Parada Sahtecilik Suçu ve Cezası

Parada Sahtecilik Suçu Nedir?

5237 sayılı Türk ceza kanununun kamu güvenine karşı suçlar başlığı altında 197. maddede parada sahtecilik suçu düzenlenmiştir. Bu suç hükmüne göre memlekette ya da yabancı ülkelerde kanunen tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden ya da tedavüle koyan kişi iki yıldan 12 yıla kadar hapis ve 10.000 güne kadar adli para cezasına çarptırılır.

197. maddenin ikinci fıkrasına göre sahte parayı bilerek kabul eden kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır. 197. maddenin üçüncü fıkrasına göre sahteliğini bilmeden kabul etmiş olduğu parayı bu özelliğini bilerek tedavi koyan kişi üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Parada Sahtecilik Suçunda Korunan Hukuki Değer Nedir?

5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde yer bulan ve diğer kanunlarda yer bulan her suç bireyin ve toplumun menfaatine zarar verir. Zarar kamu düzenini bozma tehlikesi ile bizi karşı karşıya koyar. Öyle ki suç ile korunmaya çalışılan hukuki değer bir kişiye ya da topluma ait nitelik taşıyabilir. Suçların ihlal etmiş olduğu, zarar vermiş oldukları veya zarar tehlikesi meydana getirmiş oldukları bu değer ve varlıklara suç ile korunan hukuki değer denilir.

5237 sayılı Türk ceza kanununun topluma karşı suçlar başlıklı üçüncü kısmının dördüncü bölümü içerisinde diğer bazı suçlar ile parada sahtecilik eylemleri de suç olarak düzenleme bulmuştur. Böylelikle suç ile korunan hukuksal değerin genel olarak topluma ait bir diğer olan kamu güveni olduğunu söylememiz mümkün olabilir. Paranın devletin itibarını ve mevcudiyetine simgeleyen belgelerden biri olduğunu söylememiz mümkündür. Bununla birlikte parada sahtecilik suçunun cezalandırılması ile kurulmak istenen toplumsal fayda kamu tarafından beslenen güvenden ziyade adına para basılmış olan devletin ya da hükümdarın egemenlik haklarının korunması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Günümüzde parada sahtecilik suçları kanun hükümlerinde düzenlendiği üzere kamu güvenine karşı işlenen suçlardan sayılmaktadır. Kamu güvenine karşı işlenmiş olan bir suç niteliği taşıması yalnızca sahte parayı alan kişi veya bu kişilerin Malvarlığının zarara uğramasından ziyade her kişinin zarar görmelerinin mümkün olabileceğinin mevcut olmasıdır. Para önem teşkil eden bir vasıta olmasından kaynaklı olarak toplum içerisinde birinci derecede rol oynamaktadır. Paranın gerçek ve sağlam olması konusunda tüm toplumun faydası mevcuttur. Bunun sebebi alışverişte, bireylerin almış oldukları paranın gerçek olduğundan kuşku duyup bunu araştırmaya kalkmaları halinde ticari mi adli mübadeleler aksayabilmektedir. Buda toplumun huzura güvenini bozma durumunu meydana getirir. Bahsetmiş olduğumuz güvenin sağlanması için çok eski yıllardan bu yana paraların gerçek olduğunu belgelemek kamu temsil eden hükümete bırakılmış olmaktadır. Bununla birlikte toplumu meydana getiren bireyler bir takım belgeler ile bu durumlara güvenmek zorunda kalmaktadır. Kanunun söz konusu güveni koruma altına alması bir zorunluluk teşkil etmektedir. Bireylerin toplum hayatı içerisinde önem teşkil eden paranın gerçekliğini ve doğruluğunu güvenmesi bir yükümlülük olarak yüklenmiş olmaktadır.

Geçerli niteliği taşıyan paraların kurallara uyum sağlayan bir şekilde tedavülünde toplumsal faydanın mevcudiyeti söz konusudur. Bundan kaynaklı olarak sahte bir fırın üretilmesi veya dolaşması halinde devlet ve birey zarar içerisinde olacaktır. Bu durumun da toplumsal güvenini ve zedelediği söylenebilir. Parada sahtecilik suçunun önem teşkil eden mi suçların mala karşı işlenen suçlardan sayılmalarına engel olan tarafı söz konusu unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

Parada Sahtecilik Suçunun Unsurları Nelerdir?

Fiil

Fil bir kişinin iradesini hâkim olduğu belirli bir netice meydana getirmeye matuf ve dış dünyaya yansımış hareketler olarak karşımıza çıkar. Öyle ki ceza hukuku dış dünya yansımayan hareketleri cezaya çarptırmaz. Kanun hükümleri içerisindeki suç tanımında mutlak bir suretle eyleme unsur olarak yer verilmektedir. Bu eğilim herhangi bir insan hareketi niteliği taşımayıp haksızlık meydana getiren bir insan hareketidir. Bu yüzden bahsedilmiş olan eylem içerisindeki tipe uygun ve esas bir şekilde haksızlık meydana getiren bir eylemdir. Doktrin içerisinde suçun fiilen sürü suçun kanunu tarafındaki eylemin tanımlanışı çeşitli şekillerde sınıflandırılmıştır. Bu bakımdan suçlar çok hareketli suçlar, çok hareketli suçlar, serbest hareketli suçlar, bağlı hareketli suçlar, seçimlik hareketli suçlar, ani suçlar, kesintisiz yani mütemadi suçlar şeklinde ayrıma tabi olmaktadır. Öyle ki kanlı kimler içerisinde mevcut olan suçtan amına tek bir hareketin yapılmasının suçu meydana gelmesinde gitmiş olması halinde tek hareketli suç ortaya çıkacaktır. Örneğin bir kişinin öldürülmesi halinde bu kişiyi karısını öldüren kişi tek hareketle bir suç işlemiş olur. Ancak bir kişinin hürriyetinden alıkonulması suçun işlenmesi halinde mütemadiyen suç işlenmiş olur.

Parada sahtecilik suçu kanuni düzenlemenin ilk fıkrası içerisinde değerlendirildiğinde seçimlik hareketli bir suç niteliği taşımaktadır. Bunun sebebi suçun meydana gelmesi için 5237 sayılı Türk ceza kanununun 197. maddesinin değerlendirilmesi ne suçu meydana getiren eylemlerin seçimlik olarak sayılmış olması ve bu eylemin hangi hareketler ile meydana geleceği suçu kanuni tanımında düzenlenmiş olmasıdır. Bu bakımdan bu suç serbest hareketli bir suç niteliği taşımaktadır. Öyle ki söz konusu maddenin ikinci fıkrası içerisinde sahte paranın bilerek kabul edilmesi ve üçüncü fıkrası içerisinde sahte olduğu bilinmeden kabul edilen paranın bu niteliği öğrenilmesinden sonra dolaşıma sokulması durumu ayriyeten suç meydana getiren eylemler olarak tanımlanmıştır. Bu eylemlerin hangi hareketlerle meydana geleceği ile ilgili olarak bir bilgiye yer verilmemiştir. Bu açıdan suçu meydana getiren eylemler sırasıyla açıklanabilir.

Kanunen dolaşıma sokulmuş olan parayı, sahte bir şekilde üretmek, ülkeye sokmak, nakletmek, muhafaza etmek ya da dolaşıma sokmak eylemi ile ilgili olan hususlardan bahsetmemiz mümkündür. İlk fıkra içerisinde kanunen dolaşma sokulmuş olan parayı sahte bir şekilde üretmek, ülkeye sokmak, nakletmek, muhafaza etmek ya da dolaşma koymak suç niteliği taşımaktadır. Bu bakımdan söz konusu suç seçimlik hareketli bir suç niteliği taşımaktadır. Bunlardan herhangi birinin meydana gelmesi durumunda suç tamamlama bulur. Diğer yandan birden fazlasının meydana gelmesi durumu tek suç ortaya çıkaracaktır. Kanun koyucu hazırlık hareketi niteliğindeki muhafaza, ülkeye sokma, nakil gibi eylemleri ayriyeten suç şekilde düzenlemek yoluyla sahte paradan dolaşım da engelleme amacı taşımaktadır. Bunun sebebi söz konusu eylemler, suçun faili konumunda yer alan kişinin sahte paraları tedavüle koymasını kolaylaştırmış olan eylemlerdir. Bu yüzden kanun koyucu, bir zincirin halkalarına benzetilmesi mümkün olacak olan tüm hareketleri başlı başına cezalandırmak ile zinciri herhangi bir halkasından koparmak ve böylelikle tehlikenin zarara dönüşmesine olanak verdiği ölçüde engel olmak amacıyla hareket etmiş olmaktadır. Bu yüzden inceleme konumuz açısından yurt içinde veya yurtdışında üretilmiş olan sahte para ülkeye sokulması, nakledilmesi, muhafaza edilmesi ya da duruşma koyulması kanun koyucu tarafından aşamalı bir şekilde suç sayılmıştır.

5237 sayılı Türk ceza kanunun parada sahtecilik suçu ile ilgili olarak bahsetmeniz gereken eylemlerinden bir diğeri sahte para üretmektir. Teknolojinin gelişmesinin yanı sıra artan sahtecilik suçları dünyadaki devletinin ekonomilerini kurmasını sağlamaları bakımından paraları özel bir şekilde üretmesine sebep olmuştur. Bu yüzden alınan önlemler sahtecilik yapan kişilerin işlerini zorlaştırıyor olsa da onların sahte para imal etmesin önüne geçilememiştir.

Gerçek paranın üretimi içerisinde ayrıntılı bir şekilde denildiği üzere parada sahtecilik suçunda en uzun ve aşılması en zor husus sahte paranın üretim aşaması olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki bir kademelendirme yapılmasının mümkün olması halinde sahte parayı üreten kişi birinci kademede yer alır. Bu kademede yer alan kişi doğrudan doğruya piyasaya sahte parayı sürmez. Bunun sebebi çok miktarda basılmış olan paranın söz konusu kişiler tarafından piyasaya sürülmesi yakalanmaları riskini ortaya çıkaracağından ve bundan kaynaklı olarak zararları fazla nitelik taşıdığından bu kademe parayı piyasaya direkt kendileri sürmek haricinde başka ellere devretmesi şeklinde karşımıza çıkar. Bunun yanı sıra sahte parayı piyasaya süren kişiler en son kademede yer alan kişilerdir. Aynı zamanda en kolay kademe içerisinde yer almaktadırlar. Çünkü paranın piyasaya sürülüyor olmasa kolay bir şekilde yapılabilir. Bu yüzden kamunun güvenini sağlam bir şekilde korumak için en önemli durum önem teşkil eden aşamayı suç saymanın gerekliliğidir.

Değinilmesi gereken önemli bir durum gerçek para üretimi içerisinde mevcut olan zorluklar alınan güvenlik önlemleri ve maliyeti çok olması gibi hususları mevcudiyetine rağmen sahteciler, elde etmeleri mümkün olan kazancın büyük olmasından kaynaklı olması nedeniyle sahte para üretiminde geri kalmamış olmalarıdır. Tarihsel süreç içerisinde yönelimlerin değiştiğini söylemek mümkündür. Burada madeni para üretim içerisindeki maliyet ve para üzerindeki yazılı değer arasındaki farkın düşük olmasından kaynaklı olarak bu durum madeni paraların sahtelerinde büyük bir azalış ortaya çıkarmıştır. Sahte olan kişiler haksız kazançlarının artırılması niyetiyle genel halde büyük bank notları tercih ediyor olmaktadırlar. Fakat bazı durumlarda büyük banknotlardaki güvenlik özelliklerin artırılır olması halkım bu konuyla ilgili olarak bilgilendirilip bu banknotlar inceleme hususunda hassas davranmaları gibi nedenler sahtecilerin sahte üretimin zorluyla karşılaşmalarına neden olmakta ve diğer hususlara yönlendirdiği söylenmektedir.

Madde kapsamı içerisinde suçu düzenlendi maddenin ilk fıkrasında eylemlerden ilk olarak sahte olarak üretmek karşımıza çıkmaktadır. Paranın yetkili olmayan kişiler tarafından basılması çoğaltılmış olması karşımıza çıkar. Üretmek sayısal bir şekilde hem teki hem de çoğu karşılayan aynı madeni veya kâğıt paranın bir ya da birden çok sayıda sahtesini üretmek tek bir suç sayılması gerekmektedir. Düzenleme içerisindesin yalnızca sahte bir şekilde üretmek ifadesine yer verilmesinden kaynaklı olarak üretmek eğilimi içerisinde taklit etmeye barındırıyor olmaktadır. Bu bakımdan taklit etmek paranın gerçek olduğuna benzetilmesi olarak karşımıza çıkar. Öyle ki gerçek paranın ilk olarak vasıflarını taşıyan üretim taklit için yeterlilik teşkil eder. Paranın değerini daha yüksek göstermek için değiştirilmesi, bozulması tağyir etmek anlamındadır. Sahte bir şekilde üretimin mevcut olmasına mümkün olabilmesi için gerçek değerler ile sahte bir şekilde üretilen değerler arasında konuyu aldatması mümkün olacak derecede bir benzerliğin mevcut olması gerekli olmaktadır. Bunun sebebi gerçek paraya hiç benzememiş olan ve hiç kimseyi aldatıcılık yeteneği söz konusu olmayan sahte bir paranın üretilmiş olması sebebiyle kamu güveni sarsılmış nitelik taşımayacaktır. Sahteliğin mevcudiyetinin kabul edilmesi bakımından madde gerekçesi içerisinde belirtildiği üzere sahte para ya da değerin sürüm yeteneğinin mevcut olması gereklilik teşkil eder. Sürüm yeteneği, objektif cezalandırılabilmesi şartı olarak karşımıza çıkar. Doktor içerisinde aldatıcılık yeteneği olarak adlandırılabilirmiş olan sürüm yeteneği para sahteciliğinin özelliği geri aranması mümkün olacak bir unsur olarak karşımıza çıkar. Bu husus istasyonu ile derinleşmiştir. Söz konusu durum eski Türk ceza kanunumuz olan 765 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde yer almamaktadır. İçtihatlar yoluyla yeni Türk ceza kanunumuz olan 5237 sayılı Türk ceza kanununun içerisinde farklı bir sahtecilik suçu olan resmi belgede sahtecilik suçu için aldatıcılık yeteneğinin suçun kanuni tanımı içerisinde mevcut olması karşısında parada sahtecilik suçu için sürüm yetini kavramına mahkemesi içerisinde yer verilmesi uygunluk teşkil edebilirdi.

Sahte bir şekilde üretilmiş olan paranın sürüm yeteneğinin mevcut olduğunun kabul görmesinin mümkün olabilmesi bakımından bu hususta tecrübesi olmayan normal bir kişiyi aldatması mümkün olabilecek bir özelliğe sahip olması gerekmektedir.

Her ülke bakımından farklı olmanın yanı sıra dolaşım da bulunan paralar tecrübesiz kişilerin kandırmalarının önüne geçilmesi için gerçek paranın sahte paradan ayrılmasını kolaylaştıran veya sahtesini üretilmesine zorlayan bir takım güvenlik özelliklerini içlerinde barındırıyorlardır. Sahte para güvenlik özellikleri yardımı ile anlaşılabilmektedir. Özellikle bir Banknotun sahte bir nitelik taşıyıp taşıyamadığını öğrenmek için gerçek paraların taşımış olduğu özellikleri bilmek ve böyle bir karşılaştırma yapmak gereklilik teşkil eder.

Parada sahtecilik suçu ile ilgili olarak bahsettiğimiz gereken bir diğer eylem ülkeye sokmak eylemidir. Ülkeye sokmak herhangi bir yerde üretilmiş olan sadece paranın, yurtdışından ülkeye getirilmesi anlamına gelmektedir. Öyle kürkü sokma eylemi tedavüle koymak amacıyla bir hazırlık hareketi niteliği taşımaktadır. Fakat ilk fıkra içerisinde seçimlik olarak sayılmış ve karnım kuyucu izlenen suç politikası gereğince tek başına bu eylemi de cezalandırma yoluna gitmiştir. Çünkü sahte paraların ülkeye girmesinden sonra tedavüle konulması kolaylaşmış olur. Böylelikle sahte paraların yurt içine hangi şekilde girdiği veya çıkarıldığı ile ilgili bir önem söz konusu değildir. Burada sahte paranın kara, deniz ya da hava yoluyla Türkiye’ye sokulması önem taşımadığı gibi söz konusu sahte birinin taşınmasında otomobil, gemi, uçak, tren gibi araçların kullanılması veya posta yoluyla veya yaya bir şekilde getirilmesi önem teşkil etmemektedir. Sahte para, kara sınırı açısından sınırdan ülkeye geçirildiği sırada hava sınırı açısından Türkiye’nin hava sahasına girdiği sırada, deniz yolu ile getirildiğinde, Türk karasularına girdiği sırada suç tamamlama bulmuş olur. Kaçak bir şekilde ülkeye sokulması şart olmamaktadır. Resmen beyan suretiyle sokmak bu kapsam içerisine girer. Bu bakımdan sahte değerleri ülkeye sokmaya çalışmış olan kişinin ülke sınırlarında gümrük memurları tarafından yakalanması durumunda suç teşebbüs aşamasında kalır.

Bununla birlikte hangi amaç ile ülke soğuk olduğu önem teşkil etmeksizin sahte paraların Ülkü sokulması ile suç tamamlanmış olur. Ülküsü konuşulan sahte paraların sayısı bu bakımdan önem teşkil etmez. Öyle ki ülkemiz içerisinde konuşulan transit geçişlerde ülkeye sokma suçu meydana gelmez. Yabancı ülkeden diğer bir yabancı ülkeye gitmek amacıyla Türkiye içerisinden zorunlu geçiş yapmış olan bir araç içerisinde sahte paraların ele geçirilmesi halinde söz konusu paraları ülkemizde dolaşma konulacağına dair bir delil mevcut olmaması durumunda transit geçiş için yapılmış olduğu ve ülkeye sokma suçu değil nakletme suçunun mevcut olduğunu söylemek gerekir.

5237 sayılı Türk ceza kanunun 197. maddesi içerisinde düzenlenmiş olan parada sahtecilik suçunun eylemlerinden bir diğeri nakletmektir. Parada sahtecilik suçu kapsamı içerisinde yaptırıma tabi tutulmuş olan diğer bir eylem sahte paranın nakledilmesi olarak karşımıza çıkar. Nakletmek sözlük anlamı ile bir şeyi bir yerden farklı bir yere taşımaktır. Bu suç kapsamı içerisinde bir kimsenin Maliki bulunduğu sahte paranın bir yerden farklı bir yere kişinin kendisi veya kendisine bağlı kişiler tarafından götürülmesi olarak tanımlama bulur. Sahte paranın Ülkü sokulmuş olması naklin hangi şekilde ve hangi amaçla olduğu önem teşkil etmeden sahte paraları nakledilmesi ile suç meydana gelir. Nakil eylemi genel bir şekilde havayolu araçları olmak üzere, her türlü araç ile yapılması mümkün nitelik taşımaktadır. Ayriyeten naklin ulaşım araçları ile meydana gelmesinde gerekli mevcut değildir. Suçun faili konumda yer alan kişi duruma göre sahte değerleri üzerinde taşımak suretiyle de nakil sağlayabilmektedir. Nakil etme suçunu meydana gelmesi için naklin uzun ya da kısa mesafeli olması ya da sahte fırının götürülmesi gereken yere ulaşıp ulaşmamasının önemi mevcut değildir. Nakit işleminin bir bedel karşılığında yapılması da suçun meydana gelmesi bakımından önem teşkil etmez. Fakat burada suçun faili konumunda yer alan kişinin naklini her şeyin sahte para niteliğinde olduğunu bilmesi gerekli olur.

Fail

Ceza hukuku hükümleri içerisinde bir suç mevcudiyeti söz konusu ise bu suçun faili konumunda yer alan kişinin de mevcudiyeti söz konusudur. Öyle ki iradesiyle hareket etme yeteneği insana ait bir özellik olmaktadır. Böylelikle yaşayan bir insan ancak suçun faili kolunda yalan kişi olabilir. Tüzel kişilerin suçun faili konumunda yer alan kişi olması mümkün değildir.

Suçun faili konumunda yer alan kişi 5237 sayılı Türk ceza kanunun 37. maddesi hükümleri içerisinde suçun kanuni tanımındaki ilmi meydana getiren kişi olarak tanımlanmıştır. Yaygın olarak suçlu ibaresi ile ifade edilmektedir. 37. madde içerisinde birden fazla suç ortağı tarafından bir arada suç işleme kararına bağlı bir şekilde suçun icra hareketlerinin meydana getirilmesi eylemin icrası üzerinde müşterek hâkimiyet kurulması durumunda müşterek faildik mevcut olabilir. Öyle ki eylem üzerinde ortak hâkimiyetin meydana getirip getirilmemesinin saptanmasında suç ortaklarının suçun icrasında üstlenmiş oldukları rolleri mi katkılarının taşımış oldu önem göz önüne alınır. Suçun işlenmesine farklı bir kişinin araç şeklinde kullanılması halinde dolaylı faili durumu söz konusu olur.

Parada sahtecilik suçuna dair suçun faili konumunda yer alan kişinin kamu görevlisi olması durumunda suçun kanuni tanım içerisinde veya nitelikli hal olarak değerlendirilmesi söz konusu olmamıştır. Öyle ki maddedeki suç tanımı içerisinde suçun faili konumunda yer alan kişiye dair açık bir şekilde özel bir vasıftan söz edilmesinin mümkün olmamasından parada sahtecilik suçu özgü suç niteliği taşımamaktadır. Oda sahtecilik suçu genel suçlar arasında yer alan bir suç niteliği taşımaktadır. Parada sahtecilik suçunun faili konumunda yer alan kişi vatandaş adı yabancı olarak her kişi olması mümkündür. Bu açıdan maddenin birinci fıkrası değerlendirildiğinde dolaşıma sokulan parayı sahte bir şekilde üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden ya da dolaşma koyan kişi, sahte parayı bilerek kabul eden kişi, sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı bu niteliğini bilerek dolaşma sokan kişi söz konusu suçun faili konumunda yer alan kişi olabilir.

Parada sahtecilik suçunun özgü suç açısından özellik arz etmediğini ve suçun faili konumunda yarına kişinin her kişi onu bildiğinden bahsettiğimize göre yasal bir şekilde para basma yetkili darphane memuru da suçun faili konumunda yer alan kişi olabilmektedir. Öyle ki elinde bulunan para basma araçlarını kullanmak suretiyle kanunu değer ve nitelikte sadece kendi hesabına yani basma yetkili olduğu sayıdan fazla sayıda para basan bir memur yine de bu suçu işlemiş olur. Bunun sebebi para basma yetkisinin devlete ait olmasıdır. Devlete ait basım aletlerini haklı veya haksız bir şekilde zilyet olan kişi gerçek para basma yetkisini elde etmiş olmamaktadır. Bu kişinin kendisine basılması Emre edilmiş olan sayıdaki para devlete ait olmaktadır. Bundan kaynaklı olarak suçun faili konumunda yer alan kişinin darphane memuru olmuş olması halinde kendi hesabına basmış olduğu para devlet Emre’nin basılmış olan bir para niteliği taşımayıp hep sahte bir para olarak karşımıza çıkar. Suçun faili konumunda yer alan kişi sayısına dair olarak suçlar tek faile işlenmesi mümkün olur. Ancak bazı suçlar için kanun birden fazla suçun faillik olmadığından kişinin katılımı zorunlu tutmuştur. Bu durumda suçun tek bir faili tarafından işlenmesi elverişli nitelik taşıdığı suça farklı kişilerin katılımının ihtiyari olduğu suçlar tek faili olarak düzenlenmektedir. Suçun birden fazla faili tarafından meydana getirilmesini zorunlu olduğu suçlar ise çok faili suç olarak tanımlama bulur. Çok failli suçlar zorunlu iştirak olarak ifade edilir. Öyle ki parada sahtecilik suçu tek faile bir suç olarak karşımıza çıkar. Burada genelde uygulamada suç işlemek amacıyla kurulmuş olan bir örgüt çerçevesinde veya iştirak durumunda gerçekleştirilmiş olması halinde suçun meydana gelmesi için sadece bir faili yeterlilik teşkil eder. Suçun işlenmesine farklı kişilerin katılımı iştirak hükümleri doğrultusunda tartışılır.

Mağdur

Hukukumuzda yer alan her suçun failinin mevcut olmasının yanı sıra bu suçların mağdurun da mevcudiyeti söz konusudur. Öyle ki mağduru olmayan bir suçtan bahsetmemiz mümkün olmaz.

Suçun mağduru konumunda yer alan kişi genel olarak işlenen eylem sebebiyle haksızlığa uğrayan kişi veya kendisine karşı suç işlenen kişiye tanımlanmaktadır. Ceza hukuku içerisinde mağdur suçun konusunu ait nitelikteki kişi veya kişiler olarak karşımıza çıkar. Suçun konusu belirli bir kişiye veya kişilere ait nitelikte ise mağdur bu kişi veya kişiler olarak yer almaktadır. Suçun konusunun belirli bir kişiye değil de toplumu meydana getiren bireylerin hepsine ait bir şey oluşturuyor ise suçun mağduru konumunda yer alan kişi toplumu oluşturan her kişi olarak karşımıza çıkar. Bununla birlikte suçun mağduru ve suçtan zarar gören kavramlarının birbirine karıştırılmaması gerekir. Mağdur aynı zamanda suçun işlenmesi esnasında zarar gören kişidir. Suçtan zarar gören suçun mağduru niteliğini taşıyan kişi olmayabilir. Suçtan zarar gören kişiye suçun işlenmesinden kaynaklı olarak doğrudan ya da dolaylı bir şekilde hukuken korunan faydaları zarar gören kişidir.

Parada sahtecilik suçuna dair suçun geniş anlamda mağdurun toplumunu meydana getiren tüm bireyler olduğunu söylememiz mümkündür. Suçun dar anlamda mağduru konumunda yer alan kişi gerçek para sanmak suretiyle sahte para alan kişiler olur. Suçun mağdurun sadece gerçek kişiler olabilmesi karşısında hazine sahte para alan tüzel kişiler suçun mağduru niteliğini taşıyan kişi değil suçtan zarar gören kişi olarak karşımıza çıkar. O bakımdan sahte para ile karşılaşan tüzel kişilere kendilerini ibraz edilmiş olan paranın sahte olduğunu anlamaları durumunda kabahatler kanunu bakımından bildirim yükümlülüğü getirilmiştir. Öyle ki devlet para basmak ile paranın gerçek değeri ile nominal değeri arasındaki farktan ibaret olan bir fayda sağlıyor olmaktadır. Devletin para basma hususundaki tekel hakkı ile mali sistem ve maliye politikaları üzerindeki kontrol gücüne dayanmış olan ve bu yetkisi ile birlikte para basmak suretiyle elde etmiş olduğu gerçek gelir olmaktadır. Sahte para üretmiş olan kişi bu faydayı kendisi elde etmek ve böylelikle haksız bir kazanç sağlamış olmaktadır. Bahsetmiş olduğumuz bu devlete ait hususu gasp eden kişi sonuçta kamu güvenine zarar vermiş olur. Bunun sebebi özel bir kişi tarafından üretilmiş olan para devlet tarafından basılmış gibi anlaşılır. Bunun neticesinde kanunen dolaşıma sokulması gerekenden daha fazla sayıda paranın dolaşma sokulmuş olmasının ekonomik yaşam üzerinde yapmış olacağı zararlar da değerlendirildiğinde suçu ortaya çıkaran eylemlerden kaynaklı olarak toplumu eline geçiren tüm bireylerin zarar göreceği aşikârdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir