Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması

5237 sayılı Türk ceza kanununun bilişim alanında suçlar başlıklı onuncu bölümünün 245. maddesinde banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu düzenlenmiştir. Bir başkasına ait bir banka ya da kredi kartını, sebebi ne olursa olsun ele geçiren ya da elinde bulunduran kimse, kart sahibinin ya da kartın kendisine verilmesi gereken kişinin izni olmadan bunu kullanarak ya da kullandırmak suretiyle kendisine ya da bir başkasına fayda sağlar ise üç yıldan altı yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezasına çarptırılır. Başka kişilere ait banka hesapları ile ilişkilendirilmesi suretiyle sahte banka ya da kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan ya da kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve 10.000 güne kadar adli para cezasına çarptırılır. Sahte oluşturulan ya da üzerinde sahtecilik yapılan bir bankaya da kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine ya da bir başkasına fayda sağlayan kişi eylem daha ağır cezayı gerektiren farklı bir suç meydana getirmediği takdirde dört yıldan sekizine kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezasına çarptırılır. İlk olarak bahsetmiş olduğumuz suçun haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üst soy ya da alt soy ya da bu derecede kayın hısımlarından birinin ya da evlat edinenin ya da evlatlığın, aynı konut içerisinde beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararını olarak işlenmiş olması durumunda ilgili akraba ile ilgili olarak ceza verilmez. İlk suçun kapsamına giren eylemler ile ilgili olarak Türk ceza kanunun mal varlığına karşı suçlara dair etkin pişmanlık hükümleri uygulama bulur.

Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması Suçunda Korunan Hukuki Değer Nedir?

765 yılı yürürlükten kaldırılmış olan eski Türk ceza kanunu döneminde düzenlemeye tabi tutulmamış olan banka ve kredi kartlarına ilişkin suçlar Yargıtay’ın içtihatları içerisinde mevcut olmuştur. Hırsızlık, dolandırıcılık, bilişim Sistemleri ile haksız fayda sağlama gibi suçların kapsamına dâhil edilen banka ve kredi kartlarına dair suçlar geçmiş dönem içerisinde yeknesak bir iş daha da sahip olmamıştır. Bu ihtiyaç neticesi içerisinde çalışma konusu suç tipi 2005 yılı içerisinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümlerinde bilişim alanındaki suçlar başlığı altında ele alınmış olan 245. madde ile mevzuatımızda yer bulmuştur. Madde değişikliğe uğramamış ilk halinde iki fıkradan meydana gelmiştir. 2005 ve 2006 yıllarında mevcut olan iki farklı değişiklik ile beş fıkra halinde düzenlenmiş olan maddenin ilk üç fıkrası sırası ile gerçek bir banka ya da kredi kartın usulsüz kullanılması, bankaya da kredi kartının sahteciliğe konu edilmesi ve sahte kartlar ile fayda sağlanması ile ilgili olmaktadır. Söz konusu suç bilişim suçu olarak düzenlenmişse de dört ve beşinci fıkralar içerisinde yer alan düzenlemelerde kusurlu etkileyen sebepler olarak mal varlığına karşı suçlardan aşina oğluna şahsi cezasızlık nedenleriyle etkin pişmanlık hükümlerine yer verilmiştir.

Kanun koyucu toplumsal yaşamın düzenlenmesinde her suç için farklı bir sebebe yer vermiştir. Böylelikle içtima toplumsal yaşamda söz konusu olan hukuka aykırılık halleri ne onlar ile Ölçülü ve birbirlerine karışmadan uygulanan yaptırımlar sap tanıştır. Suç ile korunan hukuki değer kavramı suç ile kanun hükümlerinde düzenlenmesindeki amacın neden olduğunu açıklamaktır. Öyle ki suç tipi ile korunan hukuki değer kanun koyucunun gerekçesi içerisinde banka ya da kredi kartlarının hukuka aykırı bir şekilde kullanılmasıyla bankaların ya da kredi sahiplerinin zarara uğramasına sebep olunması, böylece çıkar sağlanmasının önüne geçilmesi ve suçun faili konumunda yer alan kişileri cezalandırmak amacı ve hırsızlık dolandırıcılık güveni kötüye kullanma ve sahtecilik suçlarının tüm gün içerisinde barındıran bu eylemlerin duraksamalar ve içtihat farklılıklarının önüne geçilmesi amacıyla bağımsız suç haline getirilmelerine dair açıklamanın mevcudiyeti söz konusudur. Bu gerekçe ile bahsedilmiş olan suçların kartlı sistemler vasıtası ile işlenmesi durumlarının içtima başlığı içerisinde ayrıntılı olarak düzenlenmesinden kaynaklı özel bir düzenlemeye tabi tutularak saf hallerinden ayrılmasının amaçlandı söylenebiliyor olmaktadır. Söz konusu suçlar topluma karşı suçlar başlığındaki dördüncü kısmın bilişim alanındaki suçlar başlıklı bölümü içerisinde mevcut olsa da gerekçesinde belirtilmiş olan eylemler kusurlu etki eden durumlar açısından kanunun bir önceki bölümü olan mal varlığına karşı suçlara yakın bir nitelik taşımaktadır. Böylece suçla korunan hukuki fayda yalnızca kanun sistematiği değil diğer unsurların mevcut olmasıyla ortaya çıkmaktadır.

Kanun koyucu madde hükmü içerisinde yer alan suçları ceza kanununun topluma karşı suçlar başlığı altında düzenlemiştir. Söz konusu suçun mevcudiyeti ile bilişim alanında ki güvenlik amacı yanı sıra ekonomik sistemin ve bireylerin maddi korumalarının da öncelendiğini söylememiz mümkündür. Bunun pratik sonuçları çalışma konusu suç tipinin işlemiş olduğu hallerde cezanın karma faydasına meydana getiren kısımlar açısından belirlenmesi olacaktır. Öyle ki mağdur da belirlenmiş olan maddi zararın yanı sıra bilişim Sistemleri, ticari hayat ve bundan kaynaklı olarak iktisadi sistemi olan güven kaybı da değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Yaptırımın incelemiş olduğu kısımda detaylandırılacağı üzere suç düzenlemesinin hapis cezası ve adli para cezası olmak üzere iki ayrı tipi aynı anda düzenlemesi söz konusu sebepleri meydana getirmektedir. Bu yolla doktrin içerisinde karşıt görüşler söz konusu olsa da kanun koyucunun suç tipine doğru yerde düzenlenmiş olduğunu söylemek mümkün olacaktır.

Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması Suçunda Maddi Unsurlar Nelerdir?

Fiil

Eylem yeryüzünde değişiklik ortaya çıkaran insan davranışları olarak karşımıza çıkar. Ceza hukuku açısından eylem unsuru illiyet bağını meydana getirecek şekilde suçun faili konumunda yer alan kişiyi neticeye ulaştıran irade insan hareketlerine karşılamaktadır. Söz konusu hareket bir şey yapmak veya yapmamak şeklinde meydana gelebilir. Bu durum ceza hukukunda icra iyi ve İsmail’i hareket kavramlarını ortaya çıkarır. Hukuk kaynaklarının bir işin yapılmasına dair yükümlülükler ortaya çıkarması ile meydana gelen ve cezalandırılabilmek hoşuna ortaya çıkaran İsmail’i hareketlerin aksine icra hareketler doğa davranışlar şeklinde meydana gelmektedirler. Eylem tanımlarından yola çıkmak suretiyle insanların iradeleri haricinde ortaya çıkan hareketler ve soyut düşünce yetkilerine sahip nitelik taşımadıkları var sayılmış olan diğer canlar tarafından icra edilen davranışlar cezalandırılması mümkün olabilir alana dâhil edilmiyor olmaktadır. Herhangi bir eyleme neden olmadan yalnızca düşünce aşamasında kılan fikirler ceza hukuku içerisinde değerlendirilmesi. Yani eyleme geçirilmeyen düşünceler cezayı meydana getirmez.

