturulması bazı malların özgülenmesi veya satılmasıdır. İlk olarak paylaşmanın gerçekleşmesinde mirasçıların eşitliği durumundan bahsedilebilir. Eğer kanun üzerinde farklı bir hüküm bulunmuyorsa mirasçı olan kişiler mirasın paylaşımında terekenin bütün malları üzerinde eşir hakka sahiptir. Mirasçı olan kişiler miras bırakan kişi ile aralarındaki ilişkiler ile ilgili paylaşmanın eşitliğe ya da adalete uyuması için göz önünde bulundurulması gereken tüm bilgileri birbirlerini verme yükümlülüğü altındadırlar. Mirasçı olan kişilerden her biri tereke borçlarının paylaşımından önce ödenmesini veya teminata bağlanması talebinde bulunabilirler.

Mirasın paylaşımın gerçekleşmesinde bir diğer durum olarak payların oluşturulmasından bahsedilebilir. Mirasçı olan kişiler tereke mallarından mirasçı ya da ortak kök sayısı ile pay oluşturur. Eğer bir anlaşma olmaz ise mirasçı olan kişilerden her biri payların oluşturulmasını Sulh hâkiminden talep edebilirler. Payların oluşturulmasında hâkim mirasçı olan kişilerin kişisel durumlarını bölgedeki yerel adetleri ve çoğunluk olan kişilerin isteklerine göz önüne alır. Payları oluşturulmasında paylarını özgülenmesi mirasçı olan kişilerin anlaşması uyarınca yapılır. Eğer buna olanak bulunmuyor ise kura çekilir.

Mirasın paylaşımının gerçekleşmesinde bir diğer durum ise bazı malların özgülenmesi veya satılmasıdır. Tereke malının değerinde önemli bir azalma olmadan bölünmesi mümkün değilse tüm olarak mirasçı olan kişilerden birine özgülenir.  Mirasçı olan kişiler bir tereke malının bölünmesi ya da özgülenmesi ile ilgili anlaşmaya varamazlarsa o mal satılır ve bedelinin bölüştürülmesi yapılır. Mirasçı olan kişilerden biri eğer talepte bulunur ise satış artırma suretiyle yapılır. Mirasçı olan kişiler artırılmanın Şekli ile ilgili olarak anlaşamazlar ise Sulh hâkimi artırmanın mirasçılar arasında veya herkese açık yapılmasına karar kılar.

Mirasın paylaşımının nasıl yapılacağı ile ilgili bir diğer durum ise aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesidir.

Eşlerden birinin ölümü durumunda tereke malları arasında ev eşyası ya da eşlerin birlikte yaşadıkları konut söz konusuysa sağ kalan iş bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınması talebinde bulunma hakkına sahiptir. Haklı sebeplerin varlığı söz konusuysa sağ kalan eşin ya da miras bırakan kişinin diğer yasal mirasçılarından birinin talebi üzerine mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınması kararı da verilmesi mümkündür. Miras bırakan kişinin bir meslek veya sanat icra ettiği ve bu miras bırakan kişinin altı soyundan birinin aynı meslek ve sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde sağ kalan eş Bu hakları kullanma hakkına sahip değildir. Bununla birlikte tarımsal taşınmazlarla ilgili olan miras hukuku hükümleri saklıdır.

Mirasın paylaşımına nasıl yapılacağı ile ilgili olan bir diğer durum ise özellikleri olan eşyadır. Özellikleri olan eşya içerisinde bütünlük oluşturan veya aile bölgeleri ile özel anı değeri olan eşya, miras bırakılan mirasçılardaki alacaklara rehin edilmiş tereke malları ve taşınmazlar ile ilgili durumlardan bahsedilebilir. Özellikleri olan eşya da ilk olarak bütünü konuşturan veya aile belgelerini özel alanı değeri olan eşyadan söz etmek mümkündür. Mirasçı olan kişilerden birinin karşı çıkması durumunda özellikleri ve öz güvendikleri amaç gereği bir bütünlük oluşturan eşyanın birbirinden ayrılması mümkün değildir. Aile belgeleriyle aile için özel bir anı diğeri niteliği taşıyan eşya mirasçı olan kişilerden birinin karşı çıkması durumunda satılması mümkün değildir. Yani mirasçı olan kişilerden biri eğer özel anı değeri niteliği taşıyan eşyanın satılmasını istemez ve buna karşı çıkarsa bu eşyanın satılma olanağı ortadan kalkar. Mirasçı olan kişiler anlaşmaya varamaz ve aralarında bir uyuşmazlık çıkarsa Sulh hâkimi yerel adetleri göz önünde bulundurarak eğer adet yoksa kişisel durumları göz önünde tutarak bu eşyanın payına mahsup edilmek veya edilmemek yoluyla mirasçılardan birine özgülenmesini veya satılmasına karar kılar. Özel kanun ile ilgili olan hükümler ise saklıdır.

Özellikleri olan aşağıda bir diğer durum ise miras bırakanın mirasçılardaki alacaklarıdır. Miras bırakan kişinin bir mirasçı da bulunan alıcı paylaşmanın olduğu anda on mirasçı kişinin payından mahsup edilir.

Özellikleri olan eşya da rehin edilmiş tereke malları da söz konusudur. Paylaşma içerisinde kendisine miras bırakan kişinin borçları için rehin edilmiş bir tereke mali yer alan mirasçı bu malın teminat altına aldığı borcu üstlenmiş olur.

Özellikleri olan eşya da bir diğer durum ise taşınmazlardır. Taşınmazlarla ilgili olarak bölünme ve Özgülenmeden bahsedilebilir. Taşınmazların bölünmeleri ile ilgili olan kanun hükümleri saklıdır. Özgülenmeler ilgili olarak özgülenme esas olan değer ve değerin belirlenmesi durumu vardır. Özgülenmeye esas olan değerde taşınmazlar paylaşımın yapıldı zaman içerisinde gerçek değerlerinin esas alınmasıyla mirasçı olan kişilere özgülenir. Tarımsal taşınmazlar gelir değerine göre özgülenir. Ancak diğer taşınmazlar ise sürüm değerine göre özgülenir. Taşınmazların değerinin belirlenmesi ile ilgili hükümler de söz konusudur.  Mirasçı olan kişilerin özgülenme değeri üzerinde uyuşma sağlayamazlarsa bu değer Sulh hâkimi tarafından saptanır.

Miras paylaşımı için İzmir miras avukatı ile iletişim geçin.

Miras Hukukunda Denkleştirme Nedir?

Miras Hukukunda yar alan önemli bir durum mirasta denkleştirmedir. Denkleştirme yasal mirasçılar arasında pay eşitliğinin sağlanması için düzenlenmiştir. Denkleştirme miras bırakan kişinin sağlığında bu kişinin mirasçısının ondan karşılıksız almış olduğum malları aynen ya da bunun karşılığını geri vermesi ile ve bu durumların miras taksimi esnasında hesap içerisinde yer almasından oluşur.

Mirasta denkleştirme 4721 sayılı Türk medeni kanunun ilgili hükümlerinde açıklanmıştır. Mirasta denkleştirme ile ilgili olarak mirasçıların arasında olan denkleştirmeden mirasçılık sıfatını kaybı halindeki denkleştirmeden denkleştirme şeklinde eğitim ve öğretim giderlerinden, hediyeler Ve evlenme giderlerindeki denkleştirmelerden bahsetmek mümkündür. İlk olarak mirasçı olan kişiler arasındaki denkleştirmeden bahsedilebilir. Yasal mirasçı olan kişiler miras bırakan kişinin miras paylarına mahsuben elde etmiş oldukları sağlar arası karşılıksız olan kazandırmaları denkleştirmenin sağlanması suretiyle terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlülük altındadırlar. Miras bırakan kişinin çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek veyahut Bir mal varlığının devrini yapmak ya da borçtan kurtulmak ve benzerleri gibi karşılık almadan alt soyuna yapmış olduğu kazandırmalar aksi durum miras bırakan kişi tarafından açıkça ifade edilmemiş ise Denkleştirmeye tabi olur.

Mirası denkleştirme de mirasçı kişiler arasındaki denkleştirmenin yanı sıra mirasçılık sıfatının kaybı halindeki denkleştirmeden söz etmekte mümkündür. Mirasın açılmasından sonra veya önce mirasçılık sıfatını kaybeden mirasçı kişiye ait geri verme yükümlülüğü bu kişinin yerine geçen mirasçı kişilere miras paylarında meydana gelen artış oranında geçer.

Mirasın denkleştirilmesi ile ilgili olan denkleştirme şeklinde geri verme veya mahsup, miras payını aşan kazandırmalar ve denkleştirme değeri durumlarından bahsedilebilir. Denkleştirme şekli içerisindeki geri verme veya mahsupta Geri verme yükümlülüğü altında olan mirasçı olan kişi eğer isterse aldığını aynen geri verir. Bununla birlikte geri verme yükümlülüğü altında olan mirasçı kişi isterse payından fazla olsa dahi değerini miras payına mahsup ettirir. Miras bırakan kişinin bu kurala aykırı tasarruflara ve mirasçıların tenkis ilişkin hakları ise saklıdır.

Denkleştirme şekli ile ilgili olan bir diğer durum ise miras payını aşan kazandırmalardır. Yapılmış olan kazandırmaların miras payını aşmış olması durumunda mirasçı olan kişi miras bırakan kişinin bunu kendisine bırakmak niyetinde olduğunu ispat ederse bu fazlalık denkleştirmeye tabi değildir. Diğer mirasçı olan kişilerin tenkis ile İlgili olan hakları ise saklıdır.

Denkleştirme şeklinde değinilmesi gereken diğer durum ise denkleştirme değerlidir. Denkleştirme kazandırmanın denkleştirmenin yapıldığı zamandaki değeri esas alınarak yapılır. Yarar ve zarar ile gelir ve giderler ile ilgili olan mirasçı kişiler arasında sebepsiz zenginleşmeler ilgili olan hükümler uygulanır.

Denkleştirmeyle ilgili olan denkleştirmiş şeklinin yanı sıra Bir diğer durum ise Eğitim ve öğrenim giderleridir. Çocukların eğitim ve öğrenimi İle ilgili olarak yapılan giderler nedeniyle geri verme yükümlülüğü altında olmak miras bırakan kişinin tersi bir durumu istediği ispat edilmediği sürece ancak alışılmış ölçüleri aşan kısım için mevcuttur. Eğitim ve öğreniminin tamamlanmamış olan veya engelliliğe sahip olan çocuklara paylaşma da hakkaniyete uygun bir ödeme yapılır. Yani eğitim ve öğrenimini tamamlamamış Bir çocuğun varlığı söz konusuysa bu çocukla ilgili olarak yapılan paylaşma da çocuğun durumu göz önünde bulundurulur. Bununla birlikte yine çocuğun engelli olma durumu söz konusu ise bu durum paylaşma da göz önünde bulundurularak paylaşma hakkaniyete uygun olarak yapılır.

Mirasın paylaşılmasında bir diğer durum ise hediyeler ve evlenme giderleridir. Bazı giderler denkleştirmeye tabi tutulmaz. Bu giderler olan hediyeler ile evlenme sırasında yapılmış olan geleneğe uygun giderlerdir. Eğer olan hediyeler ile evlenme sırasında yapılmış olan geleni uygun giderler söz konusuysa bu giderlerin denkleştirmeye tabi tutulması mümkün değildir. Altı tohumlarının evlenmeleri durumunda alışılmış ölçüler içerisinde yapılmış olan çeyiz giderleri ile ilgili olarak Denkleştirmeye tabi tutmama isteğinin bulunduğu asıldır.

Mirasta Paylaşımını Tamamlanmasından Sonra Ne Olur?

Mirasta mirasın paylaşımların nasıl yapıldığından bahsetmiştik. Kanun içerisinde belirtilmiş hükümler gereğince mirasın paylaştırılması yapılır. Bununla birlikte mirasta paylaşmanın tamamlanmasının sonuçları ortaya çıkar. Mirasta paylaşmanın tamamlanması ve sonucu olarak paylaşmanın sonuçlandırılması mirasçıların birbirine karşı sorumluluğu ve mirasçılar üçüncü kişilere karşı sorumluluğu ortaya çıkar.

Paylaşmanı sonuçlandırılması ile ilgili olarak paylaşma sözleşmesi miras payı üzerinde sözleşme ve mirasın açılmasının önce yapılan sözleşmelerden bahsedilebilir.

İlk olarak paylaşma sözleşmesi ile ilgili hükümlerden bahsetmek mümkündür. Mirasçı olan kişiler arasında payların oluşturulması ve mirasçı olan kişiler arasında payların fiilen alınması ya da aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçı olan kişileri bağlar. Paylaşma sözleşmesi ile mirasçı olan kişiler tereke mallarının tümünü veya tereke mallarının bir kısmı ne üzerindeki el birliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul etmeleri mümkündür. Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği ile ilgili olarak bazı durumlar söz konusudur. Paylaşma sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılması gerekir. Yani bu sözleşmenin geçerliliği yazılı şekilde yapılmaya bağlıdır.

Paylaşmanın sonuçlandırılmasında bir diğer durum ise miras payı üzerinde sözleşmedir. Tehlikenin tümünün veya bir kısmının Üzerindeki miras payının devri ile ilgili olarak mirasçı olan kişiler arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. Bu konuyla ilgili olarak yapılan sözleşmenin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılması gerekir. Mirasçı olan bir kişinin üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerli olması noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Üçüncü kişiler ile yapılacak böyle bir sözleşme geçerli olabilmesi için noterlikçe düzenlenmelidir. Sözleşme ile bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi verilmesi durumu söz konusu değildir. Sadece paylaşma sonunda mirasçı olan kişiye özgülenen payın kendisine verilmesi talebinde bulunma hakkı sağlar.

Paylaşımın sonuçlandırılması ile ilgili olarak bir diğer konu mirasın açılmasından önce yapılan sözleşmelerdir. Miras bırakan kişinin katılması ya da miras bırakan kişinin izni olmadan bir mirasçı kişinin henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veyahut üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşme geçerli olmaz. Eğer miras bırakan kişinin izni olmadan mirasçı kişinin açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü kişiler ile yapacağı sözleşmelerin varlığı söz konusu ise bu sözleşmelerin geçerliliği ile ilgili olarak olumlu bir durumdan bahsedilemez. Çünkü miras bırakan kişinin izni olmadığından bu kişinin açılmamış miras hakkındaki yapmış olduğu sözleşme geçerli olmaz. Böyle bir sözleşmeye göre yerine getirilmiş olan edimlerin Geri verilmesi talebinde bulunulması mümkündür.

Mirasın paylaşılmasının tamamlanması ve sonucu ile ilgili olarak bir diğer durum ise mirasçıların birbirine karşı sorumludur. Mirasçıların birbirine karşı sorumluluğu içerisinde garanti borcu ve paylaşma sözleşmesinin geçersizliğinden bahsedilebilir. İlk olarak garanti borcuna değinilebilir. Paylaşmanın tamamlanmasının yapılmasından sonra mirasçı olan kişiler kendi paylarına düşen mallar için birbirlerine karşı satım hükümleri gereğince sorumludurlar. Mirasçı olan kişiler paylaşma da her birine özgülenmiş olan alacakların mevcudiyetine birbirlerine karşı garanti ederler. Bununla birlikte Mirasçı kişiler borsaya kayıtlı olan kıymetli evrak haricinde alacağının mirasçı olan kişinin hakkına mahsup edilen miktarı için borçlu olan kişinin ödeme gücünden adi kefil gibi sorumlu olurlar.

Garantiye dayanan dava ve kefalete dayanan dava paylaşma tarihinin ya da daha sonra yerine getirecek olan alacaklarda muacceliyet tarihinin üzerinden bir yıl geçmek ile zamanaşımına uğrar.

Mirasçı olan kişilerin birbirine karşı sorumluluğunda bir diğer durum ise paylaşma sözleşmesinin geçersizliğidir. Paylaşma sözleşmeleri ile ilgili olarak uygulanacak hükümler Borçlar kanununun geçersizliği ilişkin genel hükümleri ile aynıdır. Yani Borçlar kanunu içerisinde yer alan geçersiz de ilişkin genel hükümler paylaşma sözleşmelerine de uygulanır.

Paylaşımın tamamlanması ve sonucu ile ilgili olarak bir diğer durum mirasçılar üçüncü kişilere karşı sorumluluğudur. Mirasçıların üçüncü kişilere sorumluluğu ile ilgili olarak müteselsil sorumluluk ve mirasçılara rücudan bahsedilebilir. Öncelikle müteselsil sorumluluk ile ilgili durumlara değinmek mümkündür. Mirasçı olan kişiler tereke borçlarının bölünmesine ya da tereke borçlarının nakline alacaklı tarafından açık ya da örtülü olarak rıza gösterilmemesinden dolayı paylaşmadan sonra da tüm mal varlıkları ile müteselsilen sorumlu olurlar. Paylaşmanın gerçekleşmiş oldu tarihin ya da daha sonra yerine getirilecek olan borçlar da muaccel yet tarihinin üzerinden beş yıl geçmek ile teselsül sona erer.

Mirasçıların üçüncü kişilere karşı sorumlu ile ilgili olarak bir diğer durum ise mirasçılara rücudur. Paylaşma sözleşmesinde ödenmesi kendisine yükletilmemiş olan bir tereke borcunu ödeyen mirasçı kişi diğer mirasçıları rica etme hakkına sahiptir. Bununla birlikte üzerine almış olduğum miktardan daha fazlasını ödemiş olan mirasçı kişi diğer mirasçılara rücu edebilir. Rücu hakkı İlk önce ödenmiş olan borcu paylaşma sözleşmesi ile üstlenmiş bulunan mirasçıya karşı kullanılır. Diğer durumlarda ise aksi bir durum kararlaştırılmış olmadıkça mirasçı olan kişilerden her biri terekedeki borçları miras payı oranında ödeme yükümlülüğü altındadır.

MİRAS HUKUKU DAVALARI

Miras hukukundan kaynaklanan davalar ile Miras Avukatları ilgilenir. İzmir miras avukatları olarak aşağıdaki alanlarda miras davalarıyla ilgilenmekteyiz. Aşağıdaki miras hukuku alanına giren davalar için miras avukatı İzmir hukuk bürosuyla iletişime geçerek destek alabilirsiniz.

  • Muris Muvazaasına Dayalı Tapu İptal ve Tescil İle İlgili Dava
  • Saklı Paylı Mirasçıların Tenkis Talebine İlişkin Tenkis İle İlgili Dava
  • Mirası Denkleştirme Ve Tereke İade İle İlgili Dava
  • Atanmış Kişi Mirasçılık Belgesi Verilmesi İle İlgili Dava
  • Mirasın Yoksun Kişiye Mirasçılık Belgesi Verilmesi İle İlgili Dava
  • Mirasçılık Belgesinin İptali Ve Yeni Mirasçılık Belgesi Verilmesi İle İlgili Dava
  • Mirasın Reddi Halinde Mirasçılık Belgesi Verilmesi Davası İle İlgili Dava
  • Terekenin Mevcudunun Tespiti İle İlgili Dava
  • Mirasçılık Belgesi Verilmesi Davası Mirastan Yoksunluğun Tespiti İle İlgili Dava
  • Terekenin Korunmasına İle İlgili Dava
  • Mirası Denkleştirme Ve Tereke İade İle İlgili Dava
  • Terekenin Resmi Defterinin Tutulması İle İlgili Dava
  • Miras Sözleşmeler İle İlgili Dava
  • Mirasın İflas Hükümlerine Göre Tasfiyesinin Yapılması İle İlgili Dava
  • Alacağın Tereke Masasına Kayıt Ve Kabulü İle İlgili Dava
  • Alacaklıların Mirasın Reddinin İptaline İle İlgili Dava
  • İflas İdaresinin Mirasın Reddinin İptali İle İlgili Dava
  • Mirasçının Gaipliğine Karar Verilmesi İle İlgili Dava
  • Miras Bırakanın Gaipliğine Karar Verilmesi Davası Gaiplik Ve Malvarlığının Hazineye İntikali İle İlgili Dava
  • Mirasın Paylaştırılması Yoluyla Ortaklığın Giderilmesi İle İlgili Dava
  • Miras Ortaklığına Temsilci Atanması İle İlgili Dava
  • Tapu Kütüğündeki Kişi İle Miras Bırakanın Aynı Kişi Olduğunu Tespiti İle İlgili Dava
  • Miras Hukukunda Terekeye Dâhil Aile Konutunun Sağ Kalan Eşe Özgülenmesi İle İlgili Dava
  • Miras Sözleşmesinin Ortadan Kaldırılması İle İlgili Dava
  • Borçlu Olan Mirasçıya Kayyım Atanması İle İlgili Dava
  • Miras Taksim Sözleşmesinin İptali İle İlgili Dava
  • Tereke Borcundan Dolayı Mirasçıların Müteselsil Sorumluluğu İle İlgili Dava
  • Mirasın Paylaştırılması Talebi İle İlgili Dava
  • Vasiyetnamenin Açılmasına Dair Yabancı Mahkeme Kararının Tanınması Ve Tenfizi İle İlgili Dava
  • Tereke Borcunu Ödeyen Mirasçının Diğer Mirasçılara Rücu Etmesi İle İlgili Dava
  • Miras Payının Temlikinden Doğan Dava Vasiyetnamenin Açılması Ve İlgililere Okunmasına İle İlgili Dava
  • Belirli Mal Vasiyetinin Yerine Getirilmesi İle İlgili Dava
  • Mirasın Paylaşılmasından Sonra Tereke Borcundan Dolayı Mirasçının Sorumluluğu İle İlgili Dava
  • Mirasın (Terekenin) Borca Batık Olduğunun Tespiti İle İlgili Dava
  • Vasiyetnamenin İptali İle İlgili Dava
  • Mirasın Resmi Defterinin Tutulması İle İlgili Dava
  • Vasiyetnamenin İfası İle İlgili Dava
  • Ön Mirasçı, Art Mirasçı Atanması İle İlgili Dava
  • Mirastan Feragat Sözleşmesinin Geçersizliğinin Tespiti İle İlgili Dava
  • Mirasın Mirasçılar Tarafından Gerçek Reddi İle İlgili Dava
  • Yakın Mirasçılarca Mirasın Reddi Halinde Mirasın Tasfiye Edilmesi İle İlgili Dava
  • Mirasın Reddi Kararının İptali İle İlgili Dava
  • Mirasçılıktan Çıkarma Tasarrufunun İptali İle İlgili Dava
  • Veraset İlamı ( Mirasçılık Belgesi ) İle İlgili Dava
  • Mirasçılık Belgesinin ( Veraset İlamının ) İptali İle İlgili Dava
  • Terekenin Tespiti Davası İle İlgili Dava
  • Ortaklığın Giderilmesi ( İzale-İ Şüyu ) İle İlgili Dava
  • Vasiyetnamenin İptali İle İlgili Dava
  • Muris Muvazaası İle İlgili Dava
  • Çekişmesiz Yargı İşlerinden Doğan Miras İle İlgili Dava
  • Mirastan Mal Kaçırma İle İlgili Dava
  • Tenkis İle İlgili Dava
  • Denkleştirme İle İlgili Dava
  • Miras Sebebiyle İstihkak İle İlgili Dava

Miras hukuku ile ilgili olan bu davalarla ilgili danışma ve avukatlık hizmeti ile Miras Avukatları ilgilenir. İzmir’de miras avukatı arayışınız vakit kaybetmeden hukuk ofisimizden destek alın.

Muris Muvazaasına Dayalı Tapu İptal ve Tescil Davası

Miras bırakan kişilerin çeşitli sebeplerle kendisine miras kalacak olan kişilerden mal kaçırması İle ilgili durumların olması mümkündür. Bu mal kaçırma olayı mira bırakanların aslı niyetlerini açıkça belli etmeden yaptıkları işlemler ile ortaya çıkar. Bununla birlikte miras bırakan kişi ve sözleşmenin karşı tarafı olan kişinin görünürde bir sözleşme yapması durumu söz konusudur fakat bu sözleşmenin arka yüzünde farklı niyetler içeren başka bir sözleşmenin gizlenmesi ile mal kaçırmanın mevcudiyetinden bahsedebiliriz. Bu durum Muris muvazaası olarak adlandırılır. Muris muvazaası terimi Yargıtay’ın İçtihatları ile birlikte ortaya çıkmıştır. Miras bırakan kişilerin bu tür muvazaalı işlem yapmalarının bazı sebepleri vardır. Bu kişileri bu işleme iten nedenler onları bu duruma sokmaktadır. Miras bırakanın muvazaalı işlem yapmaya iten nedenleri örnek olarak bazı durumlar verilebilir. Miras bırakan kişinin erkek çocuklarını kız çocuklarından üstün tutması, İkinci veya üçüncü eş durumunun söz konusu olması, muhtaç durumda bulunan mirasçının lehine bir miras bırakma işlemi amacı taşınması bununla birlikte bazı psikolojik nedenler de miras bırakan kişinin muvazaalı işlem yapmasına sebep olan nedenleri oluşturabilir. Miras bırakan kişinin yaptı muris muvazaasındaki amaç mirasçı olan kişileri miras hakkını alamamasını sağlamaktır. Miras bırakan kişi vefatına yakın bir zaman içerisinde mallarından istediği kadarını mirasçı olan kişilerden birine ya da birkaçına bağışlar. Fakat bu başlamayı mirasçı olan kişilerden biriyle ya da birkaçı ile yapmış olduğu satış sözleşmesi içerisine gizler. Bu yolla diğer mirasçıların mirastan hak alamaması amacını güder.

Muris Muvazaası Nedir?

Muvazaa bir hukuki ilişki içerisinde yer alan tarafların üçüncü kişileri aldatma niyetiyle gerçek iradeleri ile uygun olmayan ve kendi içerilerinde hüküm ve sonuç doğurmayan Bir görünüş yaratmak konusunda yapmış oldukları gizli anlaşmaya denir. Muvazaa kelimesi dilimize Arapçadan gelmektedir. Arapça kökenli olan bu kelime ‘danışıklık ’anlamına gelir. Muvazaa ile üçüncü kişilerin aldatılması için kişilerin gerçek iradelerine uymayan anlaşmaların varlığı söz konusudur. Muvazaa için kişilerin kendi iradelerini de kendi istekleriyle meydana getirdikleri uygunsuzluktan bahsetmek mümkündür. Taraf olan kişiler kendi gerçek iradelerine uymayan görünürde yer alan bir sözleşme için anlaşırlar. Bunun sonucunda her iki tarafta iradeleri ile beyan arasındaki tutarsızlığın farkındadır. Muvazaanın varlığı söz konusu olduğunda görünürde yer alan işlem muvazaa sebebiyle geçersiz olur. Muvazaalı olarak yapılan bir sözleşmenin taraf olan kişilerin iradesinin de muvazaalı işlemin meydana gelmemesi yani hüküm ve sonucun oluşmaması durumu söz konusudur. Sonuç olarak görünürde olan sözleşme geçersiz olur. Bu geçersizliğini türünün kesin hükümsüzlük olduğu söylenebilir. Böylece muvazaalı sözleşme başından itibaren geçersiz olur. Muvazaalı sözleşmenin ileri sürülmesi içinde bir zamanaşımı süresinden bahsedilemez. Muvazaalı sözleşme ile ilgili olan geçersizliğin kişiler tarafından her zaman ileri sürülmesi mümkündür. Muvazaalı sözleşmenin geçersizliği söz konusu olduğundan sözleşmenin tarafları içinde bir alacak ve borçtan söz etmek mümkün değildir. Muvazaalı sözleşmenin arkasında yer alan gizli sözleşme tarafların gerçek iradeleriyle kurulduğu ve tarafların bu gerçek iradelerine uygun olduğu için eğer kanun içerisinde düzenlenmiş olan geçerlilik unsurlarını taşıyor ise geçerlidir. Muvazaalı sözleşme arkasında yapılmış olan gizli sözleşme hukuka ve ahlaka aykırı olmamalıdır ve konusunun da imkânsız olmaması gerekir. Eğer hukuka ve ahlaka aykırı bir gizli sözleşmenin mevcudiyeti söz konusu ise bu sözleşmenin geçerliliğinden bahsedilemez. Bununla birlikte sözleşmenin sakatlanmış olmaması gerekir. Muvazaalı işlem arkasında yapılan gizli sözleşme aldatma korkutmak gibi veya aşırı yararlanma gibi sebepler nedeniyle sakatlanmış olmamalıdır. Muvazaalı işlem arkasında yapılmış olan gizli sözleşmenin sadece muvazaalı işlem ile yapılmış olması onun geçersiz olduğu anlamına gelmez. Yani gizli sözleşmenin muvazaalı işlem ve birlikte yapılmış olması onun doğrudan geçersiz sözleşme niteliği taşıması sonucunu doğurmaz.

Muris muvazaası miras bırakacak olan kişinin mirasçısına miras hakkından yoksun bırakmak amacı ile yapmış olduğu kazandırmaları satış gibi göstermiş olmasıdır. Miras muvazaasında miras bırakan kişinin lehine tasarrufta bulunulan karşı taraf ile mirasçılardan mal kaçırmak niyetiyle aralarında gizli anlaşma yaparlar. Maurice muvazaası ile bir nispi muvazaa türü oluşturur. Muris muvazaası içerisinde miras bırakan kişi gerçekten sözleşmeyle kendisine ait olan malı devretme niyeti taşır. Sadece miras bırakan kişi mirasçısı olan diğer kişilerin miras hakkından yoksun bırakmak için asıl amacını gizlemiş olur.  Muris muvazaasını örnek olarak kız çocuklarına mal bırakmak istemeyen bir miras bırakanın erkek çocukları üzerine tapuda işlem yapmasından bahsedilebilir. Örneğin kendisine ait evi bulunan bir baba saklı paylı mirasçıları olan kızlarından mal kaçırmak için bu tarlasını oğluna bağışlamış olduğu halde tapuda sanki ona satmış gibi işlem yapar. Bu işlem muris muvazaasını oluşturur. Muris muvazaasından söz edilebilmesinin mümkün olabilmesi için devri yapılmış olan taşınmazın mutlaka tapu üzerinde kayıtlı bir taşınmaz niteliği taşıması gerekir. Eğer bu taşınmazların tapusu yok ise Zilyetlik Devredilerek yapılmış olan satışın muvazaalı olduğu gerekçesiyle iptalini istenmesi mümkün değildir. Eğer bir taşınmaz tapusuz ise bu taşınmazın taşınır mal niteliği taşıdığından bahsedilebilir. Bu sebeple satış sözleşmesinin bağışlama arkasına gizlenmiş olması durumunda hakkın devri ilişkin sözleşme bir şekil şartına bağlı olmaması sebebiyle geçerli olur. Bunun sebebi taşınır malların satışı ve zilyetliğinin devri ile ilgili olarak kanun üzerinde bir geçerlilik şartının öngörülmemiş olmasıdır.

Muris Muvazaası İçin Hangi Unsurlar Gerekir?

Muris muvazaası içerisinde görünüşteki işlem ve gizli işlemin mevcudiyeti söz konusudur. Muris muvazaasını nitelikli bir muvazaa olduğu söylenebilir. Muris muvazaasının unsurları ile ilgili olarak görünürdeki işlem, gizli işlem muvazaa anlaşması ve mirasçıları aldatma kastının varlığından bahsedilebilir.

Öncelikle görünürdeki işlem ile ilgili açıklamalar yapmak mümkündür. Görünürdeki işlem taraf olan kişilerin gerçek iradelerine uygun olarak yapmayı amaçladıkları işlem değildir. Görünürdeki işlem taraf olan kişilerin kendi aralarında yapmış oldukları anlaşma ile ilgili olarak hüküm ve sonuç doğurmayacak olan sözleşmeyi oluşturur. Sözleşmelerin geçerli olmasının mümkün olabilmesi için taraf olan kişilerin irade beyanlarının birbiriyle uyumlu olması gerekir. Fakat Maurice muvazaası içerisinde miras bırakacak olan kişi ve sözleşmenin karşı tarafın iradesi muvazaalı işlemin meydana gelmemesi konusunda birbirine uygundur.  Bunun sonucunda görünürdeki işlem geçersiz olur. Muris muvazaasının unsurları içerisinde bir diğer durum ise gizli işlemdir. Gizli işlem Miras bırakacak olan kişi ve sözleşmenin karşı tarafının yapmış oldukları görünürdeki sözleşme arkasına sakladıkları ve kendi aralarında yaptıkları bunun ile hüküm ve sonuç doğurmamasını arzuladıkları sözleşmedir. Gizli işlemde görünürdeki sözleşmenin aksine taraf olan kişilerin irade ve beyanları arasında uyumun mevcudiyeti söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar kanunu 19. maddesinde sözleşmelerin yorumu ve muvazaalı işlemler ile ilgili hükümler açıklanmıştır. Bu hükümlere göre bir sözleşmenin türünün ve bu sözleşmenin içeriğinin belirlenmesinde ve yorumunun yapılmasında taraf olan kişilerin yanlışlıkla ya da gerçek niyetlerini gizlemek amacıyla kullandıkları sözcükler göz önünde bulundur olmaksızın bu kişilerin gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Borçlu olan kişi yazılı bir borç tanınmasına güvenmesi ile alacağı Kazanmış olan üçüncü kişiye karşı bu işlemin muvazaalı olduğu ile ilgili savunmada bulunması mümkün değildir.

6098 sayılı Türk Borçlar kanunun 19. maddesinde yer alan bu hükümler esas alındığı için miras bırakan kişinin mi sözleşmenin karşı tarafını oluşturan kişinin arasında yapılmış olan bu gizli işlem tarafların gerçek iradeleri ile uyumlu olması sebebiyle geçerlidir. Tabi geçerli olması için kanun içerisinde düzenlenmiş olan şekil şartlarını yerine getirmiş olması gerekir.

Muris muvazaası içerisinde yer alan unsurlardan bir diğeri ise muvazaa anlaşmasıdır. Muvazaa anlaşması Miras bırakan kişi ile sözleşmenin karşı tarafı oluşturan kişinin muvazaalı İşlemi mirasçı olacak kişileri aldatma niyetiyle yaptıkları ve kendi aralarında da bu sözleşmenin hüküm ifade etmeyeceği konusunda birleştikleri anlaşmadır. Muvazaa anlaşması içerisine taraf olan kişilerin bu muvazaayı kararlaştırmış olmaları gerekir. Muvazaa anlaşması sözleşmeyi yapan tarafların arasında bu kişilerin istekleri doğrultusunda gerçekleşir. Muris muvazaasında taraflar arasında yapılmış olan anlaşma için bir şekil şartı yoktur. Yani muris muvazaasında tarafların yapmış oldukları anlaşma şekle tabi değildir. Bu anlaşmanın yazılı yapılabileceği gibi sözlü yapılması da mümkündür. Muvazaa anlaşmasının görünürdeki işlemden daha sonra yapılması mümkün değildir. Muvazaa anlaşmasının görünürdeki işlem ile aynı anda yapılması mümkündür. Bununla birlikte muvazaa anlaşması görünürdeki işlemden daha önce de yapılabilir. Ancak muvazaa anlaşmasını görünürdeki işlemden sonra yapılması mümkün değildir.  Muvazaa içerisinde taraflar anlaşma ile ilgili olarak uyuşmaları gerekir. Muvazaa anlaşması gizli sözleşme içerinden yer alıyormuş gibi görünse de muvazaa anlaşması gizli sözleşmeden bağımsızdır. Burada taraflar görünüşteki sözleşmenin hükmü ve sonuçlarının kendi içerilerinde uygulanmayacağı konusunda birleşirler. Bununla birlikte taraflar görünüşteki sözleşmenin hüküm ve sonuçlarının kendi içerilerinde uygulanmamasıyla birlikte gizli sözleşme hükümlerinin kendi aralarında hüküm ve sonuç meydana getireceği ile ilgili olarak anlaşmaya varılır.

Muris muvazaası ile ilgili unsurlar içerisindeki bir diğer unsur da mirasçıları aldatma kastıdır. Muris muvazaasının ortaya çıkabilmesi için miras bırakan kişi ve sözleşmenin karşı tarafında yer alan kişinin sözleşmenin asıl amacını mirasçı olan kişilerden saklayarak onları aldatma kastı içerisinde olmaları gerekir. Muvazaaya dayalı olan sözleşmenin yapılmış olduğu sırada miras bırakan kişinin mal kaçırma niyeti mirasçısı olan kişinin veya mirasçısı olan kişilerin bulunması aldatma kastının gerçekleşmesini sağlar. Mirastan mal kaçırma kastının bulunmaması ile doğrudan bir taşınmazın devri yerine Muris olan kişinin lehine kazandırmada bulunma niyetinde olduğu kimsenin üçüncü kişiden satın almış olduğu taşınmazın bedelini ödemesi halinde muvazaa söz konusu olmaz. Ancak yapılmış olan bu bağışlama için saklı paylı mirasçılar tenkis hükümlerine gidebilir.

Muris Muvazaası Davası Nedir?

Maurice muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasını saklı payı olup olmadığı önemli olmaksızın dava açmak için hukuki çıkarı bulunan tüm mirasçıların dava açma hakkı vardır. Mirasçı olan kişiler yasal, mirasçı iradi mirasçı olabilir. Bununla birlikte mirasçıların evlatlıklar olması da mümkündür. Değinilmesi gereken bir önemli nokta da Muris davasına dayalı tapu iptal ve tescil davasını açması mümkün olmayan kişilerdir. Muris davasına dayalı tapu iptal ve tescil davasını açma hakkı bulunmayan kişilerde vardır. Mirası reddetmiş olan kişiler, miras hakkından feragat etmiş olan kişiler, mirastan çıkarılmış olan kişilerin bu davayı açma hakkı bulunmamaktadır. Dava açma hakkı mirasçı olan kişinin kendisine ait olan bir haktan meydana gelir. Bunun sonucu olarak dava açan mirasçı kişiler tereke iştirak durumunda olsa bile pay oranında tapu iptal mi tescil isteme haklarına sahiptirler.

Bu davanın taraf olan kişilerin iradeleri esasında bağışlama olmasına rağmen işlemi satış olarak gösteren miras bırakan ile bunu devir alan alıcıya karşı açılması mümkündür. Muris muvazaasında İşlemin tarafı olmayan, bu işlemin muvazaalı olduğunu bilmesi ile işbirliği içerisinde kötü niyetle taşınmaza sahip olan üçüncü kişi dava içerisinde davalı sıfatı taşıması mümkündür. Miras bırakan kişi para bağışında bulunmuş ve miras bırakan kişinin bağışta bulunmuş olduğu bu para ile de bağışta bulunulan kişi taşınmaz satın almış ise bağışta bulunulan kişi aleyhine dava açılması mümkün olmayabilir.

Muris muvazaası davası içerisinde mirasçı üçüncü kişi olarak hareket eder. Mirasçı olan kişinin her delile başvurma hakkı vardır. Uyuşmazlığın niteliğine göre banka hesapları, tapu kayıtları, vergi makbuzları, elektrik, su, doğalgaz Makbuzları, tanık, bilirkişi incelemesi gibi delillerin davada gösterilmesi mümkündür. Muris muvazaası davasının miras bırakan kişinin vefatından sonra açılması mümkündür. Muris muvazaası davası içerisinde Zaman aşımından ve hak düşürücü süreden bahsedilemez. Yani bu dava için hak düşürücü süre ve zamanaşımı süresi yoktur.

Muris Muvazaasına Dayalı Tapu İptal ve Tescil Davası Nedir?

Bu dava miras bırakan kişinin yapmış olduğu temlikler hakkında açılır ve açılan bu dava tereke ilgilendirir. Davacı olan kişilerin davayı tek başına açmaları mümkündür. Muvazaa nedeniyle tapu iptal davasında dava taşınmazın bulunmuş olduğu yerdeki asliye hukuk Mahkemesinde görülür.

Muvazaa sebebiyle geçersiz sözleşmeye dayanılması ile bir taşınmazın tapuda temliki yapılmış ise bu tescil Yolsuz bir tescil hükmü taşır. Tapuda yapılmış olan temlik ve tesciller illi işlemlerdir. Bu yüzden tapunun dayanağı olan sözleşme geçersiz ise topu kaydının iptali gerekir. 4721 sayılı Türk medeni kanunun Yolsuz tescil ile ilgili olan hükümlerinde bunu ile ilgili düzenleme yer almaktadır. Bir ayni hak yolsuzluk olarak tescil edilmiş ya da bir tescil Yolsuz olarak terkin olunmuş veya değiştirilmiş ise bundan dolayı ayni hakka zedelenmiş olan kişiler topu sicilinin düzeltilmesine dava etme hakkına sahiptirler. İyi niyetli olan üçüncü kişilerin bu tescili dayanması ile kazanmış oldukları ayni haklar ve her türlü tazminat talepleri saklıdır.

4721 sayılı Türk medeni kanunu hükümlerine göre tapunun dayanağı olan sözleşme geçersizse tapu kaydının iptali gerekir. Muvazaanın mevcudiyeti ile ilgili olarak iddiada bulunan taraf ya da bunların halefi sıfatı ile hareket eden kişi muvazaanın varlığı ile ilgili olan iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eğer senede bağlı bir sözleşme söz konusu ise muvazaanın var olduğu iddiası sadece yazılı delil ile kanıtlanabilir. İzmir miras avukatı için bizi arayın.

Saklı Paylı Mirasçıların Tenkis Talebine İlişkin Tenkis Davası

Tenkis Nedir?

Miras bırakan kişilerin kendisine mirasçı olacak kişilerinin kanunca korunmuş olan saklı paylarını aşan bir şekilde ölüme bağlı ve sağlar arası kazandırma yapmış olması mümkündür. Kanun saklı payı olan mirasçı kişilerin payını koruma altına almıştır. Kanun tarafından sağlanan bu korumaya rağmen miras bırakan kişinin mirasçıların saklı paylaşan tasarruflarının ya da kazandırmalarının kendiliğinden hükümsüz hale gelmesi mümkün değildir. Bu yüzden saklı paylı mirasçıya dava hakkı tanınmıştır. Tenkis saklı olan payın ihlal edilmesinin bir yaptırımı olarak ortaya çıkar.

Miras bırakan kişi tarafından yapılmış olan ölüme bağlı ya da sağlar arası kazandırmalarının mirasçı olan kişilerin saklı payını aşması durumunda bu saklı payın aşmış olduğu oranda indirilmesini sağlayan tenkistir.

Kanunumuzda saklı payı olan mirasçılar sayılmışlardır. Bu saklı pay olan mirasçılar kendilerine miras bırakacak olan kişinin tasarruf özgürlüğünü aşarak saklı payları ihlal etmiş olan kazandırmalarının İndirilmesi talebinde bulunabilirler. Miras bırakan kişinin tasarruf oranının aşan kazandırılmalarının indirilmesi talebini saklı payı olan mirasçıların istemeleri için tenkis davası açmaları gerekir. Miras bırakan kişinin tasarrufunu aşan kazandırılmalarının indirilmesi için tenkis talebinde bulunulduğunda miras bırakan kişinin yapmış olduğu işlemler mirasın açılmış olduğu tarih itibari ile geçmişe etki bırakacak şekilde kısmen ya da tamamen geçersiz hale gelir. Böylece miras bırakan kişinin kazandırmaları saklı paylı mirasçının saklı payı oranında indirilmesi ile miras bırakan kişinin kurmuş olduğu işlem üzerinde değişiklik ortaya çıkar. Bundan dolayı da tenkis davasının yenilik doğuran bir dava olduğu söylenebilir. Miras bırakan kişinin yapmış olduğu kazandırma tenkis davası suretiyle saklı payı ihlal etmiş olduğu oranda kısmen hükümsüz olması mümkündür. Böyle bir durumda değiştirici yenilik doğuran davanın mevcudiyetinden söz edilmesi mümkündür. Tenkisi talep edilmiş olan kazandırmanın tamamen hükümsüz olması durumunda bozucu yenilik doğuran davanın mevcudiyetinden söz edilir.

Tenkis davasının mirasçı kişiler tarafından açılmasının mümkün olabilmesi için miras bırakacak kişinin ölmüş olması durumu söz konusu olması gerekir. Eğer miras bırakan kişi hayatta ise saklı paylı mirasçıların kendilerinin saklı paylarının ihlal edildiği nedeniyle tenkis davası açmaları mümkün değildir.

4721 sayılı Türk medeni kanunun tenkis davası başlığı altında tenkis davası ile ilgili olan hükümlere yer verilmiştir. 4725 sayılı Türk medeni kanununun bu hükümlerinde tenkis davasının koşullarından tenkis davasının hükümlerinden, tenkis davasında sıradan ve tenkis davasında hak düşürücü sürelerden bahsedilmiştir.

Tenkis davasının koşulları ile ilgili olarak saklı paylı mirasçılar lehine kazandırmalardan ve mirasçının alacaklarının haklarından bahsedilebilir. Saklı paylarının karşılığını alamamış olan mirasçı kişiler miras bırakan kişinin tasarruf edebileceği kısmı aşmış olan tasarruflarının tenekesini dava etme hakkına sahiptirler. Yasal mirasçı olan kişilerin paylarını ilişkin olarak tasarrufta yer alan kurallar miras bırakan kişinin isteğinin başka türlü olduğu eğer tasarruftan anlaşılmıyor ise yalnızca paylaştırma kuralları sayılır.

Saklı pay sahibi mirasçı olan kişilere ölüme bağlı Tasarruf ile yapılmış olan ve tasarruf edilebilmesi mümkün olan kısmı aşan kazandırmaların saklı pay sahibi mirasçıların saklı paylarını aşan kısmı oran mevcut olacak şekilde tenkis içerisine tabi olur. Eğer tenkise tabi olan birden fazla ölüme bağlı Tasarruf var ise saklı pay sahibi mirasçı kişiye yapılmış olan kazandırmanın saklı payı aşan kısmı ile saklı pay sahibi olmayan kişilere yapılan kazandırmalar içerisinde oran olacak şekilde tenkis edilir.

Mirasçı olan kişilerin alacaklılarının haklarından da bahsetmek mümkündür. Miras bırakan kişi tasarruf edebilmesi mümkün olan kısmı aştığı zaman saklı payı zedelenen mirasçı kişinin İflas gibi bir durum söz konusu olursa iflas dairesinin ya da mirasın geçtiği zamanda kendisine karşı ellerinde ödemeden aciz belgesi yer alan alacaklı olan kişilerin ihtarına rağmen tenkis davasını açmaz ise Bu alacaklı olan kişiler ya da iflas dairesi alacaklarını elde edebilmek için gerekli olan oranda ve mirasçı olan kişiye tanınmış olan süre içerisinde tenkis davası açması mümkündür. Eğer mirasçılıktan çıkarılmış olan kişi mirasçılıktan çıkarma tasarrufuna itiraz etmez ise iflas dairesi ya da alacaklı olan kişiler aynı koşullar ile tenkis davası açma hakkına sahiptirler.

Tenkis davasının hükümleri ile ilgili bölünmez mal vasiyetinden, sağlar arası kazanımlardan hayat sigortalarından intifa hakkı veya irat bakımından art mirasçı bakımından bahsedilebilir. Tenkisin nasıl yapılacağı kanuni hükümlerinde açıklanmıştır. Tenkis miras bırakan kişinin isteğinin farklı oldu yapmış olduğu tasarruftan anlaşılmıyorsa mirasçı bir kişinin atanması suretiyle ya da diğer bir ölüme bağlı Tasarruf ile elde edilen kazandırmaların tümünde orantılı bir şekilde yapılır. Elde etmiş olduğu kazandırma ölüme bağlı Tasarrufa bağlı olan kişi eğer bir takım vasiyetleri yapma ile yükümlülüğü altına girmiş ise Kazandırmanın tenkise tabi tutulması durumunda Bu kişi miras bırakan kişinin isteğinin farklı olduğu tasarruf üzerinden anlaşılmıyorsa vasiyet borçlarının da aynı oran ile tenkis edilmesi talebinde bulunabilir.

Tenkis davasının hükümlerinde bölünmez mal vasiyeti içerisindeki durumlardan söz etmek mümkündür. Değerinde bir azalış ortaya çıkmadan bölünmesi mümkün olmayan belirli bir mal vasiyeti tenkis içerisine tabi ise vasiyet alacaklısı olan kişi eğer isterse tenkisi gerekli olan kısmen değerini ödemek şartı ile malın verilmesini isterse de tasarruf edilmesi mümkün olan kısmın değerini karşılayacak olan parayı talep edebilir. Tasarrufa konu olan malın vasiyet Alacaklısı olan kişi de kalması halinde malın tenkis nedeniyle vasiyet borçlusu olan kişiye verilmesi gereken, aksi durumunda tasarruf oranı içerisinde kalan kısmının karar günündeki değerinin para şeklinde ödetilmesine karar kılınır. Buradaki kurallar saldırırsa kazandırmaların tenkisi içerisinde de uygulama bulur.

Tenkisin hükümleri içerisinde bir diğer durum de sağlar arası kazandırmalardı. Sağlar arası kazandırmalar içerisinde tenkise tabi kazandırmalar ve geri verme borcundan bahsedilebilir. Bazı karşılıksız kazandırmalar ölüme bağlı Tasarruflar gibi tenkise tabi olurlar. Bu kazandırmalar kanunu kimleri içerisinde yer almaktadır. Miras bırakan kişinin mirasçılık sıfatını kayıp etmiş olan yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu saldırı arası kazandırmalar, Geri verilmemesi şartı ile altı soyuna mal varlığına devrin ya da borçtan kurtarma suretiyle yapmış olduğu kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilmiş olan çeyiz ve kuruluş sermayesi tenkise tabiidir. Miras haklarının vefatından önce tasfiyesi amacıyla yapılmış olan kazandırmalar tenkise tabiidir. Miras bırakan kişinin serbest olarak dönme hakkını saklı tutmak şartıyla yapmış olduğu bağışlamalar ve miras bırakan kişinin ölümünden önce bir yıl içerisinde adet üzere verilmiş olan hediyeler haricinde yapmış olduğu bağışlamalar tenkise tabiidir. Miras bırakan kişinin saklı pay kurallarını etkisiz kılma niyetiyle yapmış olduğu açık olan kazandırmalar tenkise tabi olur.

Sağlar arası kazandırmalar ile ilgili bir diğer durum da geri verme borcudur. Kendisine tenkise tabi olan bir kazandırma yapılmış olan kişi eğer iyiniyetli ise yalnızca mirasın geçtiği anda kazandırmadan elinde kalan kısmı geri verme yükümlülüğü altındadır. Eğer bu kişi iyi niyetli değilse iyi niyetli olmayan zihniyetin geri verme borcu ile ilgili olan hükümlere göre yükümlülük altına girer. Miras sözleşmesi ile elde etmiş olduğu kazandırma tenkise tabi olan kişi bu kazandırma için miras bırakan kişi vermiş olduğu karşılığın tenkis ile oranla olabilecek bir şekilde geri verilmesi talebinde bulunma hakkına sahiptir.

Tenkis in hükümlerinde bir diğer durumda hayat sigortalarıdır. Miras bırakan kişinin kendi ölümün de ödenmesi şartıyla üçüncü kişi lehine hayat sigortası yapmış olduğu ya da böyle bir kişiye lehtar olarak sonra belirlemiş ise ya da sigortacıya karşı olan talep hakkını sağlar arası veya ölüme bağlı Tasarruf ile karşılıksız olacak şekilde Üçüncü kişi devretmiş olduğu durumda Sigorta alacağının miras bırakan kişinin ölümü zamanında yer alan satın alma değeri tenkise tabidir.

Tenkis hükümleri ile ilgili durumlardan biri de intifa hakkı veya irat bakımındandır. Miras bırakan kişi tahmin edilmiş olan devam sürelerine göre sermayeyi çevrildikleri takdirde tasarruf edilmesi mümkün olan kısmı aşan intifa hakkı ya da ret borcu ile terekesini yükümlü kılar ise Miras bırakan kişinin mirasçıları intifa hakkının ya da irat borcunun tenekesine veya tasarruf edilmesi mümkün olan kısmı vermek şartıyla bu yükümlülüğün kaldırılması talebinde bulunma hakkına sahiptirler.

Tenkisin hükümleri ile ilgili olan bir diğer durum ise art mirasçı bakımındandır. Eğer mirasçı olan kişinin mirası art mirasçıya geçirme yükümlülüğü ile saklı payı zedelenir ise aşan kısmın tenkisini talep etme hakkına sahiptir.

Tenkis davası ile ilgili olan koşullardan hükümlerden bahsettik. Tenkis ile ilgili olan düzenlemelerden biri de tenkiste sıradır. Tenkis saklı payın tamamlanmasına kadar ilk olarak ölüme bağlı Tasarruflardan eğer bu yeterli olmaz ise en yeni tarihli olandan en eski tarihli olana kadar geriye gidilerek sağlar arası kazandırmalardan yapılır. Eğer kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılmış olan ölüme bağlı Tasarruflar ve saldırısı kazandırmaların mevcudiyeti söz konusu ise bunların tenkisi en son sırada yer alır.

Tenkis davası ile ilgili olarak kanun içerisinde düzenlenmiş bir diğer durum hak düşürücü sürelerdir. Tenkis davasını açma hakkı hak düşürücü süreye bağlanmıştır. Mirasçı olan kişilerin saklı paylarının ihlal edildiğini öğrenmiş oldukları tarih itibarıyla bir yıl ve herhalde vasiyetnamelerde açılma tarihinin diğer tasarruflar da mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmesi ile sahip olunan tenkis davası açma hakkı düşer. Eğer bir tasarrufun iptal edilmesi ile bu tasarruftan öncekinin yürürlüğe girmesi mümkün olursa süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinde işlemeye başlar. Miras avukatı İzmir’de bulmak için miras hukuku ofisimizle iletişime geçin.

Tenkis Davası Nedir?

Tenkis kelime anlamı ile azaltma eksiltmeye karşılık gelir. Miras hukukunda tenkis ise murisin yani miras bırakacak olan kişinin yapmış olduğu tasarrufta saklı payı ihlal edilmiş olan mirasçı kişi tarafından tasarrufun saklı pay oranında indirilmesinin mümkün olmasını sağlamak amacıyla açılabilen dava adıdır. 4721 sayılı Türk medeni kanunu içerisinde de tenkis davasına yer verilmiştir.

Tenkis Davasının Özellikleri Nelerdir?

Tenkis davası miras bırakan kişinin saklı paylarına zarar veren ölüme bağlı ya da sağlar arası kazandırmalarının yasal sınıra çekilmesi amacı güden geriye etkili olan yenilik doğurucu bir davadır.

Tenkis davasında ilk olarak miras bırakan kişinin ölüme bağlı ya da sağlanırsa bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahibi kişilerin haklarına zarar vermesi gerekir. Böyle bir zararın mevcudiyeti söz konusu olduğunda tenkis davası için öncelikli şartın yer aldığından söz etmek mümkündür. Miras bırakan kişinin mirasçılarının saklı paylarına zarar verdiğinden bahsedilebilmesi için kazandırmaya konu olan tereke ile kazandırma dışında yer alan terekenin tamamen bilinmesi gerekir. Tereke kişilerin ölümünden sonra geriye bıraktıkları maddi mal varlıkları ile Bu kişilerin borçlarının tamamıdır. Terekeyi Ölen kişinin mirası olarak tanımlamak da mümkündür. Tereke para araba alacak hakkı ev işletme gayrimenkul gibi mal varlığı değerleridir.

Miras bırakan kişinin borçları yani murisin borçları bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası terekenin defterinin tutulması cenaze masrafları mühürlenmesi ve benzeri giderler terekenin pasifini oluşturur. Miras bırakan kişinin ölüm tarihinde geride bırakmış olduğu Malvarlığı kıymetleri ile tenkis ve iade içerisinde yapmış olduk kazandırmalar terekenin aktifini oluşturur. Aktifin içerisinden belirtilmiş olan borçların indirilmesi ile de net tereke ortaya çıkar.

Tehlikenin tespitinin yapılmasından sonra mirasın açılmış olduğu tarihteki fiyatların göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılmasıyla parasal miktarın saptanması gereklidir. Tasarruf oranında aşınma söz konusu ise yapılan Tasarrufun özelliğine göre gerekirse kazandırma işleminde saklı paylara zarar verme kastının Yer alıp almadığı değerlendirilerek belirlenir. Eğer tasarruf oranının aşan bir kazandırma söz konusuysa bu kesinlikle saklı payda zedeleme kastının mevcudiyetinin söz konusu olduğu anlamına gelmez. Tasarruf oranını aşmış olan her kazandırma saklı paya zarar verme kasti ile yapılmış değildir. Mutlak olarak tenkise tabi olan tasarruflar da ya da saklı payını ihlal kasının varlığının kesin olarak anlaşıldığında tenkis uygulanır.

Tenkis Davasında Hangi Mahkemeye Gidilir?

Tenkis davasında görevli olan mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Tenkis davası için yetkili mahkeme ise miras bırakan kişinin son yerleşim yerindeki mahkemedir.

Tenkis Davası İle Mirasta Denkleştirme Farkları Nelerdir?

Miras hukukunda denkleştirme miras bırakan kişinin mirasçı olan kişilere yapmış olduğu sağlar arası karşılıksız kazandırmalar sebebiyle mirasçı olan kişiler arasında eşitliğin var olmasını sağlar. Mirasta denkleştirme durumundan bahsedilmesinin mümkün olduğu zaman mirasçı olan kişi eşitliğin sağlanması için almış olduğu değerleri terekeye iade eder. Miras içerisinde denkleştirmenin savunabilmesi için bazı şartlar gereklidir. Miras içerisine denkleştirmenin sağlanması için gerekli olan bu şartlar kazandırmanın sağlar arası ve karşılıksız olması miras bırakan kişinin Malvarlığından çıkmış olması ve yasal mirasçı olan kişinin miras payına mahsuben yapılmış olması durumlarının varlığıdır. Kanun içerisinde verilen hükümlere göre denkleştirmeye tabi olan durumlardan bahsetmek mümkündür. Miras bırakan kişinin çeyiz ya da kuruluş sermayesi vermek veya bir mal varlığını devretmek ya da borçtan kurtarmak gibi karşılık almadan alt soyuna yapmış olduğu kazandırmalar eğer aksi durum miras bırakacak olan kişi tarafından açık bir şekilde Belirtilmediyse denkleştirmeye tabi olur.  Bahsetmiş olduğumuz bu kazandırmalar miras bırakan kişinin denkleştirmenin dışında tutulmasıyla İlgili olarak bir irade açıklamasının olmaması şartıyla altsoy yapılmış ise denkleştirmeye tabiidir. Bununla birlikte altsoy dışında yer alan yasal mirasçı olan kişilere yapılmış olan kazandırmalarda Bu durum farklılık gösterir. Altsoy dışında yer alan bir mirasçıya yapılmış olan kazandırmanın denkleştirme içerisine tabi olmasının mümkün olabilmesi için miras bırakan kişinin denkleştirmeyi arzu etmiş olması gerekir.

Tenkis ile denkleştirme arasında birçok farklılıklar vardır. Tenkis tasarruf oranını aşmak ile saklı pay hakkını ihlal eden Kazandırmaların yasal sınıra çekilmesini sağlar. Ancak denkleştirme ise yasal mirasçılar lehine yapılmış olan sağlar arası karşılıksız kazandırmaların miras ortaklığına geri verilmesi sonucunda yasal mirasçı olan kişilerin mirastan alacakları payları elde etmesini sağlar. Denkleştirme mirasçı olan kişiler arasında eşitliğin varlığının söz konusu olmasını sağlama amacı gitmektedir. Tenkis ise saklı payların tamamlanması amacı gider tenkiste ise tasarruf oranı yasal sınıra çekilir. Denkleştirme tenkise göre daha geniş kapsamlıdır. Denkleştirme içerisinde kazandırmaların aynen ya da kazandırmaların değerlerine göre terekeye İade yapılması ve paylaştırılması durumu söz konusu olur. Bununla birlikte denkleştirmenin konusunu sadece saldırısı kazandırmalar oluşturur. Tenkisin konusunu ise sağlar arası kazandırmalar ve ölüme bağlı olan kazandırmalar oluşturur.

Tenkis yoluna giden kişiler sadece saklı paylı mirasçılar ya da şartları uyuyorsa onların alacakları ve iflas masasıdır. Diğer kişilerden mirastan saklı payı olmayan kişilerin tenkis davası açmaları mümkün değildir. Denkleştirme değilse böyle bir durum söz konusu değildir. Denkleştirme isteyebilmek için kişilerin saklı payının olmasına gerek yoktur. Yasal mirasçı olan tüm kişiler denkleştirme isteğinde bulunabilir. Bununla birlikte tenkisten farklı olarak mirasçı olan kişilerin alacaklıları ve iflas dairesinin denkleştirme talebinde bulunma olanakları yoktur.

Tenkis davası açıldığında davanın karşı tarafı kendi lehlerine saklı payı ihlal eden kişilerdir. Bu kişilerin mirasçı olabilmesi mümkündür bunun dışında üçüncü kişiler de olabilirler. Mirası denkleştirme durumunda denkleştirme ile yükümlü olan davalı kişiler sadece yasal mirasçılardır. Yani tenkis davasında üçüncü kişiler davalı taraf olabilirken denkleştirme halinde davalı taraf sadece yasal mirasçı olabilir. Bununla birlikte denkleştirme de taraf olamayan kişiler de vardır. Mirastan çıkarma mirasın reddi yoksunluk feragat ve benzeri nedenler ile mirasçılık sıfatını kaybetmiş olan mirasçı kişiler ve üçüncü kişiler denkleştirme içerisinde taraf konumunda olamazlar. Ancak bu kişilere karşı tenkis davası açılabilir.

Miras bırakan kişinin bazı özel durumlar dışında saklı payın üzerinde tasarrufta bulunamaz. Tenkis hükümleri emredici nitelikte hükümlerdir. Tenkis hükümlerinin emredici nitelikte olması sebebiyle bununla ilgili olan kuralların miras bırakanın kişinin iradesi ile değiştirilmesi durumu mümkün olmaz. Mirasa denkleştirme durumunda miras bırakan kişinin iradesi ile ilgili bir durum yoktur. Mirası denkleştirme ile ilgili olan kurallar emredici nitelikte kurallar değillerdir. Denkleştirme ile ilgili olan kurallar miras bırakan kişinin iradesini esas tuttuğundan miras bırakan kişi mirasçısı olan kişiyi denkleştirme ile sorumlu yapabilir. Bununla birlikte denkleştirme ile ilgili olan kurallarla miras bırakan kişi eğer isterse denkleştirme sorumlusu olan kişiye bu sorumluluktan kurtarabilme hakkına sahiptir.

Tenkis davası ile ilgili olarak Kanunumuzda hak düşürücü süreler düzenlenmiştir. Kanun hükümleri içerisinde bu hak düşürücü süreler bir ve on yıllık hak düşürücü süre olarak belirtilmiştir. Denkleştirme davasında işte Kanunumuzda bu davaya ilişkin olarak özel bir süre düzenlenmemiştir.

Denkleştirme istekleri ile tenkis istekleri Özel durumların mevcudiyeti haricinde birlikte ileri sürülmeleri mümkün olmaz. Bunun sebebi denkleştirme konusu Bir kazandırmanın tenkis içerisinde yer alabilmesi için denkleştirmeden kurtulmuş olması gereklidir. Denkleştirme isteğinin olduğu durumlarda tenkis isteğinde bulunmak anlamlı olmaz. Denkleştirme talebinde bulunacak olan mirasçı kişi yasal miras payını alma hakkına zaten sahiptir. İzmir miras avukatı için bize soru sorabilir ve danışmanlık alabilirsiniz.

Tenkis Davası İle İptal Davası Arasındaki Farklar Nelerdir?

Ölüme bağlı Tasarrufların hüküm ve sonuçlarını geçerli bir hal alabilmesi için bunların kanun hükümleri içerisinde düzenlenmiş olarak aranan şartlar ile uyumlu olması gerekir. Eğer ölüme bağlı tasarruflar kanun hükümleri içerisinde aranmış olan şartlar ile uyum içerisinde bulunmazsa bu ölüme bağlı tasarruflar hükümsüz olur. Kanun içerisinde ölüme bağlı Tasarrufların iptal sebepleri yer almaktadır. Bu iptal sebepleri şekil eksikliği, hukuka ve ahlaka aykırılık, irade sakatlıkları, ehliyetsizlik olarak kanunda yer alır. İptal davasının açılmasının amacı mirasçı olan kişilerin mirasçılık haklarının korunmasıdır. Mirasçı olan kişi iptale gittiği takdirde ölüme bağlı Tasarruf üzerinde yasal miras payına sahip olabilir. Ancak tenkis davası tasarruf oranını aşarak saklı payı ihlal eden kazandırmaların yasal sınıra çekilmesi amacı güder.

Tenkis davasını açabilecek kişiler saklı paylı mirasçılar ve bununla birlikte saklı paylı mirasçıların alacaklıları ya da iflas dairesidir. İptal davasında saklı payının olup olmadığı önemli olmaksızın tüm mirasçı kişiler veya vasiyet alacaklıları İptal davasını açabilecek kişi olabilirler. İptal davasında alacaklı olan kişiler ve iflas dairesi açamazlar. Yani iflas dairesi ve alacaklı kişilerin iptal davası açma hakkı yoktur. İptal davasında davalı olan kişiler iptal sebebiyle miras hukuku ile ilgili olan fayda sağlayan kişilerdir. Tenkis Tanımazsın ha davalısı olacak kişiler ise miras bırakan kişinin saklı payları ihlal eden tenkis İçerisinde yer alan kazandırmaların kendi lehine yapılmış olduğu kişilerdir. Tenkis davası Ölüme bağlı kazandırmalar bakımından açılabilir. Bununla birlikte tenkis davasının saldırısı kazandırmalar bakımından açılması da mümkündür ancak iptal davası yalnızca ölüme bağlı kazandırmalara karşı açılır.

Tenkis davası için düzenlenmiş Ulan bir yıllık hak düşürücü süre saklı payın ihlal edildiğinin öğrenildiği tarihi itibari ile başlar. İptal davasında süre davacı olan kişinin tasarrufu iptali oluşturan sebebi ve kişinin kendisinin hak sahibi olduğunu öğrenmiş olduğu tarih itibari ile başlar. İptal davası ve tenkis davasında öngörülmüş olan on yıllık süre vasiyetnamelerde açılma tarihi itibari ile diğer tasarrufların söz konusu olduğu zaman da mirasın açılması tarihi itibari ile başlar. İptal davası içerisinde ayrıca 20 yıllık bir süre daha öngörülmüştür. Kanun hükümlerine göre kişilerin iptal davası açma hakkı davacı olan kişinin tasarrufu kendisinin hak sahibi olduğunu ve iptal sebebini öğrenmiş oldu tarihi itibari ile başlayarak bir yıldır. Bununla birlikte iptal davası açma hakkı herhalde vasiyetname nerede açılma tarihinin diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihi üzerinden iyi niyeti davalara karşı on yıldır. Eğer davada olan kişiler niyetli değillerse bu davaları karşı hak düşürücü süre 20 yıldır. İptal davası açma hakkı iyiniyetli olmayan davalı kişilere karşı 20 yıl geçmesi ile düşer.

Belirtmek gerekir ki bu 20 yıllık sürenin başlangıç tarihine on yıllık sürenin başlangıç tarihi ile aynıdır. İptal davası içerisinde yer alan 20 yıllık süre tenkis davası içerisinde yer almaz. Yani bu 20 yıllık süre iptal davası ve tenkis davası için ortak değildir.

Ölüme bağlı Tasarruf ile ilgili olarak iptalin sağlanabilmesi için kişilerin iptal davası açmaları gerekir. İptal davasına konu olan ölüme bağlı Tasarruf eğer saklı payı da ihlal eder durumda ise tenkis davası açılması da mümkün olur.

Tenkis Davası İle İstihkak Davası Arasındaki Farklar Nelerdir?

Medeni kanunumuz içerisinde miras sebebiyle istihkak davası başlığı altında istihkak davası ile ilgili hükümler yer almaktadır. Kanun içerisindeki bu hükümler de istihkak davasının koşulları istihkak davasının hükümleri ve istihkak davası ile ilgili zamanaşımı yer almaktadır. İlk olarak miras sebebiyle istihkak davasının koşullarından bahsetmek mümkündür. Yasal mirasçı ya da atanmış olan mirasçı elinde tereke bulunduran ya da elinde bazı tereke mallarını bulunduran kişiye karşı mirasçılıkta yer alan üstün hakkını ileri sürmek suretiyle miras sebebiyle istihkak davası açma hakkına sahiptir. İstihkak davası içerisinde hâkim mirasçılık sıfatı ile ilgili olan anlaşmazlıkları da çözer. Hâkim davacı olan kişinin talebi üzerine hakkın korunması amacıyla davalık olan kişinin teminat göstermesi ya da tapu kütüğüne şerh verilmesi Ve benzeri gerekli her türlü önlemi alır.

Kanun hükümleri içerisinde yer alan bir diğer durum miras sebebiyle istihkak davasının hükümleridir. Miras nedeniyle istihkak davasının kabulü durumunda tereke ya da tereke içerisine dâhil olan mal davacı olan kişiye zilyetliği ilişkin hükümlere göre verilir. Miras sebebiyle istihkak davasında Yer alan davalı kişi tereke malını zamanaşımı yoluyla kazandığını ileri sürmesi mümkün değildir.

Kanunda düzenlenmiş olan Miras sebebiyle istihkak davası İle ilgili olan bir diğer durum zamanaşımıdır. Miras sebebiyle istihkak davası dava aç olan kişinin şahsen mirasçı olduğunu ve bu kişinin iyi niyetli davalının terki ya da terkin malına elinde bulundurmuş olduğunu öğrenmiş oldu tarih itibari ile başlayarak bir yıl geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Bununla birlikte miras sebebi ile İstihkak davası her halükarda miras bırakan kişinin ölümünün ya da vasiyetnamenin açılmasının üzerinden on yıl geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Eğer iyiniyetli olmayan kişilerin mevcudiyeti söz konusuysa bu kişilere karşı zaman aşımı süresi 20 yıldır.

Kanun mirasçı olan kişiye tereke üzerindeki hakların korunması amacıyla istihkak davası hakkı öngörmüştür. Bu dava mirasçı olan kişinin mirasçılık sıfatı sebebiyle tereke üzerinde sahip olduğu haktan meydana gelen bir davadır. Tenkis davasında saklı payı ihlal edilmiş olan mirasçı kişi tasarruf oranı aşan kazandırmaların İndirilmesi ile saklı payına sahip oluyordu. Tenkis davasının konusunu oluşturan kazandırmalar saklı payı ihlal eden kazandırmalar olmalarına rağmen esasen geçerli kazandırmalardı. Bu yüzden kendisi lehine kazandırma yapılmış olan kişiye karşı miras nedeni ile istihkak davası açılamaz. Miras nedeniyle istihkak davasının tereke mallarına mirasçılık iddiası ile ya da elinde bulunduran haksız zilyede karşı açılması mümkündür. İstihkak davası ile zilyedin elinde olan terakki ait hakların ve bu tereke ait olan malların tamamen geri alınması mümkün olur. Tenkis davasında davacı olan kişiler saklı paylı mirasçılar Ve bu saklı paylı mirasçıların alacakları ya da iflas dairesi olabilirdi. Miras sebebiyle istihkak davasında ise davacı olan kişiler saklı payı olmasına gerek olmaksızın yasal mirasçı ile atanmış mirasçılardır. Mirasçı olan kişinin alacaklıları ve iflas dairesinin istihkak davasını açmaları mümkün değildir. Tenkis davasında davalı olan kişiler kendi lehine kazandırma yapılmış olan kişilerdi. Tenkis davasında davalı kişi mirasçı olabilir iken üçüncü kişilerde olabilirdi. İstihkak davasında ise davalı olan kişiler terekenin konusunu oluşturan mallar üzerinde mirasçı olma iddiası ile ya da tereke konusu mallar üzerinde mirasçı olma iddiası olmadan haksız olarak zilyed bulunan üçüncü kişi olabilirler.

Tenkis davası için kanun hükümlerinde bir ve on yıllık hak düşürücü süreler öngörülmüştü. İstihkak davası içinde bir ve on yıllık sürelerin mevcudiyetinden bahsedebiliriz. Ancak istihkak davasında zilyedin iyi niyetli olup olmadığı önem taşır. İyi niyete göre sürelerde bazı farklılıklara yer verilmiştir. İstihkak davasında iyiniyetli olmayan kişilerin mevcudiyeti söz konusu olduğunda zamanaşımı süresi 20 yıl olur. Bunun dışında miras nedeniyle istihkak davası davacı olan kişinin kendisinin mirasçı olduğunu ve iyi niyetli olan davalı kişinin tereke ya da tereke malını elinde bulundurmuş olduğunu öğrenmiş oldu tarihi itibari ile başlayarak bir yıldır. Ayrıca miras sebebiyle istihkak davası her halükarda miras bırakan kişinin vefatının ya da vasiyetnamenin açılmasının üzerinden on yıl geçmesi ile zamanaşımı ortaya çıkar. İstihkak davasında yer alan bu 20 yıllık süre tenkis davası içerisinde yer almaz. İstihkak davasında yer alan süreler zamanaşımı süreleridir. Oysa tenkis davasında düzenlenmiş olan süreler hak düşürücü süreleri oluşturur.

İzmir miras avukatı arayışınız için İdil Su Aydın Avukatlık Bürosu ile iletişime geçerek alanında uzman miras avukatı ekibinden destek alabilirsiniz.