5237 sayılı Türk ceza kanununun 245. maddesinin fıkrasındaki düzenleme değerlendirildiğinde bir başkasına ait bir kredi ya da banka kartın hangi amaçla olursa olsun ilde bulundurulmasının yanı sıra kartın sahibi olan kişinin izni olmadan kullanmaya da kullandırma sonucunda kendisine ya da üçüncü kişiye fayda sağlama suç olarak düzenlenmiştir. 5237 sayılı Türk ceza kanunu suçun meydana gelmesi açısından birden fazla hareketin bir arada olmasını aramaktadır. Böyle bir durumda eğitimin kısımlardan herhangi birinin eksikliği halinde ona kadar tamamlanan hareketlerin ilintili olduğu bir suç söz konusu ise ona atıf yapılacağı fakat 5237 sayılı Türk ceza kanunun 245. maddesinin birinci fıkrasından cezalandırılma yapılmayacağı açık olarak düzenlenmiştir. Doktrin içerisinde yaralan genel görüş kanuni düzenlemenin bir ani suç meydana getirmedi yönündedir. Öyle ki bir başkasına ait kart ile sanal ortamda verilen bir siparişte kartın kullanılmış olduğu ancak sipariş konseyin üzere geçmeden faydanın gerçekleşmedi bu zaman zarfında teslimatın herhangi bir sebeple yapılmaması suçun faili konumunda yer alan kişinin yakalanması gibi süreçlerinde yaşanabileceği göz önünde bulundurulması gerekir.

Kanun hükümleri içerisinde bir arada bulunması aranmış olan hareketlerin birincisi bir başkasına özgülenmiş bir bankaya da kredi kartı veya ona dair bilgilerin elde edilmesi veya izni dışında elde bulundurulması olarak karşımıza çıkmaktadır. Kanun rıza ile verilmiş olan gerçek ya da geçerli bir kartın rıza dışında kullanım durumları ile irade dışındaki ya da herhangi bir farklı bir görünüm sonucunda Rıza’nın söz konusu olmaması durumlarını Sebebi ne olursa olsun demek suretiyle bir tutarak aynı maddi içerisinde düzenlemiştir. Söz konusu düzenleme yürürlükten kaldırılmış olan 765 ya da eski Türk ceza kanunu dönem içerisindeki boşlukları ortadan kaldırmak amacıyla eklenmiştir. Bu düzenleme sonucunda yargı kararları kartın kişinin elinde bulundurulması ve yalnızca bilgilerini düşünmesi halleri arasında ayrım söz konusu olmaksızın yeknesaklık durumuna yaklaşılmıştır. Bununla birlikte istinaf ve temiz mahkemeleri hukuka aykırı sağlanmış olan faydanın bir kart vasıtasıyla elde edildi tüm durumlarda söz konusu suçun mevcudiyetini kabul etmektedir. Bahsetmiş olduğumuz suçlara benzemekle birlikte konu açısından kartın mevcut olmadığı ve faydanın bankacılık sistemi üzerinden sağlandığı bir başka somut vakada yargılamanın 5237 sayılı Türk ceza kanunun 142. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde yaralan maddedeki atıf ile bilişim sistemi vasıtası ile hırsızlık suçu üzerinden yapılmasını gerekliliğine hükmedilmiştir. İşlenmiş olan suçun 5237 sayılı Türk ceza kanunun 245. maddesinin kapsam içerisinde ele alınması için kartın hatadan faydalanmak suretiyle alınarak gasp edilmek suretiyle kullanılmak üzere teslim alınarak fizikken veya kartlı ödemeler sistemine erişim sağlamış olan verilerin sanal bir şekilde ele geçirilmesi gereklilik teşkil etmektedir. Ele alınmış olan bilgiler açısından kartlı ödemeler sisteminin fiziki işleyişinin yanı sıra büyük bir sanal ortam ayağının mevcut oldu ortadadır. Bu imkânlara erişiminin sağlanması bakımından çevrimiçi kullanıcı şifrelerinin ele geçirilmesi kart bilgilerini haksız erişimi söz konusu durumların usulsüz kullanımı da açık bir şekilde rastlanan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Ödeme sistemi ile sanal ortam içerisinde alışveriş yapmanın mümkün olabilmesi için güvenlik bakımından istenen isim soy isim kart numarası son kullanım tarihi, şifre gibi söz konusu bilgilerin yanıltıcı nitelikteki tanımlar içeren e-postalar vasıtasıyla güvenilir internet sitelerinin görünümüne sahip kopya adresleri veri getirilmek suretiyle olta saldırısı halinde gönderilmiş olan e-postanın alıcı tarafından yalnızca açılması ile bile bilgisayarı açılacak zararlı yazılımlara bilgi toplanması vasıtası ile mobil cihazlara yönlendirilen arama ve iletilerin yanıltıcılığı kullanılmak suretiyle tüm diğer zararlı yazılımların söz konusu olmasıyla bahsetmiş olduğumuz suçun işlenmesi de kartın fizikken ele geçirilmesi ile aynı yöneticileri ortaya çıkarmaktadır. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 245. maddesi içerisinde yer alan düzenleme Sebebi ne olursa olsun demek suretiyle ele geçirilmiş biçimine göz ardı etmek suretiyle rızası hilafına kullanılıp menfaat elde edilmeye odaklanmakta fakat suçun öncesine dâhil etmemektedir. Daha önce mevcut olan yüksek mahkeme kararları aynı şekilde olmasa da ileriki zamanda bir arada ele geçirilmiş suretinin farklı bir amir hükmü ihlal ettiği hallerde söz konusu suçtan da cezalandırılma yapılmasını gereklilik teşkil ettiğine dair doktrindeki kanaat, yeknesak uygulama durumuna getirilmiştir. Fiziki kartın alınması, yağmalanması, emaneten alınıp geri verilmemiş olması getirildiğinde ilgili teslim edilmemesi gibi durumların açık bir şekilde suç meydana getirmesine ek bir şekilde bilgi güvenliği ihlal edilmek suretiyle bu kartlara dar verilerinde ele geçirilmesi de farklıca suçlar ortaya çıkarmaktadır. Kart çıkaran kuruluşların kullanıcılarını saptayarak onlara ait hesaplara Özgülemiş oldukları kartlarım ve bunlara ilişkin bilgilerin kullanıcıları nezdinde Malvarlığı özelinde birer kişisel veri olduğu ve bu suretle kişisel verileri dair düzenlemelerin göz önünde bulundurması gerektiği aşikârdır. Bahse geçmiş olan verileri elde etmek suretiyle kişisel bilgisayarları yapılan usulsüz müdahalelerde düzenlemeler göz önünde bulundurulması gerekir. Örneğin bilgisayar içerisinde belirli bir adres girilmesine rağmen kullanıcıyı yanıltıcı sayfalara yönlendirmiş olan suçun faili konumunda yer alan kişinin hareketi işleyişi bozma ve sistemin alınmasını engelleme suretiyle 5237 sayılı Türk ceza kanunun 244. maddesinin kapsamına girmesi mümkünken kart bilgilerini ekran veya tuş kaydeden bir program aracılığı ile ele geçirme eğilimi 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin ikinci fıkrası içerisindeki sisteme veri yerleştirme seçimi hareketini ortaya çıkaracaktır.

Tipikliğin meydana gelmesi açısından aranan diğer bir tamamlayıcı hareket suça konu kartın faili konumunda yer alan kişi tarafından izin ile kullanılması ya da kullandırılmasıdır. Kanun kartların ya da bilgilerin ele geçirilmesinde mevcut olduğu gibi kullanım konusunu da herhangi bir sınır ve şekil belirtmemiştir. Söz konusu suç nakit para çekme, mevduat transfer etme Gibi birçok fayda sağlama üzerine meydana gelebilmektedir. Bundan kaynaklı olarak serbest hareketli bir suç olarak değerlendirmeye tabi olabilecektir. Kart kullanıcısı konumunda yer alan kişinin izne çoğu durumda belirli bir işi tamamlamak adına üçüncü bir kişiye verilmiş olan sınırlı bir yetki kapsıyor olmaktadır. Üçüncü kişinin buradan aşılması iradesi sakatlanmak suretiyle Rıza’nın alınması veya aldı dışı hareketler içerisinde bulunmak suretiyle kendisine sağlanmış olan güven sonucunda kullanım yapılması ile menfaat sağlanması kanunun gerçek dünyada sonuç meydana getiren hareketlere şekil sınır koyma sonucunda ayrım gözetilmeksizin suç ortaya çıkarır. Söz konusu eylemler birçok çeşit taşırsa taşısın cezasız kalmamalı için önem teşkil eder. Öyle ki rıza alınması gereklilik teşkil eden kart kullanıcısı konumunda yer alan kişinin akıl hastalığı veya herhangi bir sebep ile ayırt etme gücünü yitirmesi yaşının küçük olması veyahut Türk medeni kanunu içerisinde sayılmış olan çeşitli nedenler ile akli melekelerinin mevcut olmaması durumlarında geçerli bir iznin mevcut olduğundan bahsedilmesi mümkün olmayacaktır. Kartı kullanmaya yetkili olan kişinin izni önem teşkil eder. Çünkü kartı çıkaran kuruluş tarafından gönderilip kullanıcısına erişmemiş yaşamını yitiren bir kişinin adına iptal talebinde bulunulmuş veya işlem kapatılmış gibi hallerde kartlar ile ilgili olarak suçun mağduru konumunda yer alan kişinin hamile olmaması nedeniyle rıza açısından özel bir inceleme yapılması gerekli teşkil eder.

Netice

Ceza hukukunda netice eylemden ayrı ve bağımsız nitelikte olmak ile birlikte kanunun suç hareketlerinin tarif edilerek unsuru olarak saymış olduğu dış dünya içerisinde ortaya çıkan değişiklik olarak karşımıza çıkar. Kanun hükümleri içerisinde yaralan düzenlemelerde neticeye giden hareketlerin icra edilmesine yeterli görmekte neticesi suçlar, salt hareketli suçlar ya da şekli suçlar adı verilmektedir. Suçun meydana gelmesi adına neticenin aramış olduğu diğer suçlar neticeli suçlar veya madde suçlar sıfatı ile söz konusu olur. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 245. maddesi içerisinde yer alan eylem kısmında anlatımı yapılmış olan yollar takip edilmek suretiyle kart sahibinden bir başkasına kasten fayda sağlanması suçun ortaya çıkması adına netice unsuru olarak düzenlemeye tabi tutulmuştur. Neticeden yoksun olan eylemler suçun teşebbüs aşamasında bırakmak suretiyle tamamlanmamış suçtan cezalandırmaya el verilmesi mümkün olmayacaktır. Menfaat suçun faili konumunda yenilen kişi lehine elde edilmek zorunda değildir. Kanun hükümleri içerisinde yaralan düzenlemeyle korunan değerin ekonomik olmasına bağlı maddi olma şartı söz konusudur. Söz konusu yararın sanal ortam içerisinde yapılmış olan bir alışveriş sonucunda elde edilecek muhtemel bir faydanın ötesinde kart sahibi haricinde bir kişinin bizzat zilyetliğine girmesi halinde ortaya çıkacaktır. Rıza harcı kullanılmış olan kartla yapılan banka havalesinde gönderilmiş olan meblağın kart sahibi haricinde birinin hesabına geçmese Zilyetlik olarak kabul görülecek paranın bizzat çekilmiş olması şart olarak karşımıza çıkmayacaktır.

Fail

Kanın içinde içerisinde yer alan düzenlemede suçu ortaya çıkaran bir harekette bulunan ve bir suçun aktif süjesi niteliği taşıyan kişiye fail denilmektedir. Ceza hukuku genel hükümlerine sübut bulmuş bir suçtan bastırma sürmüş söz konusu oluyorsa mutlaka bir fiil de mevcut olması gerekir. Bu file kan kümlerini göre suçu ortaya çıkaran kişi olarak saptanmaktadır. Kanunun geneline bakılmış olduğunda suçların faili konumunda yer alan kişi olmanın mümkün olabilmesi için özel kıstaslar saptanmadığı görülmektedir. Bazı madde hükümlerinde düzenlenmiş olan suçların ancak devlet memuru kamu görevlisi görev başındaki ilgili personel ve benzeri sıfatları Taşıyan kişiler tarafından işlenmesi mümkün olabileceği belirtilmektedir ile özgü suç kar mı meydana gelmektedir. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 245. maddesi içerisinde yer alan düzenleme suçun faili konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak herhangi bir betimleme yapmamaktadır. Her kişinin bu suçun faili olabileceği kabul görülmüştür. Fakat kart bilgilerinin ele geçirilmesinde ele alınan yöntemler bakımından suçun faili konumunda yer alan kişinin bilişim Sistemleri ile irtibatlı olması gerektiğinden bahsetmemiz mümkündür. Bunun yanı sıra tüzel kişilerin söz konusu suçun faili konumunda yer alan kişi olup olmayacakları genel hüküm olan 5237 sayılı Türk ceza kanununun 20. maddesinin ikinci fıkrası ile saptanmaktadır. Maddi varlık ya da bir hareket kabiliyetinden yoksun olan tüzel kişiler belirtilmiş olan sebep ile bu suçun faili konumunda yer alan kişi olmayacakları için kendileriyle ilgili olarak sadece güvenlik tedbirlerini hükmü bulunabileceği kanuni düzenlemeler içerisinde yer alır. Bunun yanı sıra suçun faili konumunda yarılacak kişiler değerlendirilen gerçek kişilerin saptanması esnasında dikkat edilmesi gerekli olan durumlar söz konusudur. Bilişim suçları içerisinde hareket, bedensel bir şekilde ortaya çıkmamakta bir aracı sistemden faydalanılmaktadır. Söz konusu aracı sistem üzerinde bırakılan izler ile belirti delilleri ulaşma imkânı söz konusu olmaktadır. Suçun faili konumunda yer alan kişinin saptanmasında kullanılmış olan telefon hattı sahipliği internet aboneliği ve benzeri belirtin niteliğindeki deliller sahte kimlik ile oluşturulma veya şahsi ağları yapılan rıza düşün müdahaleler ekseninde incelikle değerlendirilmesi gerekir. Bu bakımdan delillerin hak kaybına meydan vermemek adına yargılama aşamalarında tecrübe kuralları çerçevesinde göz önünde bulundurulması gereklilik teşkil eder.

Mağdur

Mağdur kavramı ceza hukuku içerisinde suçun meydana gelmesindeki pasif sujeyi ortaya çıkarmaktadır. Öyle ki suç işlenmesi sebebiyle bir zarara uğrayan kişiden ziyade suçun kendisine karşı işlenen kişi mağdur konumunda olmaktadır. Doktorun içerisinde tıpkı suçun faili konumunda yer olan kişi de olduğu gibi mağduruz suç olmaz denilmek suretiyle bir suç söz konusu ise bu suçun mağduru da olduğu kabul görülmektedir. Böylece kim burasının sorumlusu ve takipçisi niteliği taşıyan devlet esasen tüm suçları mağduru olacaktır. Kamu hukukunun mağduriyeti mevcut olduğunda suçun faili konumunda yer alan kişi kısmında ele alındığı üzere tüzel kişileri mağduriyetine dair özel bir inceleme yapılması gereklilik teşkil eder. Mağdur sıfatı etkin pişmanlık içtima zincirleme suç hükümleri ve şahsi cezasızlık nedenlerinin saptanmasında önemli bir rol teşkil etmektedir. Bu bakımdan kanunun 5237 sayılı Türk ceza kanununun 245. maddesindeki suç açısından mağdur için ilave bir nitelik söz konusu olmamış ve herkesin bu Susta mağduriyetini taşıyabileceği düzenlenmiştir. Doktorun içerisinde mağdurun sadece gerçek kişiler olabileceği ileri sürülmüştür. Bunun yanı sıra özel hukuk tüzel kişisi adına çıkarılmış olan kart örneğinde harcama yetkilisinin şirket aleyhine çalışma konusu suç işlemiş olduğu düşünüldüğünde mağdur ve failin birleşmesi gibi hukuka aykırı bir durum meydana gelebilecektir. Kart kullanıcısı bu suçun tipinde kural olarak mağdur niteliği taşımaktadır. Fakat usulüne uygun bir başvuru sonucunda düzenlenip de henüz talep edilmiş olan kişi ulaştırılma mahallerinde kartın kendisine verilmesi gerekli teşkil eden kişi kavramı öne çıkıyor olmaktadır. Madde metin içerisinde geçmesine rağmen 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde ve 5464 sayılı banka kartları ve Kredi kartları kanununda tanımlanmaya söz konusu kavramın bankacılık ve postacılık kanununda hiç şişkin olmayan kişilere teslimat yapılmaması dolayısıyla kartın ilişkilendirilmiş olduğu hesap sahibi ya da Reşit’e kullanıcısının ifade edildiği ve bu kavramın meydana geldiği hallerde suçun mağduru konumunda yer alan kişinin banka olduğu kabul görülmektedir. Söz konusu durumda kartın teslim edileceği kişinin kartı dair bilgileri edilip edilmemesi kanuni dayanağı göre önem teşkil eder. Öyle ki kart elinden çıkan kullanıcının bildirim yapıp yapmaması da suçun mağduru konumunda yer alan kişiyi bank olarak değiştirebilir.

Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması durumlarında söz konusu olması halinde çoğunlukla kartı çıkaran kuruluş ya da kartlı sistem kuruluşlarının altı yapılarının aracı kullandığından bahsetmemiz mümkün olmaktadır. Bu bakımdan kartlı ödemeler sistemi içerisinde herhangi bir maddi kayıp veya sistemin görmüş olduğu söz konusu bir zarar olmasa dahi ticari itibar ile iş potansiyeline Artırmaya neden olan teşebbüsler suçtan zarar görmekte ve ticaret hacimlerinin zarara uğraması durumu söz konusu olmaktadır. Bahsetmiş olduğumuz durum da bu kurumları yüksek yargı işte hadi ile benzer şekilde Doktrinde belirtilmiş olan mağdur tasnifi yerine suçtan zarar gün olarak sayma geri ileri sürülmektedir.

Bununla birlikte suçun neticesini ortaya çıkaran eylemlerin üzerinde gerçekleşmiş olduğu eşyaya da kişi bu suçun konusunu ortaya çıkarır. Suçun meydana gelmesiyle korumaya yönelmiş olduğu hukuki konusunda farklı bir şekilde maddi konusu çoğunlukla somut olay içerisinde suç hareketlerin üzerinde yoğunlaşama ile saptanır. 90 içerisindeki hâkim görüşte 5237 sayılı Türk ceza kanunun 245. maddesi içerisinde yer alan ilk fıkradaki maddi konu banka ya da kredi kartlarıdır.

İlliyet

5237 sayılı Türk ceza kanununun hükümleri içerisinde belirtilen neticeyle suçun faili konumunda yer alan kişi tarafından icra edilen eylem arasındaki neden sonuç ilişkisi illiyet bağı olarak tanımlanır. Anlatım içerisinde mevcut olan faydanın suçun faili konumunda yer alan kişinin irade eylemlerini dayanarak ortaya çıkması halinde kanunun öngörmüş olduğu cezalandırmanın yapılmasından bahsetmemiz mümkün olur. Eğer bu durumdan bahsetmemiz mümkün olmazsa ceza hukuku genel hükümler bakımından her ne kadar kusurun mevcut olmasından bahsetsek de suçun faili konumunda yer alan kişi eylemden kaynaklı olarak bu neticeden sorumlu olmayacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir